Türkiye-İsrail ekonomik ilişkilerinde de köprüler atılacak mı?
“Döviz yokluğu nedeniyle Erdoğan’ın söyleminde yumuşama bekliyorum”
Türkiye-İsrail ekonomik ilişkilerinde de köprüler atılacak mı?
İSTANBUL —
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu 2009 yılındaki “one minute” çıkışıyla krize giren Türkiye-İsrail ilişkileri 2022 yılının Nisan ayında İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyareti sonrası geçtiğimiz ay New York’ta gerçekleşen Erdoğan-Netanyahu görüşmesiyle iyice normalleşme yoluna girmişti.
Ancak iki ülke ilişkileri 7 Ekim’de Hamas’ın sivilleri hedef almasıyla başlayan ve İsrail’in Gazze’yi sivilleri de gözetmeksizin devam ettirdiği saldırılarla yeniden çıkmaza girmek üzere.
Hamas-İsrail savaşının ilk on gününde dengeli bir yaklaşım sergileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmasında, “Hamas terör örgütü değildir” ve haftasonunda İstanbul’da yapılan mitingde de “Bunlar sadece öldürmeyi bilir. Zalimlerin Filistin halkının hayatından defolup gittiğini de göreceğiz. İsrail'in 75 yıldır sürdürdüğü zulüm de elbet bir gün bitecektir” cümleleriyle Türkiye’yi eski duruşuna döndürdü.
Bunun üzerine de İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirmek üzere Türkiye’deki diplomatları geri çektiklerini açıkladı.
Leviathan-Ceyhan Doğal Gaz Boru Hattı projesi yeniden canlanmıştı
Bu durumun en yakın etkisi İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Türkiye ziyaretinde raftan indirilen ve son zamanlarda üzerinde daha çok durulan Leviathan-Ceyhan Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nde görülecek.
2000’li yılların başında gündeme gelen proje, 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yapılan baskınla buzdolabına kaldırılmıştı.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu yıl sonuna kadar Türkiye’ye gerçekleştirmesi planlanan ziyarette yaklaşık sekiz milyar dolarlık bir yatırımla yıllık on milyar metreküp doğalgazı beş yıl içinde taşınabilir hale getirecek projenin bir numaralı gündem maddesi olması bekleniyordu.
Doçent Keleşoğlu: “Erdoğan’ın enerji işbirliğini askıya alacağını düşünüyorum”
Ortadoğu uzmanı Doçent Erhan Keleşoğlu, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya götürülmesini hedefleyen projenin kısa vadede konuşulur olmaktan çıktığını söyledi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Keleşoğlu, “Enerji işbirliği konusunda bir ilerleme kat edilemeyeceği açık. Özellikle içeride böylesine bir hamasi söylem ardından bir işbirliğinin gündeme gelmesi ciddi bir negatif etki yaratacaktır. Ben Erdoğan'ın o nedenle bu enerji işbirliğini askıya alacağını düşünüyorum. Erdoğan hükümetinin özellikle bu savaş devam ederken İsrail'le olası yeni işbirliklerinin önünün kapalı olduğunu düşünüyorum. ABD ve İsrail'le ilişkiler de kötüleşecek” dedi.
Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik sorunlar nedeniyle 2013 yılında Avrupa Birliği, "EASTMED" adlı alternatif bir boru hattı projesi oluşturdu.
Yunanistan-Güney Kıbrıs-İsrail üçgenindeki projeye 2019 yılında ABD’de de desteğini açıkladı. Yeditepe Üniversitesi’nden Deniz Tansi, EASTMED’in gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığından son krize kadar Leviathan-Ceyhan'ın hayata geçmeye aday bir konumda olduğuna dikkat çekti.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Doçent Deniz Tansi, “EASTMED’le İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden bu doğalgazın Avrupa'ya ulaştırması hedefleniyordu. ABD bundan desteğini çekti ve kadük kaldı. Leviathan-Ceyhan aslında hem çok verimli hem de akılcı bir seçenek ama Sayın Cumhurbaşkanı, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yapacağı geziyi iptal etti. Türkiye ile İsrail arasındaki sondaj çalışmaları ve enerjiyle ilgili protokol bu anlamda yürürlükten kalktı gibi bir durum var. Türkiye ekonomik açıdan önemli ve sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Ekonomik açıdan Türkiye bu anlamda sorunları çözmek isterken, finansal anlamda bunlar yeni engeller beraberinde getirebilir. Onun için bu dengeyi çok iyi korumak lazım” ifadelerini kullandı.
Güldem Atabay: “Türkiye İsrail ile köprüleri atmış değil, Erdoğan-Netanyahu ile köprüleri attı”
İktisatçı Güldem Atabay ise, Türkiye-İsrail ilişkilerinin geldiği aşama itibariyle bu projenin hayata geçmesini zor bulsa da orta vadede açık bir kapı bıraktı.
VOA Türkçe’ye konuşan Atabay, “Erdoğan’ın kalkıp Netanyahu’ya gideceği yok ama hem dünyadan hem de İsrail içinden Netanyahu’ya ciddi tepkiler de var. Önümüzdeki dönemde ‘Netanyahu kalıcı mı gidici mi’ bunu da tartışıyor olacağız, sanıyorum. Hem dünyada hem İsrail içindeki muhalefet kanadında çok sert tepki var Netanyahu’nun Gazze politikasına. Türkiye İsrail’le köprüleri atmış değil ama Erdoğan Netanyahu ile köprüleri atmış gibi gözüküyor. O yüzden Doğu Akdeniz projesi yavaş ilerleyen bir süreç. Şimdilik yeni olumlu adımlar beklemek herhalde gerçekçi değil” dedi.
Türkiye, İsrail’in en büyük dördüncü ithalatçısı
Türkiye ile İsrail arasındaki dış ticaret, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iş başında olduğu 20 yılda neredeyse yedi kat artarak 1,4 milyar dolardan 8,9 milyar seviyesine yükseldi.
Üstelik Türkiye, onuncu en büyük ihracat pazarı olan İsrail’le yaptığı dış ticarette 4,6 milyar dolar fazla veriyor.
İsrail cephesinden bakıldığında Türkiye bu ülkenin ABD, Çin, Almanya ve İsviçre’den sonra beşinci sıradaki ithalat ortağı. İsrail’e ağırlıklı olarak çelik, otomotiv, kimyevi mamul ve maddeler, hazır giyim ve konfeksiyon ürünleri satan Türkiye ilişkilerin normalleşmesi halinde birkaç sene içinde bu ülkenin ilk üç ithalatçısından biri olma potansiyelini barındırıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle İslamcı ve solcu çevrelerden gelen “ekonomik ilişkileri kes” taleplerini henüz dikkate almasa da İsrail’in nasıl bir tutum izleyeceği henüz bilinmiyor.
"Eğer İsrail ile sertleşme devam ederse F-16’yı unutabiliriz"
Güldem Atabay’a göre, Türkiye’nin gelecek günlerde daha dikkatli bir diplomatik üslup kullanması şaşırtıcı olmayacak. Atabay, şu değerlendirmede bulundu:
“Aslında Erdoğan’ın açıklamaları, Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan olmak üzere kendi ekibini de terste bıraktı. Türkiye’nin çok akut bir döviz açığı var. Sıcak paraya ulaşmak için düzenleme yapılıyor ve Batı sermayesi tahvil piyasası ve hisse senedi piyasasına davet ediliyordu. Bu ortamda Hamas’ı İngilizce çevirilerinde ‘özgürlük savaşçısı’ ilan etmek hatta bunu dini zemine çekip 'mücahit' demek diplomasinden son derece uzak yaklaşımlar. Ben Türkiye devletinin düzeltmek yönünde önümüzdeki haftalarda açıklamalar yapacağını, tansiyonu düşüreceklerini düşünüyorum. Bu olmazsa (İsrail’le) bütün bu dış ticaret anlaşmaları, savunma işbirlikleri bütün bunlarda geriye düşme ve kopuşlar yaşanacaktır. Eğer İsrail ile sertleşme devam ederse F-16’yı unutabiliriz. İsrail’le olan anlaşmalar da bozulacak gibi. Böyle bir risk var. Ama bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği Erdoğan’ın ne kadar geri vites yapacağı ile belirlenecek.”
“Döviz yokluğu nedeniyle Erdoğan’ın söyleminde yumuşama bekliyorum”
Yerel seçimlerin de yaklaşmakta olduğu hatırlatan Güldem Atabay, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinde sertleşmesinin asıl ekonomide ciddi sorunlar yaratma riski barındırdığını kaydetti.
Atabay, “Türkiye’nin çok kısa vadeli dış sermaye sorunu var. Bütün bu çabalar; faiz arttırmak, ekonomiyi yavaşlatmak, dışarıda yatırımcıları kapı kapı gezmelerin bir etkisi olacak Erdoğan’ın söyleminde. Türkiye’nin kısa vadeli yabancı sermaye ihtiyacı ortada. Önümüz kış ayları. Dünya Bankası’nın yıl sonu petrol fiyatı beklentisi 90 dolar civarında. Bütün bunlar Türkiye için cari açık ve enflasyonun beslenmesi demek. Ama döviz rezervlerimiz eksi 60 küsur milyar dolarlarda. Bu döviz rezervlerimiz yok demek. O yüzden Erdoğan ve hükümetinin dış politikada o kadar sertleşecek gücü yok. Ben bu kısa vadeli döviz yokluğu sebebiyle yumuşama bekliyorum" diye konuştu.
Bu arada VOA Türkçe’ye konuşan ancak adının açıklanmasını istemeyen bir savunma sanayi üreticisi, Türk savunma sanayi üreticilerinin İsrail’le irili ufaklı birçok anlaşma imzalamaya yakın olduklarını ancak yaşanan gelişmelerden sonra bu süreçlerin askıya alındığını söyledi.