Türkiye İsveç’in NATO üyeliğine neden yeşil ışık yaktı?

Emekli Büyükelçi Pamir: “Türkiye demokratik adımlar atarsa AB’den karşılık bekleyebilir”

Türkiye İsveç’in NATO üyeliğine neden yeşil ışık yaktı?




Türkiye İsveç’in NATO üyeliğine neden yeşil ışık yaktı?

İsveç’in NATO’ya üyeliğine, özellikle terör örgütü PKK'ya ve Kürt hareketlerine yaklaşımı nedeniyle Türkiye’nin uzun süredir sürdürdüğü itirazı biliniyordu.

Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta bugün başlayan NATO zirvesinden bir gün önce ise Ankara, İsveç'in NATO üyeliğini destekleyeceğini açıkladı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Türkiye'den ayrılmadan önce yeni bir çıkış yaparak, İsveç’in üyeliğine onay vermek için Türkiye’nin 50 yıldır kapısında beklediği Avrupa Birliği’ne alınmasını şart koştu.

Hem iç kamuoyu hem de dünya kamuoyu dün öğle saatlerinde Erdoğan’dan gelen bu beklenmedik çıkışın "retorik bir tutum mu yoksa stratejik bir arka planı var mı?" sorusuna yanıt ararken, Vilnius’a inen Cumhurbaşkanı ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’la görüşen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Türkiye’nin İskandinavya’nın en büyük ülkesinin üyeliğine yeşil ışık yaktığını duyurdu.

Emekli Büyükelçi Ceylan: “Türkiye orta yol bulmaktan imtina etmiş olsaydı bu Batı'yla ilişkilerinde çok ciddi bir krize dönüşebilirdi”

2013-2018 yılları arasında Türkiye’nin NATO Daimi Temsilcisi olarak görev yapan emekli Büyükelçi Fatih Ceylan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin Batılı ülkelerle ilişkisini sıkıntıya sokmayacak bir tasarrufta bulunduğu görüşünde.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ceylan, “Hem Türkiye açısından önemli karar hem de NATO ittifakı açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. Elbette dün varılan mutabakatın artıları, eksileri kamuoyumuzda tartışılmaya devam edilecektir. Bundan yana bir tereddüt yok. Ancak eğer Türkiye bir şekilde bir orta yol bulmaktan imtina etmiş olsaydı, bu Türkiye'nin sadece NATO'yla değil genel anlamıyla Batı'yla ilişkilerinde çok ciddi bir krize dönüşebilirdi. Türkiye'nin ekonomisinin durumu belli. Ekonomimizin bel kemiğini Avrupa'yla yapılan ticaret oluşturuyor. Bu çerçevede bu ilişkileri de tehlikeye atabilecek veya bunlarda çok ciddi sıkıntılar yaratacak bir durumdan kaçınılmış olmasını ben şahsen olumlu buluyorum” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'na azami ölçülerde müdahil olmasını sağlayacak adımların atılmasını İsveç'ten istemek lazım”

Türkiye ve İsveç’in uzlaşmaya vardığı 7 maddelik mutabakat metninde yer alan “İsveç, AB-Türkiye Gümrük Birliği'nin modernizasyonu ve vize serbestisi de dahil olmak üzere Türkiye'nin AB'ye katılım sürecini yeniden canlandırma çabalarını aktif olarak destekleyecektir” yazılı paragrafın altını çizen emekli büyükelçi Ceylan, yalnız İsveç’in değil Finlandiya’nın da Türkiye’nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası dahil olma çabalarına destek verecek olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Eski NATO Daimi Temsilcisi Ceylan, şunları söyledi:

“Gerek Finlandiya gerek İsveç Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’na müdahil olması için açık destek vereceklerini beyan etmişlerdi. Bu yazılı olarak da (Madrid’de) üçlü mutabakat metnine girmişti. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin canlandırılması bağlamında Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’na azami ölçülerde müdahil olmasını sağlayacak adımların atılmasını İsveç'ten istemek lazım. Aynı husus Finlandiya için de geçerli. İsveç, üye olduktan sonra NATO'nun 11 Eylül terör saldırılarından bu yana geliştirmiş olduğu müktesebatı da kabul etmek zorunda. Bu da İsveç'in geçen yıl Madrid zirvesinde üstlendiği taahhütlerin yerine getirilmesi açısından Türkiye adına ilave bir kaldıraç, ilave bir güvence oluşturuyor. Türkiye İsveç'in verdiği güvenceleri pratikte yerine getirip getirilmediğini NATO bünyesinde takip etmelidir."

Dilek: “İsveç'e onay verileceğini yazıyordum, bu sürdürülebilir bir karşı çıkış değildi”

Erdoğan’ın yalnız Batılı ülkelere değil tüm dünyaya her türlü konuyu pazarlık etmeye açık olduğu mesajını verdiğini söyledi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Cahit Armağan Dilek, “Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç Başbakanı ve NATO Genel Sekreteri'yle yaptığı üçlü görüşme sonrasında İsveç'in NATO üyeliğine onay vereceğini açıklaması -öğle saatlerindeki açıklama sonrası- sürpriz oldu. Ancak ben haftalardır İsveç'e onay verileceğini yazıp duruyordum. Çünkü daha önce de söylediğim gibi bu sürdürülebilir bir karşı çıkış değildi. Nitekim de öyle oldu. Bundan sonra Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde her türlü konuyu müzakere edebilecek veya pazarlık yapabilecek bir yapıda olduğu bir kez daha test edilmiş oldu Batı tarafından. Ve Batı'nın taleplerini rahatlıkla karşılayabileceğini görmüş olduk” dedi.

Türkiye ne karşılığı İsveç’in NATO üyeliğine onay verdi?

Güvenlik ve dış politika uzmanı Cahit Armağan Dilek ise, her ne kadar Türkiye’nin bu pazarlık sonucu elde ettiği kazanımın henüz “vaat” düzeyinde olsa da iktidarın bunu iç kamuoyuna anlatmakta zorluk çekmeyeceği kanaatinde.

Dilek, “Bunun yanında Türkiye daha dün sabah ancak Avrupa Birliği üyeliği karşılığında İsveç'in NATO üyeliğine onay verilebileceği gibi bir yaklaşımı öne sürmüşken günün sonunda İsveç'in NATO üyeliğine onay verildi. Ancak sadece bir AB üyesi olan İsveç'in Türkiye'nin AB üyeliğini ve vize kolaylıklarını destekleme vaadiyle yetinmek zorunda kalındı. Herhalde iktidar da iç kamuoyunda AB konusunda ‘ikna edecek güvenceler aldık, istediğimizi aldık’ şeklinde satacaktır diye düşünüyorum" diye konuştu.

Cahit Armağan Dilek, her ne kadar Türkiye'nin F-16 alımına İsveç'in NATO üyeliğini örtülü koşul haline getirilmiş gibi görünse de, F-16 tedariği için asıl koşulun Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'taki Yunan-Rum tezlerinin Türkiye tarafından kabullenilmesi olduğunu düşünüyor.

Güvenlik ve dış politika uzmanı Dilek, Amerikan Başkanı Joe Biden’ın bu satış için ısrarla Kongre’yi işaret etmesini de buna bağlıyor.

Emekli Büyükelçi Pamir: “Türkiye demokratik adımlar atarsa AB’den karşılık bekleyebilir”

Peki dünkü gelişmelerden sonra 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile (o zaman adı Avrupa Ekonomik Topluluğu olan) Avrupa Birliği ile bir yola giren 1987 yılında tam üyelik başvurusunda bulunan 1999 yılında yapılan Helsinki Zirvesi ile AB adaylığı resmen onaylanan Türkiye için yarım yüzyıldır kapalı olan AB kapısı artık açılıyor mu?

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve NATO’daki eski Daimi Temsilcisi Ümit Pamir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde yaptığını “Türkiye'yi Avrupa Birliği kapısında 50 yılı aşkın süredir bekleten bu ülkelere buradan sesleniyorum. Türkiye'nin AB'de önünü açın. Biz de İsveç'in önünü açalım. Çatladıkapı ülkesi değiliz” şeklindeki açıklamaya dikkat çekiyor.

Emekli Büyükelçi, “Türkiye Batı ile ilişkilerinde aslında temel değerlere odaklanmalı. Demokratik laik sosyal bir hukuk devleti modeline değer vermeli. ‘Bizi NATO pazarlığı karşısında AB'ye alın’ demenizle sizi AB'ye almazlar. Rejiminize ilişkin soru sorarlar. Demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarını ön planda tutan bir yönetim tarzı olup olmadığına bakarlar. Bu adımları atarsak işte o zaman onlardan bu adımlara karşılık vermelerini isteyebiliriz. Bunların hiçbirisini yapmadan ‘Ben AB'ye girmek istiyorum’ gibi davranırsanız böyle bir gelişme sağlanamaz. Maalesef Türkiye'nin dış dünyada inandırıcılığı çok zayıflamış durumda. Bunu sadece Batı için söylemiyorum genel olarak dış dünyada tablo böyle” diye konuştu.

Hilmi Hacaloğlu -

Yıldız Yazıcıoğlu VOA