Türkiye kökenli siyasetçilerden aşırı sağ uyarısı

Cansel Kızıltepe: Demokrasimiz tehlikede

Türkiye kökenli siyasetçilerden aşırı sağ uyarısı


Türkiye kökenli siyasetçilerden aşırı sağ uyarısı

Almanya'da aşırı sağcıların göçmenleri geri gönderme planları yaptığının ortaya çıkmasının ardından başlayan tartışmalar sürerken, DW Türkçe, Türkiye kökenli Alman siyasetçilere konuyla ilgili görüşlerini sordu.

Almanya'nın Potsdam kentinde aşırı sağcı oluşumların düzenlediği ve göçmenlerin ülkeden geri gönderilmesi planlarının konuşulduğu toplantının yankıları sürüyor.

Araştırmacı gazetecilik ağı Correctiv'in 10 Ocak'ta yayınladığı haber ile 25 Kasım 2023'te Potsdam kenti yakınlarında aşırı sağcıların sadece davetli bir grup ile gizlice toplandığı, bu toplantıda Avusturya'daki aşırı sağcı Kimlik Hareketi'nin eski sözcüsü Martin Sellner'in yaptığı konuşmada Alman vatandaşı olanlar da dahil göçmenleri geri gönderme planlarını anlattığı ortaya çıkmıştı. Toplantıya, ana muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile İslam ve göç karşıtı,  aşırı sağcı Almanya için Alternatif(AfD) partilerinden siyasetçiler de katılmıştı.

Kamuoyu yoklamalarına göre AfD'nin Almanya'da ikinci siyasi güç konumuna gelmesinin yanı sıra göçmenleri geri gönderme planlarının yapıldığının ortaya çıkması siyasetçilerin ve sivil toplumun tepkisine yol açtı. Ocak ayı ortasından beri Almanya'nın birçok kentinde AfD ve aşırı sağa karşı gösteriler düzenleniyor.

DW Türkçe, Türkiye kökenli politikacılara Almanya'da aşırı sağın yükselmesine, göçmenleri zorla geri gönderme planlarına ve aşırı sağa karşı düzenlenen protesto gösterilerine ilişkin görüşlerini sordu.

Serap Güler: Susan çoğunluğun harekete geçmiş olması sevindirici

Ana muhalefet blokunu oluşturan partilerden Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Serap Güler, Potsdam'daki gizli toplantının ortaya çıkmasının ardından düzenlenen Almanya çapındaki aşırı sağ karşıtı ve demokrasi yanlısı gösterilerden memnun. Federal Milletvekili Güler, bu gösterilerin kendisine umut verdiğini söylüyor. DW Türkçe'ye konuşan Güler, "Son günlerde milyonlarca insan sokaktaydı. Susan çoğunluğun harekete geçmiş olması çok sevindirici. Bu gösterilerde hissettiğimiz 'biz' duygusu pek çok şeyi harekete geçirebilir" diyor ve son haftalarda oluşan bu dayanışma duygusunun demokratik partileri de güçlendireceğine inanıyor.

Güler'e göre ay ortasında başlayan ve her gün başka bir kentte devam eden, hafta sonlarında ise katılımcı sayısı yüz binlere ulaşan protestolar önemli bir mesaj da veriyor: "Bu aşırı sağ karşıtı gösterilerde, göç geçmişi olan insanlara AfD'nin iddia ettiğinin aksine 'Almanya sizsiniz' mesajı verildi."

Serap Güler, kamuoyunda Müslüman kimliğini de açıkça vurgulayan ve bu nedenle sıkça aşırı sağcıların hedefi de olan bir siyasetçi. Peki gelecekten endişeli mi? Güler, "Ülkemiz için korkum yok. AfD'nin varlığı bizlere pürdikkat olma yönünde bir uyarı olsa da demokrasimiz istikrarlı" diye konuşuyor.

Kamuoyu yoklamalarına göre, AfD'nin birinci siyasi güç olduğu doğu eyaletlerinde durumun biraz farklı olduğunu da teslim eden Güler, ancak bu bölgeleri de kaybedilmiş kaleler olarak görmüyor.

Almanya'nın doğusundaki Saksonya, Thüringen ve Brandenburg eyaletlerinde Eylül ayında eyalet seçimleri yapılacak. Anketlere göre bu eyaletlerde oy oranı yüzde 28 ile 35 arasında değişen AfD birinci siyasi güç konumunda.

Güler'e göre aşırı sağcılara karşı siyasetin yapması gereken en önemli şey, vatandaşların günlük sorunlarının çözümüne öncelik veren politik çizgiye geri dönmek. Güler, "Buna biz muhalefeti de dahil ediyorum" diyerek kendilerini de bu konuda sorumlu gördüğünü vurguluyor. 

Cansel Kızıltepe: Demokrasimiz tehlikede

Başbakan Olaf Scholz'un partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi, Berlin eyaleti Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Cansel Kızıltepe ise aşırı sağ nedeniyle endişeli. DW Türkçe'ye verdiği demeçte Kızıltepe, "Demokrasimiz tehlikede, aşırı sağa kayma ve bununla birlikte özellikle de aşırı sağcıların deport etme planları insanlarda korkuyu artıyor" diye konuşuyor. Kızıltepe, son günlerde karşılaştığı pek çok göçmen kökenlinin "Almanya'dan gidelim mi yoksa kalalım mı" sorusuna kafa yorduğunu aktarıyor.

Kızıltepe, göçmen kökenlilerin hislerini "Ben de bir işçi çocuğuyum ve ailem, göç kökeni olan dostlarım, bizler aşırı sağcıların ülkeden sürmek istediği kişiler listesindeyiz. Herkes korkuyor, gelecekten endişeli ve kendini güvende hissetmiyor" sözleriyle anlatıyor. Bu endişeyi taşıyanlara cesaret vermek için çaba gösterdiğini belirten Kızıltepe, "Diyorum ki hayır, gitmiyoruz. Burada kalacağız. Hiç kimse bizi Almanya'dan süremez. Bakın sadece Berlinlilerin yüzde 40'ının göç geçmişi var, bizler burada yaşıyor ve çalışıyoruz. Bu kentin çehresini bizler de biçimlendiriyoruz. Hayır gitmiyoruz, kalıyoruz" ifadelerine vurgu yapıyor. 

Aynı zamanda Uyum Bakanı da olan Kızıltepe, dünyanın farklı kültürlerinden Berlin'e gelmiş insanların kendilerini güvende hissetmesi için çaba gösterdiğini belirtiyor. Kızıltepe, "Geniş, partiler ve dinler üstü, bağımsız bir sivil ittifak içinde demokrasimizi güçlü şekilde savunmayı başarırsak, aşırı sağcıların deport etme planlarını sadece 'kötü bir kâbus' olmaya mahkûm edebiliriz" diye ekliyor. 

Kızıltepe, aşırı sağın "tersine göç" planlarının aksine Berlin'de göçmenlerin kamu yönetimine daha fazla dahil edilmesine yönelik çabalarından da örnek veriyor. "Berlin'de idari görevde çalışan memurlara bir göç geçmişi olup olmadığını anonim şekilde" sorduklarını belirten Kızıltepe, çok kültürlülüğün kamusal alana ne kadar yansıdığını tespit edip, göçmenleri kamuda çalışmaya cesaretlendirmeyi amaçladıklarının altını çiziyor.

3 Şubat Cumartesi günü Almanya çapında aşırı sağ ve AfD karşıtı gösterilerin düzenleneceğini hatırlatan Kızıltepe, "İslam ve göç karşıtı, aşırı sağcı AfD ve onun gibi, insanları aşağılayıcı ideolojileri savunan grup ve kişilerin bizleri deport etme planına karşı düzenlenecek olan "#GüvenlikDuvarıBiziz" protestolarına yüz binlerce kişi gibi ben de katılacağım ve Federal Meclis etrafında kurulacak insan zincirinde yer alacağım" diyor.

Göç ve İslam karşıtı, aşırı sağcı AfD'nin iki parti Eş Başkanı. Solda Tino Chrupalla, sağda Ailce Weidel. Parti, anketlerde Almanya genelinde ikinci güç, eyalet seçimlerinin düzenleneceği üç doğu eyaletinde de yüzde 28-35 sempati değerleriyle birinci parti konumunda.

Berivan Aymaz: Aşırı sağ ile mücadele her demokrat gücün görevi

Göçmen kökenlilerin yoğun yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya'nın Eyalet Meclisi Başkan Yardımcısı, Yeşiller Milletvekili Berivan Aymaz da AfD'nin göç karşıtı, kışkırtıcı söylemlerini çürütmenin ve aşırı sağla mücadelenin her demokratik gücün görevi olduğunu savunuyor. DW Türkçe'ye verdiği demeçte Aymaz, "İnsan onurunun korunması ilkesi herkes için geçerli. Savaş ve terörden kaçıp gelerek bize sığınmış insanlar için de" diyerek özellikle mülteciler karşıtı nefret söylemlerini eleştiriyor.

Ailesinde göç geçmişi de olan bir kadın politikacı olarak yıllardır aşırı sağcıların kendisini hedef aldığını, buna yabancı olmadığını aktaran Aymaz, "Dışlama, deport etme ve şiddet bu ideolojilerin zaten bir sonucu" diyor. Aymaz şöyle devam ediyor:

"Bizi sürgün etmeye yönelik bu son planlar beni derinden sarstı. Göç kökenli insanlar bu toplumun en temel parçası. Herkes gibi bizlerin de hakları var ve bizler de bütün demokratlarla birlikte haklarımızı savunacağız."

Aşırı sağ tehdidinin Almanya'da yeni olmadığını, uzun yıllardır var olduğunu hatırlatan Aymaz, 8'i Türkiye kökenli 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün cinayetlerine ve ortaya çıkarılan militan Neonazi grupların varlığına dikkat çekiyor. "Sağ popülist ve insanlık karşıtı görüşlerin karşılık bulduğu bir kitlenin varlığı, AfD seçmeninden ve kamuoyu yoklamalarından da anlaşılıyor" diyor.

Irkçı ve aşırı sağcı ideolojilerle mücadelenin yıllarca, hatta on yıllarca süreceğini  belirten Aymaz, "Ancak asla ve asla pes etmemeliyiz. Her şeyden önce de demokrasinin temelinin insan haklarını güçlendirmekten, ırkçılığa uğrayanların yanında durmaktan ve onları desteklemekten geçtiğini unutmamalıyız" ifadesine vurgu yapıyor. Aymaz, aşırı sağa karşı alınacak tedbirlerin, polis ve yargı üzerinde aşırı sağ ile mücadele yönündeki baskıyı artırmanın önemine de dikkat çekiyor.   

DW