Türkiye metal madenciliğinden ne kadar kazanıyor?

İthalat, ihracatı 20 milyar dolar geçti

Türkiye metal madenciliğinden ne kadar kazanıyor?




Türkiye metal madenciliğinden ne kadar kazanıyor?

Türkiye'de metal madenciliğinin katma değeri düşük. Madenler hammadde veya konsantre olarak ihraç edilirken daha yüksek meblağda madencilik ürünü ithal ediliyor. Madencilik firmaları ise pek çok teşvikten yararlanıyor.

Erzincan'ın İliç ilçesinde bulunan Anagold Çöpler Altın Madeni'nde yığın liç alanının kayması sonucu yaşanan facia, Türkiye'de sürdürülen metal madenciliği biçiminin çevresel etkilerinin yanı sıra ekonomik katkısının ne olduğu konusunu da tartışmaya açtı.

Türkiye'de altın ve metal madenciliğe yönelik tepkiler madenciliğin ekonomik büyümeye ve istihdama katkısı üzerinden savuşturulmaya çalışılıyor. 

"Kamu yararına faaliyet"

2024-2026 Orta Vadeli Program'a göre "sorumlu madencilik ilkeleri çerçevesinde belirlenen" stratejik ve kritik minerallerin arama, üretim ve zenginleştirme çalışmaları artırılacak. Maden arama faaliyetleri mevzuatta "kamu yararına faaliyet olarak tanımlanacak ve madenlerin işletilmesinin türlerine, niteliklerine ve sürdürülebilirlik ilkelerine göre detaylı olarak ele alındığı yatırım güvencesini artıracak yeni bir temel düzenleme" hazırlanacak.

Hükümet yetkilileri kamu yararı kavramı üzerinden maden şirketlerinin faaliyetlerini kolaylaştıran adımlar atarken şirketlerin Türkiye'de istihdam sağladığı, bulundukları bölgeyi kalkındırdıkları mesajı veriliyor.

Anagold Madencilik de Haziran 2022'de gerçekleşen siyanür sızıntısı sonrası yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisine sağladığı katkıya vurgu yapmıştı.

Peki çoğunlukla çevresel tahribatla gündeme gelen metal madenciliği, Türkiye ekonomisine ne kazandırıyor?

23 yılda 453 ton altın üretildi

Altın üretiminin 2001 yılında Bergama-Ovacık'ta başladığı Türkiye'de 2023 yılı itibariyle 20 maden alanında altın üretiliyor. En az 10 altın yatağı da işletmeye hazırlanıyor. Altın Madencileri Derneğinin verilerine göre 2000-2022 yılları arasında ülke genelinde 453 ton altın üretimi yapılırken 2022 için üretim 31 ton oldu. 

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün (MAPEG) verilerine göre ise 2022'de 31 ton altın üretiminin yanı sıra yaklaşık 638 bin ton alüminyum, 5,2 milyon ton bakır, 8,3 milyon ton krom, 480 bin ton çinko, 19,5 milyon ton demir, 143 ton gümüş üretimi yapıldı. Toplam metalik maden üretimi 37,6 milyon ton oldu.

Geçen yıl itibarıyla altının da içinde olduğu IV. grup metalik madenlere ilişkin 7 bin 123 aktif arama ve işletme ruhsatı bulunuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Orman Genel Müdürlüğünün (OGM) yayınladığı resmi verilere göre 2012 ile 2022 arasında ormanlardan madencilik faaliyeti için verilen izin miktarı 406 bin 201 hektarı buluyor.

Ancak verilen izinlere rağmen madenciliğin gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) katkısı yüzde 1'lerde kalmayı sürdürüyor.

Üretimdeki artış GSYH'ye yansımadı

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün GSYH'deki payı  2004'te yüzde 1 iken 2009'da 1,1, 2014'te 1, 2020'de 1,2, 2022'de 1,4 seviyesinde bulunuyor.

Öte yandan 2004'te Türkiye'nin yıllık altın üretimi 5 ton iken bu rakam 2009'da 14,5 ton, 2014'te 31 tona yükselmiş, 2020'de 42 ton ile zirve yapmıştı. Üretimdeki bu artış da GSYH'ye yansımadı.

DW Türkçe'ye konuşan Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) eski Daire Başkanı, yüksek maden mühendisi Necati Yıldız'a göre Türkiye'de madencilik üretimi katma değerli yapılmıyor. Üretilen madenler hammadde veya konsantre olarak yurtdışına ihraç edilirken daha yüksek meblağda madencilik ürünü ithal ediliyor.

Yıldız, "Türkiye 2022 yılında 495 milyon dolar bakır konsantresi ihraç etmiş, aynı yıl 5,2 milyar dolar bakır ve bakırdan eşya ithalatı gerçekleştirmiştir. Bu rakamları madencilikle ilişkilendirip ne anlama geldiğini anlamak hiç de zor değil" diyor.

Yıldız: Metal konsantresi katma değer yaratmaz

Geçen yıl toplam 20 milyon dolar antimuan, 445 milyon dolar bakır, 320 milyon dolar çinko, 365 milyon dolarlık krom, 165 milyon dolarlık kurşun olmak üzere toplam 1,8 milyar dolar tutarında metal konsantresi ihraç edildiği bilgisini veren Yıldız, "Türkiye'de son 24 yılda yaklaşık 500 ton altın üretildi. Bunun karşılığı 1950 TL/gram değeri üzerinden 32,5 milyar dolar. Ancak madenciliğin ülkenin GSYH içindeki payı yüzde 1,1-1,4 arasında değişiyor. Çünkü madencilik ürünlerinden gerekli katma değer üretilmiyor" diye devam ediyor.

Necati Yıldız, cevheri konsantre olarak ihraç etmenin, ortada bir ürün olmadığından katma değer yaratmadığına, katma değerin ancak cevher konsantresi ülkede işlenip ürün olarak ihraç edildiğinde yaratıldığına dikkat çekiyor.

İthalat, ihracatı 20 milyar dolar geçti

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile hazırladığı 2020 yılına ait Türkiye Madencilik Sektörü Gelişim Raporu'na göre en büyük cari açık öncelikle altın daha sonrasında da bakırda oluştu. Altın, alüminyum, bakır, bor, çinko, demir-çelik, doğal taş, gümüş, kömür, krom, kurşun, lityum gibi önemli madenlerde ara/uç ürün dahil toplam madencilik ürünleri ithalat tutarı, 2015'te 28,6 milyar dolar iken 2020 yılında 50,2 milyar dolara çıkarak son beş yılın en yüksek rakamına ulaştı. Buna karşın ihracat verileri son beş yılda 30 milyar dolar bandında kaldı.

Necati Yıldız, Türkiye'de "madeni üretip hammadde ya da konsantre olarak ihraç etmek şeklinde" sürdürülen madencilik modelinin cari açığı kapatmaya yönelik önemli bir etkisi olmadığı gibi, yapılan madenciliğin ülke içinde kaynak kaybına, çevre kirliliğine, doğal yıkım gibi pek çok olumsuzluğa neden olduğunu, bu madencilikten madenlerin sahipleri ile yabancı sermayeli şirketlerin kazandığını vurguluyor.

Hangi teşvikler var?

Öte yandan Yıldız, Türkiye'nin yaklaşık 85 ülke ile Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması imzaladığına dikkat çekerek çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması imzalanmış ülkelerde kurulu olan çok uluslu şirketlerin Türkiye'de madencilik faaliyetlerinde yerli şirketlerden daha az vergi ödediğine işaret ediyor. 

Yıldız'ın verdiği bilgiye göre Türkiye'de yabancı sermayeli ya da yerli metal madenciliği şirketleri, Maden Kanunu'nda öngörülen teşvikler ve Türkiye'de genel olarak uygulanan SGK, elektrik, istihdam, yatırım gibi diğer tüm teşviklerden yararlanıyor. Ayrıca KDV iadesi ve Ar-Ge teşviki alıyor.

Yıldız, şirketlerin ürettikleri altın ve metal konsantresi karşılığı olarak ödedikleri devlet hakkının ise düşük olduğu görüşünde: "Ürettiklerini yasaların öngördüğü şekilde dolar ya da altın olarak alıp götürüyorlar.

Her zaman kazanamadıklarını ifade etmelerine karşın daha çok kazanmak için genellikle kiralık ekipman kullanıp taşeronlarla çalışıyor ya da taşeron üzerinden ekipman kiralıyorlar."

Türkiye'de devlet hakları, genellikle şirketler tarafından bildirilen satış değerine göre ücretlendiriliyor.

Yasal değişiklikler nasıl etkiledi?

2004'te Maden Kanunu'nda yapılan değişiklikle madencilik faaliyetleri Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen teşviklerden yararlanmaya başladı. Kanuna eklenen madde ile ürettiği madeni yurt içinde ve kendi tesisinde işleyip ek katma değer sağlayanlardan, bu tesislerde üretimde değerlendirilen maden miktarı için devlet hakkının yüzde 50'sinin alınmaması kararlaştırıldı. Metal madenciliği için devlet hakkı yüzde 2 olarak belirlendi.

Yasa değişikliğinden önce maden sahasından çıkarılacak cevherlerden işletme yıllık brüt kârının yüzde 5'inin devlet hakkı olarak Hazine'ye, yüzde 5'inin de Etibank'a ödenmesi gerekiyordu.

Yasada 2010 yılında yapılan değişiklikle ise devlet hakkının; ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınması hükmü getirildi. Metal madenciliğinde devlet hakkı yüzde 4'e çıkarıldı. Ancak bu madenlerin yurt içinde ve kendi entegre tesisinde kullanılarak metal hale getirilmesi halinde ödenmesi gereken devlet hakkının yüzde 50'si alınmaması kararlaştırıldı. Devlet hakkı daha sonra ise altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksit madenleri için uluslararası piyasalardaki fiyatlara endeksli hale getirildi.

Öncelikli yatırım kapsamına alındı

Maden şirketleri Türkiye'deki bölgesel teşviklerden de faydalanıyor. Türkiye'nin bölgesel yatırım teşvik sistemi, bölgelerin gelişmişlik seviyelerine göre 1 ile 6 arasında gruplandırıldığı ve en az gelişmiş bölgelerin 6'ncı seviye olarak değerlendirildiği bir modele dayanıyor. Bu sistem kapsamında, en avantajlı teşvikler daha az gelişmiş bölgelere sunuluyor.

2012'de yayımlanan kararname kapsamında ''maden çıkarma yatırımları ve/veya maden işleme yatırımları" öncelikli yatırım konuları arasına alındı. Buna göre madencilik yatırımları 1'inci, 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü bölgelerde gerçekleştirilmiş olsalar dahi 5'inci bölgede uygulanan destekler sağlanıyor. Bu yatırımlar, 5'inci ve 6'ncı bölgede gerçekleştirilmeleri halinde ise kendi bölgelerinde uygulanan destekler sağlanıyor. 

Teşvikler devlet hakkından düşüyor

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün (MAPEG) yayınladığı resmi rakamlara göre 2022 yılında maden şirketleri tarafından 7,6 milyar lira olarak tahakkuk edilen devlet hakkı geliri şirketlere verilen teşvikler sonrası yüzde 17 düşüşle 6,3 milyar olarak ödendi. 2021'de de şirketler 3,6 milyar lira tahakkuk ederken teşvik indirimiyle şirketlerin ödedikleri rakam yüzde 15 azalışla 3,1 milyara düştü. Aynı şekilde tahakkuk edilen ile ödenen rakam arasında 2020'de yüzde 13, 2019'da yüzde 21, 2018'de yüzde 24 fark bulunuyor.

Çöpler Kompleks Madeni'nin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna göre de şirket 10 yıllık faaliyeti sonucu 4,8 milyar dolar işletme geliri elde ederken devlete yüzde 12 pay ödüyor. Şirket maden ömrü boyunca ödeyeceği devlet hakkını yaklaşık 198 milyon dolar civarında hesaplarken devlet hakkında yüzde 40 teşvik indirimi uygulandığını da belirtiyor.

Türkiye'de madencilik yapanların verdikleri vergilerden, yarattıkları istihdamdan bahsettiklerini ancak hiçbirinin üretim aracı olarak kullandıkları madenlerden edindikleri maddi kazanımlardan bahsetmediğini vurgulayan Yıldız, "Esasen yapılanlar tamamen yasal çerçeve içinde kalıyor. Burada öncelikle sorgulanması gereken ülkemizdeki sistem. Sistemi sorgulamak için de öncelikle madenciliğin sorgulanması gerekiyor" diyor.

DW