Türkiye-Rusya İlişkilerinde ABD Etkisi
Biden dönemi Moskova – Ankara ilişkilerini olumsuz mu etkileyecek?
İki ülke arasında liderler düzeyinde yakın bir temas var. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün telefonda görüştü. Erdoğan’ın, 22 Haziran’da Rusya’nın turizm için uçak seferlerine izin vermesinden duyduğu memnuniyeti, ticari ilişkilerdeki beklentiyi ifade etti ve özellikle Suriye’deki terör saldırılarını gündeme getirdiği bilgisi verildi. Kremlin ise, Putin’in Suriye’de İdlib’teki terör gruplarını işaret ettiği ve Biden’la görüşmesinden izlenimleri aktardığını açıkladı.
Bununla birlikte, bu görüşmen hemen öncesinde Rusya'nın, Türkiye’nin Ukrayna’yla savunma sanayi alanında işbirliğine imza atmasından rahatsızlığını Ankara'ya Kürt sorunu anımsatmasıyla iletmesi dikkat çekti. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Ankara’nın Kırım’daki Tatar varlığı gerekçeli yaklaşımına karşılık “Biz de Türkiye’nin etnik durumuyla ilgilenmek durumunda kalabiliriz gerçi bunu hiç istemiyoruz” açıklamasında bulundu.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç ise, bugün basın bilgilendirme toplantısında, Zaharova’nın sözlerine tepki göstermedi. “Rusya’yla ilişkiler karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde devam etmekte” diyen Bilgiç, Putin ile Erdoğan’ın 2020’de 19 defa ve 2021’de ise en sonuncusu dün olmak üzere 6 defa görüştüğünü vurguladı. Karadeniz eksenli gerilime ilişkin Bilgiç, “Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında gerilimin düşmesinden memnuniyet duyuyoruz. Ama kırılganlık olduğunu da görüyoruz. Minks Anlaşmaları’nın tüm taraflarca uygulanması gerektiğini düşünüyoruz” yorumuyla yetindi. Bilgiç, Rusya’dan satın alınmış S-400 hava savunma sistemiyle ilgili olaraksa, Brüksel’de Erdoğan’ın Biden’a “Türkiye’nin bunları almasındaki meşru nedenleri” anlattığını ve şu anda bir başka gelişme olmadığını söyledi.
Oysa Ankara – Moskova hattında, ABD’nin NATO ve Avrupa Birliği ülkeleriyle birlikte Rusya’ya karşı ortak strateji izleme yaklaşımı ve Karadeniz’deki gelişmeler dolayısıyla sıkıntı olabileceği görüşü kimi uzmanlarca dile getiriliyor. S-400 hava savunma sistemi ise, Türkiye’nin hem ABD hem de Rusya’yla ilişkilerinde “dengeleri değiştirebilecek nitelikte” en önemli başlık olarak yorumlanıyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz ile uzman Aydın Sezer, ABD’de Joe Biden yönetimi etkisiyle birlikte Ankara – Moskova ilişkilerinde değişimler yaşanabileceği görüşünü paylaşıyor. Her iki uzman isim de Türkiye’nin NATO üyesi ülke kimliği itibariyle ABD – Rusya karşısında dengeli hamleler yapmakta zorlanabileceği düşüncesinde.
Türkiye’nin Rusya’dan turizm açısından beklentisini farklı ülkelere yöneltmesi gerektiğini kaydeden RUSEN Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Sputnik-V aşısındaki işbirliğini olumlu bulduğunu ve Türkiye’nin bu aşıyı Afrika ülkelerine ihraç edebileceğini söyledi. Ancak Yılmaz, özellikle Karadeniz eksenli gelişmelerden yana endişeli olduğunu belirterek, devamında Türkiye’nin Rusya’yla Libya ve Suriye’deki ilişkilerinde sorunlar oluşabileceğini kaydetti.
Rusya’nın Türkiye’yle ilişkilerini özellikle milyar dolarlık projeler olan Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk-Akım Projesi nedeniyle dış politikada belirli ölçüde olumlu yürüttüğü görüşündeki Aydın Sezer ise, Rusya’nın bundan özellikle Ukrayna-Kırım nedeniyle vazgeçebileceği görüşünü dile getirdi.
VOA: Türkiye ve Rusya ilişkilerinde son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aydın Sezer: "Geçtiğimiz yılın son gününde Lavrov ve Çavuşoğlu arasında Soçi’de yapılan toplantıda önümüzdeki kısa dönemde üst düzey işbirliği konseyi yapılması bekleniyordu. Ama Haziran ayı bitiyor henüz böyle bir üst düzey temas gerçekleşmedi. Bunun da bir çok nedeni var. Bunlardan birisi Rusya - Ukrayna krizi. Türkiye’nin Kırım konusundaki tutumu, ikincisi Ukrayna’ya İHA ve SİHA satışı. Böyle bir ortamda Rus turistler ülkemize gelmeye başladı. Türk - Rus ilişkilerinde işlerin yoluna girdiği anlamına gelmiyor. Zira Rus turistlerin tatil ihtiyaçlarının karşılanması konusunda kendi hükümetleri nezdinde hem sektörün hem vatandaşların yoğun bir baskısı vardı."
Biden dönemi Moskova – Ankara ilişkilerini olumsuz mu etkileyecek?
Yılmaz: "Son görüşme itibariyle ABD, Rusya ile düzeyli, öngörülebilir bir ilişki istiyor. Buradaki amaç da bir anda ortaya çıkabilecek krizlere karşı Rusya’yı bir şekilde dizginleyebilmek ama bu çok fazla mümkün gözükmüyor. ABD’nin AB ülkelerini yanına alarak, NATO’yu yanına alarak Rusya ile mücadele etmeye yönelik bir stratejisi var. Rusya ile mücadelede tek başına değil de bir blok halinde bir işbirliği var. Burada Türkiye’nin Rusya ile artan ilişkileri, ABD’nin NATO üzerinden ya da AB üzerinden Rusya’yı baskılama stratejisi Türkiye açısından olumsuzluk içeriyor. Öncelikle ABD’nin, öncelikle Türkiye ile ilişkilerini düzeltmesi gerekiyor ancak S-400 sistemi ilişkilerdeki en büyük engel gibi duruyor. Ayrıca son birkaç yıldır Rus Donanması’nın, İngiltere kıyılarında faaliyetlerini artırdığını, Kuzey Buz Denizi’nde Norveç ve İsveç gibi bölgelerde faaliyetlerini artırdığını görüyoruz ki bu İngiltere açısından bir tehdit olarak gözüküyor. Bunun sonucu İngiltere’nin Karadeniz’de etkinliğinin artıracağını söyleyebiliriz. En son İngiliz askeri gemisine uyarı ateşi açıldığına yönelik bir iddialar Karadeniz’de kriz başlangıcı olarak nitelendirilebilir. Yine NATO üzerinden Ukrayna’ya sağlanacak askeri destek de krize neden olacaktır. Türkiye’nin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor ki NATO, Karadeniz’deki hava üstünlüğünü mutlaka Türkiye üzerinden sağlamak isteyecektir. Burada Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelmesi muhtemel bir sonuç olacaktır."
Sezer: "Biden yönetiminden Rusya’ya yönelik politikalarında Putin, Rusya açısından bir geri adım beklemiyorum. Örneğin son Ukrayna krizinde olduğu gibi. Örneğin İngiliz gemisine taciz ateşinde olduğu gibi. Ama ABD ile Rusya arasında sıkışan pozisyondaki Türkiye’nin ne yapacağı ya da ne yapabileceğiyle ilgili önümüzde bir zorlu süreç var. Rusya, Ukrayna ve Kırım konusunda oldukça hassas. Hatta Türkiye’nin Ukrayna’ya silah satışını Rusya’nın toprak bütünlüğüne tehdit olarak değerlendiriyor. İkinci bir saha Azerbaycan Ermenistan arasındaki gerilim olacak diye düşünüyorum. Geçiş koridorları hem Laçin hem de Zengezur koridoru, hem de Nahçıvan’a Azerbaycan geçişiyle ilgili inisiyatifi Rusya’nın elinde tuttuğunu unutmayalım. Rusya, 11 Ocak 2021 üçlü mutabakat ile Paşinyan ve Aliyev ile bu geçiş koridorlarıyla ilgili fizibilite çalışmalarını 1 Mart’a kadar tamamlanmasını öngörüyordu. Ama 4 aylık bir süre geçti bu konudan da bir gelişme olmadı. Dolayısıyla Rusya, Türkiye ilişkilerinde bu konuyu da bir koz olarak elinde tutuyor. Bu konuda ben özellikle tekrar edeceğim Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk Akım projelerine bağlı olarak kolaylaştıracak ya da zamana bırakacak gözüküyor. Bu arada Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Azerbaycan’da Suşa Deklarasyonu açıklamaları NATO’nun veya ABD’nin hoşuna gidebilir. Ama bu da Kırım ve Ukrayna gibi Türkiye - Rusya ilişkilerini gerçek sıkıntıya sokacak bir başka konu olarak da gündemde duruyor. Şunu da ifade etmek gerekiyor ikinci parti S-400’ün satışıyla da ilgili kredisi dahil ön görüşmeleri tamamlandı. Erdoğan’ın ‘müzakereler devam ediyor’ şeklinde açıklaması var. Dolayısıyla Türkiye’nin ilk partide ABD ile ikinci partide Rusya ile tartışmalı bir döneme sahip olacağını söyleyebiliriz. Biden - Putin zirvesinde en çok etkilenecek ülkenin Türkiye olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz."
Rusya Türkiye’nin Karadeniz’deki siyasi tutumundan rahatsız mı?
VOA: Karadeniz’de tırmanan gerginliğini nasıl yorumluyorsunuz?
Yılmaz: "Karadeniz’de iki taraf için de Batı dediğimiz bir blok ve Rusya tarafı için bir anlaşmazlık. Batı ülkeleri, BM’deki bir çok ülke Türkiye dahil Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kabul ediyorlar ve bu toprak bütünlüğü içerisinde Kırım önemli bir etken. Rusya ise Kırım’ı kendi toprağı olarak görüyor ve hem hava hem de kıta sahanlığını Kırım’ı dikkate alarak uyguluyor. Türkiye’nin ise Ukrayna’ya destek verdiğini görüyoruz. Burada sınır bölgesindeki Herson başta olmak üzere Azak Denizi’nde donanma üzerinden krizi derinleştirecek gelişmeler olabileceğini söyleyebiliriz."
Sezer: "Karadeniz’de NATO’nun doğuya doğru genişleme süreci, Rusya’nın 1990’lardan beri ciddi bir baş ağrısı oldu. Bu konuda Rusya’ya, NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğine ilişkin verilmiş sözler olduğunu Putin defalarca açıkladı. Ama Bulgaristan’ın ve Romanya’nın üyeliğinden sonra özellikle eski Varşova Paktı ülkelerinin, Baltık cumhuriyetlerinin hatta şimdi Ukrayna’nın NATO üyeliğinin tartışılması, özellikle Türkiye’nin Gürcistan’ın NATO üyeliği için arabuluculuk ya da hamilik rolü üstleniyor olması, Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerinde gerçekten başka büyük sorun olarak karşımıza çıkıyor. Buna Montrö Anlaşması’nı da dahil edebiliriz. Bu konuda da Putin’in oldukça sert açıklamaları oldu. Rusya soğuk savaş döneminde bile NATO’nun ileri karakolu olarak Türkiye’den çok rahatsız değildi. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye - Rusya ilişkileri geliştirilirken biz hep Rusya’nın NATO üyesi bir ülkeyle iyi ilişkilere sahip olmasını olumlu değerlendiriyorduk ama şimdi Türkiye’nin aracılığı Rusya’yı rahatsız ediyor. Dolayısıyla Türkiye sıkışıyor ve zor bir seçenekle karşı karşıya kalıyor."
S-400 sistemi Türkiye’nin ABD ile Rusya arasında sıkışması mı?
VOA: Türkiye’nin S-400 sistemiyle ilgili farklı bir adım atması mümkün mü?
Yılmaz: "Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da söylediği gibi Türkiye uzlaşmacı ve uyumlu davranıyor. Ama ABD mutlaka S-400’lerin Türkiye dışarısına çıkarılmasını ve hiçbir şekilde kullanılmamasını istiyor. Burada büyük bir anlaşmazlık var. Benim görüşüm, Türkiye hiçbir şekilde bu şartları kabul etmeyecektir. ABD tavrını değiştirmediği sürece yani Türkiye ile NATO çerçevesinde bir uzlaşı istemediği sürece S-400 sistemi sorun olmaya devam edecek. Aksi durumda, eğer Türkiye’de iktidar S-400’lerden vazgeçtiğini açıklarsa hem toplumda olumsuz bir yansıma olacaktır hem de Rusya ile belki askeri anlamda anlaşmaları da etkileyecek bir sonuç ortaya koyacaktır. ABD’nin Türkiye’nin hava savunma ihtiyacını karşılamak ve S-400’lerle ilgili orta yolu bulacak bir anlaşmaya varabilmeyi düşünmesi lazım."
Sezer: "ABD’nin vermiş olduğu kararla ya da izlemiş olduğu politikayla ilgili değişiklik olabilmesi ancak ve sadece Türkiye’nin S-400 sistemiyle atacağı adımlara bağlı. Bunun dışında ABD’nin Türkiye’den beklentisi olmadığını düşünüyorum. Bu konu zaten ABD’de yürütme değil yasama boyutu olan bir konu. Dolayısıyla Türkiye’nin F-35 programına geri dönmek, CAATSA yaptırımlarından kurtulmak istiyorsa bu konuda geri adım atmak zorundadır, açık. Bizim ABD’ye kararlılığımızı belirtiyor olmamız, ABD açısından herhangi bir sonuç doğuracak bir etkisi yok. Zaten yaptırım uygulanıyor ama bundan sonraki süreçte konu daha da ileri giderse aktif hale getirilmesi konusu berraklığa kavuşturulursa ve yeni parti S-400 sistemi gündeme gelirse ABD’den yeni ilave tedbirlerin geleceğini de hatırlamamız gerekiyor."
“Türkiye’nin Rus turist beklentisi gerçekleşmeyebilir”
VOA: Ankara - Moskova hattında geleceğe dair beklentileriniz nedir?
Yılmaz: "İkili ilişkilerde 7 milyon turist geleceğini söyleniyor ama mümkün gözükmüyor. Çünkü Rus toplumunda ekonomik sıkıntı söz konusu, Amerikan Doları yükselişi sadece Türk Lirası’nı değil Rus Rublesi’ni de önemli oranda etkiledi. Türkiye’nin turist olarak Rusya’ya bağımlı olması Türkiye için bazı dönemlerde avantaj içerebilir ama şu dönemde dezavantaj içeriyor. Sputnik-V aşısı, Türkiye’nin aşıları çeşitlendirmesi açısından bir değer. Ama Türkiye, Biontech ve Çin aşısı Sinovac konusunda gibi önemli bir birikime sahip olduğu için Sputnik-V aşısı sadece üçüncü dünya ülkelerine Türkiye üzerinden ihraç edilmesi söz konusu. Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle olan işbirliği, Ortadoğu, Balkan ülkeleriyle olan işbirliği dolayısıyla belki Türkiye, Sputnik-V aşısını üçüncü bir ülkeye ihraç etmek için kullanabilecek."
“Rusya enerji projeleri nedeniyle Türkiye’yle dengeli tutum izledi”
Sezer: "Rusya halen Türkiye ile ikili ilişkilerine önem atfediyor özellikle büyük çaplı projelere hem Akkuyu’da finans beklentisine hem Akkuyu’da AKP iktidarından sonra ortaya çıkacak siyasi risklere karşı Akkuyu’nun geleceği açısından önlem almaya çalışıyor çünkü bu tesis 60 yıl işletimde olacak. İkincisi Türk Akım Projesi tamamlandı, Rusya büyük bir yatırım yaptı ancak henüz içinden geçecek gaz için henüz bir ticari anlaşma yok. Ve bu iki proje milyar dolarlık projeler. Dolayısıyla Rusya bu iki proje peşinde, Türkiye’nin asıl önem verdiği dış politika konularını bir ölçüde Suriye’de, bir ölçüde Libya’da dengede tuttu. Hatta son Dağlık Karabağ Savaşı’nda da özellikle işgal altındaki toprakların kurtarılmasına yönelik Türkiye ile işbirliği yaptığını da söyleyebiliriz. Burada parantez açmak gerekiyor: Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda Türkiye’yi işin içine karıştırmıyor. Şimdi ise Türkiye’nin yeniden Batı ve ABD ile ilişkilerini düzene sokması çerçevesinde, Rusya açısından da oldukça sıkıntılı bir dönem başlıyor Türkiye ile ilişkileri açısından. Ama son tahlilde Türkiye, Rusya için güneyinde son derece stratejik öneme haiz, Suriye’den de Azerbaycan’dan da Libya’dan da çok önemli bir ülke. Ama Ukrayna konusundaki huzursuzluğu nasıl giderilecek açıkçası büyük bir merak konusu. Ben Kıbrıs davası olan Türkiye’nin Ukrayna ve Kırım konusundaki politikasının mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Neticede göstermelik de olsa yapılan bir referandum ve şu anda Rusya ile bütünleşmiş bir Kırım halkı söz konusu. Şunu da unutmayalım ki kırım nüfusunun sadece yüzde 12’si Tatarlardan oluşuyor."
VOA