Türkiye ve AB yeni dönemde ilişkilerin geleceği hakkında hangi mesajları verdi?
Ukrayna savaşının sonuçları
Türkiye ve AB yeni dönemde ilişkilerin geleceği hakkında hangi mesajları verdi?
Avrupa Birliği Komisyonu’nun komşuluk ve genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, Türkiye-AB ilişkilerinde iyimserliğin arttığı bir dönemde Ankara’da temaslarda bulundu ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü.
Varhelyi ve Fidan, Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi için kısa vadede atılacak somut adımları ele aldılar ve Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize kolaylığı gibi alanlarda çalışma kararı aldıklarını açıkladılar. Ancak bu uzlaşı Türkiye’nin tam üyelik perspektifi kapsamında katılım müzakerelerinin canlanmasını içermiyor.
Türkiye’de seçimlerin tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni dönemde Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını umduğunu belirtmiş ve bu da Brüksel tarafından olumlu karşılanmıştı.
AB Konseyi’nin Haziran ayı sonunda Türkiye ile ilişkilerin geleceği hakkında stratejik ve ileri görüşlü bir rapor hazırlaması konusunda AB Komisyonu’nun dış politika ve güvenlikten sorumlu yüksek komiseri Josep Borrell’e verdiği talimat da Brüksel’in de Ankara ile ilişkilerde yeni bir çerçeve arayışında olduğunu göstermişti.
Varhelyi ve Fidan, düzenledikleri ortak basın toplantısında, Ankara-Brüksel arasındaki diyalog kanallarının bundan sonra da açık kalmaya devam edeceğini, ileriki aylarda somut sonuçlar almaya başlayacaklarını kaydettiler. Borrell’in raporunun Ekim ayı içinde açıklanacak olması, Varhelyi ve Fidan’ın Ankara’dan verdikleri mesajların önemini daha da artırdı. Tam üyelik ab’nin öncelikleri arasında değil
Türkiye’nin 1999’da tam üye adayı ilan edilmesi ve 2005’te üyelik müzakerelerinin başlaması Ankara-Brüksel ilişkilerinin uzun yıllar ana omurgasını oluşturdu. Ancak AB içindeki siyasi tartışmalar ve Türkiye’nin Kopenhag kriterlerinden uzaklaşması, katılım müzakerelerinin 2018’den bu yana fiilen donmasına neden oldu.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in geçen hafta yaptığı bir açıklamada, AB’nin 2030’dan itibaren yeni üyelere hazırlıklı olması gerektiğini söylemesi ve bunu açıklarken Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova’yı kastederken Türkiye’yi gündeme getirmemesi Ankara açısından kaygı veren yeni bir gelişme oldu.
Dışişleri Bakanı Fidan, AB’nin yeni genişleme dalgasının jeopolitik kaygılar üzerine inşa edildiği vurgusunu yaptığı açıklamasında, “AB genişlemesinin jeopolitik kaygılarla AB’nin gündemine girdiği bu dönemde Türkiye’yi bu sürecin dışında bırakmak stratejik bir hata olacaktır” ifadelerini kullandı.
Varhelyi ise aynı konuyla ilgili bir soruya yanıt verirken, fiilen donan tam üyelik müzakerelerinin canlanması konusunda Avrupa’da bir tartışmanın başlaması için Türkiye’nin bazı kriterleri yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
“Bu kriterler demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile ilgili. Bu konularda ikna edici bir yol haritası yeni bir tartışmanın başlamasına neden olabilir” diyen Varhelyi, bu sözleriyle Türkiye ile tam üyelik perspektifinden uzaklaşmak isteyen AB kesimlerinin görüşünü de yansıtmış oldu.
AB kaynakları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilişkilerde yeni sayfa açılmasına ilişkin açıklamasını olumlu karşıladıklarını, ancak seçimlerin tamamlanmasının ardından geçen sürede demokratikleşme, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü ilgilendiren konularda olumsuz gidişatı değiştiren bir adım atılmadığını belirtiyorlar.
Vize serbestisi yerine vize kolaylığı
Varhelyi ve Fidan'ın basın toplantısında gündeme gelen en güncel başlıklardan biri Türk vatandaşlarının Schengen vizesi başvurularında son dönemdeki zorluklar ve artan ret oranları oldu.
Türk vatandaşları ile ilgili olarak vizeyle ilgili sorunun çözümü için iki aşama olduğunu, bunların vize kolaylığı ve vize serbestisi olduğunu vurgulayan Fidan, Varhelyi ile yaptığı görüşmelerde ilk aşamada Türk işadamları ve öğrencileri için vize kolaylığının uygulanması konusunda anlayış birliğine vardıklarını kaydetti.
AB kaynakları, vize kolaylığının sağlanması için AB Komisyonu’nun yıllar öncesinden Türkiye’ye bir çağrısının olduğunu ancak Türkiye’nin vize serbestisi hedefini sulandırmaması için bu adımı atmak istemediğini kaydediyorlar. Ancak vizeyle ilgili sorunların çok artması ve vize serbestinin sağlanması için daha uzun ve zorlu bir yolun olması Ankara’yı bu konuda pozisyon değiştirmeye zorladı.
Taraflar arasında yapılacak müzakerelerde vize kolaylığının nasıl sağlanacağı ve hangi grupları kapsayacağı ele alınacak.
Gümrük Birliği çalışmaları da başlayacak
Fidan ve Varhelyi’nin ele aldıkları konulardan biri de Türkiye-AB arasında 1996’dan bu yana uygulanan Gümrük Birliği'nin güncel gereksinimler ve tarafların çıkarlarına göre güncellenmesi oldu. Fidan, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve kapsamının genişletilmesinin Ankara’nın önceliklerinden biri olduğunu, taraflar arasında dondurulan teknik görüşmelerin gelecek haftadan itibaren başlatılacağını kaydetti.
AB, Türkiye’nin dış ticaretteki en önemli ortağı. Ayrıca AB ülkeleri, Türkiye’nin en önemli dış yatırım kaynaklarından biri. Türkiye ve Türk özel sektörü kadar, AB ve Avrupalı iş dünyası da Gümrük Birliği'nin kapsamının genişletilmesinden yana.
Teknik müzakerelerde öncelikli olarak mevcut gümrük birliği uygulanmasında görülen sorunların aşılması öngörülüyor. Ankara’ya göre bu sorunlar AB’nin irade göstermesine paralel olarak hızlıca çözülebilir ve Gümrük Birliği'nin güncellenmesi için yeni bir süreç başlayabilir.
Kritik rapor Ekim ayında
Borrell’in Türkiye ile ilişkilerin geleceğini masaya yatıracağı raporun Ekim ayında açıklanması öngörülüyor. Raporun hazırlanması talimatını veren AB Konseyi’nin “stratejik ve ileri görüşlü” bir belge istemesi, Borrell’in bakış açısının daha önceden belirlenen pozitif gündeme uygun olacağına işaret ediyor.
Fidan da dünkü basın toplantısında, “Raporda vizyoner bir yaklaşım ve somut adımlar görmek istediğimizi vurguladık” diyerek Ankara’nın yaklaşımını özetledi. Fidan’ın vizyoner yaklaşımdan kastı Türkiye’nin tam üyelik perspektifinin devam canlandırılması, somut adımlar ifadesi ise başta gümrük birliği ve vize serbestisi olmak üzere tarafları birbirine yakınlaştıracak kararların alınması olarak değerlendirildi.
Fidan, ayrıca AB Konseyi’nin Türkiye ile ilişkilerde “geri vites” olarak tanımlanan 15 Temmuz 2019 kararlarını da iptal etmesini istedi. AB, 2019’da yaşanan Doğu Akdeniz geriliminde Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın egemenliğini ihlal ettiğini iddia etmiş ve bazı yaptırım kararları almıştı. Bu kapsamda, Türkiye ile üst düzey siyasi diyalog ve bazı fonların verilmesi askıya alınmıştı.
Ukrayna savaşının sonuçları
AB de son dönemde yumuşayan ilişkiler kapsamında ve özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin ardından stratejik ve güvenlik konuları, enerji işbirliği ve ulaştırma gibi birçok alanda Türkiye ile temasın artırılmasını amaçlıyor. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin itirazları ve veto hakkı, bazı alanlarda ilerleme sağlanmasını engelliyor.
Fidan da bu durumu eleştirirken, ad vermeden Kıbrıs’ın AB politikalarına ipotek koymuş olmasının kabul edilemez olduğunu kaydederken, “AB, Türkiyesiz gerçek anlamda global bir güç olamaz,” ifadelerini kullandı.
AB içinde yapılan değerlendirmelerde, özellikle Ukrayna savaşı sonrasında ortaya çıkan jeopolitik durumun Türkiye ile başta stratejik alanlar olmak üzere enerji ve göç gibi konularda daha fazla işbirliği yapılması gerekliliğini ortaya çıkardığı unsuru öne çıkıyor.
Borrell’in raporunda da bu unsurlar ışığında ve stratejik gereklilikler çerçevesinde yeni bir bakış açısının ifade edilmesi ancak bunun mevcut koşullarda tam üyelik perspektifinin canlandırılmasına kadar ilerlemeyeceği de yapılan değerlendirmeler arasında.
euro news