Türkiye’de Corona Salgınında Yerli Aşı Üretimi Nasıl Yürütülüyor?
“Yerli ve yabancı aşılar için çekimserlik duyulmamalı”
Sağlık Bakanlığı bugün, Avrupa Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (ECDC) güncellemesine paralel olarak Türkiye’de yakın temaslı kişiler için karantina süresini 14 gün yerine, PCR testi yapılması halinde, 7 güne indirdi. Yakın temaslı kişiler PCR testi yapılmaksızın karantina sürecinde kalacaksa bu süre de 10 gün olarak açıklandı. Sağlık Bakanlığı, yakın temaslı kişiler için “filyasyon uygulaması” kapsamında, PCR testi yapılabilmesi içinse “ancak kapasite uygun ise en erken 5. günden sonra evde numune alınabileceği” açıklaması yaptı. Karantinadaki yakın temaslı kişiye PCR testi yapıldıysa ve sonucu negatif çıktıysa 8. günde işe başlayabileceği belirtildi. Ancak PCR testi yapılmaması halinde hastalık semptomu göstermediği takdirde yakın temaslı kişiler, artık 14 gün değil 10 gün sonunda iş başı yapabilecek kabul ediliyor. Buna ilişkin detaylar, https://covid19.saglik.gov.tr/Eklenti/39560/0/covid-19rehberitemaslitakibievdehastaizlemivefilyasyonpdf.pdf adresinde yer alıyor.
Salgında durum giderek kötüleşirken Sağlık Bakanlığı’nın Corona virüsü salgınında yerli aşı üretimi çalışmaları da devam ediyor.
Ankara’daki Hacettepe Üniversitesi Aşı Enstitüsü, Türkiye’de yerli aşı çalışması içindeki araştırma merkezlerinden birisi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Aşı Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sezer Okay, şu anda yerli aşı çalışmalarında olumlu gelişmeler kaydedildiğini belirterek, gönüllü insanlar üzerindeki denemelere bağlı olarak sonuçtan söz edilebileceğini vurguladı. Yerli aşıda kitlesel üretimi ise Sağlık Bakanlığı’nın planlayabileceğini işaret eden Okay, Hacettepe Üniversitesi olarak buzdolabı soğukluğunda saklanabilecek yerli aşı üretimi çalışmasında hayvanlar üzerinde denemelerden olumlu sonuçlar almayı beklediklerini kaydetti. Okay, Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin Türkiye’deki yerli aşı çalışmalarında en ileri aşamaya geldiğini ve insan üzerinde denemelere başladığını vurgulayarak, sonuçlarla karar verileceğini ifade etti.
Sağlık Bakanlığı ile Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun Corona virüsü hastalığına karşı üretilmiş tüm aşıları gerekli güvenirlik kriterleri çerçevesinde inceleyeceğini söyleyen Okay’a göre, Corona virüsüne karşı üretilmiş yerli ve yabancı aşıya güven duyulmalı, aşı olmaktan çekinilmemeli.
Hacettepe’de aşı çalışmalarını yürüten ekipten Okay, VOA Türkçe’ye Corona virüsü hastalığına karşı aşı üretimiyle ilgili şu yanıtları verdi:
“Aşı, üretim tekniği ve teknolojisiyle yerli oluyor”
VOA: “Türkiye’de yerli aşı çalışmaları dediğimizde kaç noktada, kaç ayrı veya koordineli nasıl bir geliştirme sürecinden söz ediyoruz?”
Okay: “Türkiye’de devlet destekli olarak Covid-19 aşı projeleri iki koldan devam etmekte. Birisi TÜBİTAK’ın desteklediği; diğer kol da Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) desteklediği aşı geliştirme projeleri. Bildiğimiz kadarıyla toplamda 13 ayrı merkezde Covid-19 aşı geliştirme çalışması devam etmekte.”
VOA: “Yerli aşı yüzde kaç yerli? Nasıl bir üretim süreciyle yerli diye tanımıyoruz?”
Okay: “Biz aşı projelerinde teknikleri kendimiz geliştirerek ilerlemekteyiz. Tabii ki kullandığımız materyallerin yüzde yüz yerli olması şu an için mümkün değil maalesef. Yurtdışından ithal ettiğimiz malzemeler olmakta. Çoğu zaman bazı ülkeler kendi üretemedikleri aşıların teknolojilerini başka ülkelerin teknolojileriyle ancak üretebilmektedirler. Burada bizim için en önemli şey teknolojiyi kendimiz üretmemiz. Bu anlamda teknolojilerimiz yerli ve milli olduktan sonra malzemeleri yeri geldiğinde kendimiz de üretebiliriz ancak elinizde malzeme de olsa aşıyı üretemezsiniz. Malzemelerin küçük bir kısmı ya da bazıları yurtdışından ithal edilmek zorunda kalınsa da asıl olan teknolojimiz bizim asıl ürettiğimiz teknolojiler.”
“Hacettepe’de hayvan testlerine sona yaklaştık, Erciyes’te gönüllülerde deneniyor”
VOA: “Hacettepe Üniversitesi olarak aşı üretiminde hangi noktadasınız?”
Okay: “Biz Hacettepe Üniversitesi Aşı Enstitüsü olarak TÜSEB’in desteklediği bir projeyi devam ettiriyoruz. Haziran ayında başlamıştık. Aslında altı aylık bir süreç geçti. Ancak çok hızlı ilerledik ve şu an hayvan denemeleri aşamasındayız. Bizim geliştirdiğimiz bir alt birim aşı dediğimiz protein aşıları. Canlı ya da ölü herhangi bir virüs içermiyor sadece virüse ait küçük protein parçalarını kullanıyoruz. Biz öncelikli olarak bu protein parçacıklarını sentezledik ve bunların güvenlik testlerini yaptık. Daha sonra da bu protein parçacıklarını aşı formülasyonu haline getirdik ve aşı formlarımızın da testlerini yaptık. Bunlar başarıyla tamamlandıktan sonra şu an hayvanlar üzerinde testlerimiz devam edilmekteyiz sonuna yaklaştık. Bunlar da pre-klinik aşamalarının son aşamasına gelmiş oluyor.”
VOA: “Kayseri Erciyes Üniversitesi’ndeki aşı için gönüllülerde denenmeye başlandığı açıklandı. Aşı çalışmasında insan üzerinde denemeler hangi şartlarda başlıyor ve siz hangi kriterlerle insan üzerinde deneyeceksiniz?”
Okay: “Aşı geliştirmede iki önemli aşama var. Birisi pre-klinik aşama yani insan denemelerine geçmeden önceki aşamalar. Şu an biz bunun sonuna yaklaştık. Türkiye’de 13 yerde geliştirenler içinde en ileride olan da Kayseri Erciyes Üniversitesi’ndeki aşı projesi. Bu aşı bildiğimiz kadarıyla Faz-1 aşamasında ve insanlar üzerinde denenmeye başlandı. İkinci dozunu da yapmaktalar. Bu da şu şekilde ilerliyor, Faz-1’de küçük bir grup insan üzerinde deniyorsunuz, 40-50 kişi kadar. Eğer burada herhangi bir sorunla karşılaşmıyorsanız Faz-2’ye geçiyorsunuz. Faz-1, Faz-2 ve Faz-3’te insan yani gönüllü sayısını arttırarak devam ediyorsunuz. Faz-2’de 200-300 kadar gönüllüde deneme yapılacak eğer burada da bir sorunla karşılaşılmazsa Faz-3’e geçiliyor. Her türlü güvenlik ve etkinlik denemelerini geçersek insan denemelerine geçiyoruz. Tabii ki hayvanların üzerinde test ettiğiniz aşı formülasyonlarını insan üzerinde deneyemiyorsunuz bunun nedeni de CLP (Core Like Particles) ve CNP (Chitosan Nano Particles) şartları. İyi laboratuvar ve iyi üretim olanaklarına uygun olarak aşıyı üretmeniz gerekiyor. Bu hazırlıklarınızı yaptıktan sonra yeterli sayıda insan gönüllünüz varsa insan denemelerine çıkıyorsunuz.”
“Hacettepe’nin aşısı artı dört derecede buzdolabında saklanabilecek”
VOA: “Dünyada aşı çalışmalarında Alman BionTech ile Pfizer ortaklığında geliştirilen aşıda özel dondurucu koşullarına ihtiyaç duyuluyor. Çin aşısı gibi diğerleri için buzdolabı soğukluğu yeterli deniyor. Burada üretilecek yerli aşı hangi özelliklere sahip olacak?”
Okay: “Hacettepe Üniversitesi’nin aşısını artı dört derece yani normal bir buzdolabında saklayabileceğiniz bir aşı formülasyonunda geliştiriyoruz. Mesela Amerikan şirketince geliştirilen aşı da bir mRNA. Alman şirketinin geliştirdiği de mRNA aşısı. Ancak Amerika’daki grup (Moderna) buzdolabında saklanabileceğini söyledi. Burada önemli olan aşı formülasyonu. Aşınız buzdolabı şartlarında stabil kalabiliyorsa burada bizim için önemli olan aşıda stabilizasyon sağlanması. Eğer buzdolabında stabilize sağlıyorsanız devam edebiliyorsunuz ancak muhtemelen Almanya’da aşı geliştiren grup, uzun süreli şartlarda buzdolabının yeterli olmadığını buldu ve -70, -80 derecelere muhtaç olduğunu belirtti. Aynı tip aşı da olsa mRNA ya da inaktif aşı diye biz grupluyoruz. Ama içeriğine aşı formülasyonu olarak koyduğunuz maddeler hangi koşullarda stabilize oluyorsa o koşullarda saklanması gerekir.”
VOA: “Yerli aşı üçüncü faz tamamlandığında Türkiye’de hangi alt yapıdaki şirketlerle üretim mümkün olacak? Ne zaman, ne kadarlık bir hacimle yerli aşı üretilebilecek?”
Okay: “Aşılar artık Faz-3 denemeleri de tamamlandıktan sonra, tabii ki ticari aşı haline getirilmesi gerekiyor ve çok fazla miktarda üretilmesi gerekiyor. Bunun için de çeşitli altyapılar hazırlanması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın aşı ve ilaç üreten firmalarla irtibat halinde olduğunu biliyorum. Sağlık Bakanlığı bu planlamaları yapıyordur diye düşünüyorum.”
“Yerli ve yabancı aşılar için çekimserlik duyulmamalı”
VOA: “Aşı karşıtlığı da tartışılıyor, sizce Türkiye’de vatandaşlar gönül rahatlığıyla aşı yaptıracak mı?”
Okay: “Aşı çekimserliği dediğimiz Covid-19’dan önce de dünya çapında yaygın olan bir konuydu. Tabii bu Covid-19 ile de gündeme geldi. Farklı kişiler farklı sebeplerden dolayı çekimserlik gösteriyor. Hatta farklı gruplara da ayrılabiliyor. Bazı gruplar tamamen reddediyor aşı yaptırmayı, ‘Ne olursa olsun ben aşı yaptırmam’ diyen retçi gruplar var. Bazıları ‘Ben aşı yaptırabilirim’ diyor, ama bazı çekimser kaldıkları yönler var. Türkiye’de benim gördüğüm kadarıyla yurt içinde yapılan aşılara güven daha fazla, yurtdışında yapılanlara nazaran. Bir çok kişide ‘Yurtdışından gelen aşıyı yaptırmam ama yerli olan aşılardan yaptırırım’ şeklinde bir güven söz konusu. Bu da aşının üretim süreciyle ve içeriğiyle ilgili bir bilgiye dayalı olduğunu düşünüyorum. Yurtdışından gelen aşıların içeriğini bilmediğini düşünüyor halkımız. Kendi imkanlarımızla yaptığımız yerli ve milli olan aşılarımızda içeriği bilgisine ulaşmasının daha kolay olduğunu düşünüyor halkımız. Ancak yurt dışından gelen aşılar için de çekimserlik çok anlamlı değil. Çünkü yurt dışından gelen aşıları da Sağlık Bakanlığı ile Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu çok fazla ince eleyip sık dokuyarak bunları değerlendirmekte. Ve zaten uygun olmayan aşılara izin verilmemekte. Yani bir aşı Türkiye’de kullanmak için lisanslanmışsa zaten bir çok testten geçiriliyor ve güvenli olduğu kanısına varıldıktan sonra piyasaya sürülüyor. Bu anlamda Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği aşıların kullanılabilir olduğunu düşünüyorum ve bu konuda çekimserliğin çok anlamlı olmadığını düşünüyorum.”
“Koruyuculuk için insanlar üzerindeki sonuçlarla değerlendirme yapılabilecek”
VOA: “Yerli aşı ne kadar süreyle ne nasıl koruyucu olacak? Her aşılanan hastalıktan korunabilecek mi?”
Okay: “Bu, tamamen aşıdan aşıya farklılık gösterecek bir konu. 13 farklı aşı projesi var ama bunlardan diyelim ki birkaç tanesi Faz-3’e geldi ve başarılı bulundu. Her aşının farklı teknikleri var ve aşı çeşidinize göre farklılık gösterebilir. Bazı hastalıklar için inaktif aşılar daha etkili olabilir bazıları için rekombinant aşılar daha etkili olabilir. Değişebilir. Bu da ancak faz denemelerinden sonra ortaya konabilecek. Şu an bizim Faz-3’e gelen bir aşımız olmadığı için çok fazla bir bilgi yok yerli aşılar açısından.”
“Şimdiki virüs mutasyona uğrasa da aşılar çöpe gitmeyecek”
VOA: “Yerli veya yabancı aşı virüsün şimdiki haline göre üretiliyor. Virüs mutasyonla yeniden yayılım gösterirse bütün aşı çalışmaları bir anlamda çöpe mi gidecek? Virüs değişim geçirebilir mi, geçirirse ne olur?”
Okay: “Virüslerin çok fazla mutasyona uğrama özellikleri var. Örneğin grip virüsünden biliyoruz grip aşısını her sene tekrarlamamız gerekiyor. Covid-19 ya da SARS-Cov-2 virüsü çok yeni bir virüs olduğu için nasıl bir yol izleyeceğini şu an için net bilmiyoruz. Bir kaç mutasyon belirlendi virüs üzerinde. Aşı geliştirmede mesela Hacettepe Üniversitesi’nde bu aşıda biz alt birim protein parçacıklarını kullanıyoruz. Bu protein bölgelerini belirlerken Türkiye ve dünyada yaygın olan SARS-Cov-2 izolatlarının genom dizilimlerini karşılaştırarak hangi bölgelerin mutasyona uğradığını hangi bölgelerin daha sabit kaldığı belirlendi. Özellikler mutasyona uğramayan bölgelerden proteinimizi seçiyoruz. Bu şekilde çeşitli önlemler alınıyor tabii ki mutasyona karşı. Her mutasyon da aşıyı etkisiz hale getirecek diye bir kural yok. Örneğin bazı mutasyonlar protein diziliminde bir değişikliğe neden olmuyor. Ya da aşının etkinliğini belirleyecek immünojenik bölgeler var daha etkin bölgeler var proteinler içerisinde. O bölgelerde değilse mutasyon zaten etkisi olmayacak. Mesela inaktif aşıdan bahsettiğimizde virüsün tamamı kullanılıyor. Dolayısıyla mutasyona uğramamış olan bölgeleri de siz aşıyı yaptırarak vücudunuza almış olacaksınız. Ve bu bölgeler hala korumaya devam edebilir. Bu hastalık yeni çıktığı için henüz bu konuda bir şey söylememiz çok zor. Ancak tamamen virüs mutasyona uğradığında aşı çöpe gidecek diye bir şey söz konusu değil.”
VOA