Türkiye’de Diş Hekimliği 'Kırmızı Alarm' mı Veriyor?

TDHB: "İş yükü, ekonomik gelir ve eğitim sıkıntıları yaşıyoruz"

Türkiye’de Diş Hekimliği 'Kırmızı Alarm' mı Veriyor?




Türkiye’de Diş Hekimliği 'Kırmızı Alarm' mı Veriyor?


Türkiye'de Corona virüsü salgınında son 24 saatte 341 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle, geçen yıldan bugüne en yüksek sayıda günlük can kaybı kaydedildi. Son bir hafta içerisinde günlük yeni vaka sayısı da 63 bini aştı.

Türkiye salgında sert bir üçüncü dalga içine girerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “kısmi kapanma” olarak açıkladığı önlemlerin yeterli olup olmadığı sorgulanıyor. Özellikle Türkiye’nin geçen yıl henüz günlük vaka sayısı 1000 civarında seyrettiği dönemde uyguladığı “sınırları kapatma, uçuşları durdurma, şehirler arası seyahatleri tümüyle yasaklama” gibi pek çok önlemi şimdi uygulamaması tartışılıyor. Erdoğan’ın, “İki haftalık dönemde hedeflediğimiz oranda iyileşmeyi temin edemezsek devamında çok daha sert uygulamaların gelmesi kaçınılmaz hale gelecek” uyarısıyla açıkladığı şu anki kısmi kapanma önlemleriyle günlük tabloda henüz düşüş eğilimi gözlenmiyor.

Türkiye’de vaka sayısındaki ciddi yayılma hızı sahada filyasyon ekipleri açısından çok daha fazla takip edilmesi gerekli hasta ve temaslı kişi sayısı anlamına geliyor. Evde karantina altındaki hastalara ilaçlarını ulaştırma, anlatma dolayısıyla onları takip altında tutmakla yükümlü filyasyon ekiplerince vaka sayısındaki artışa yetişilememesi gündemde. Filyasyon ekiplerince hasta vakayla temaslı olan ancak belirtisi olan kişilere evlerinde test yapılamadığı için kendi durumuyla ilgili şüphelenen pek çok kişi sağlık kuruluşlarına başvuruyor görünüyor. Bu durumun bulaşıcılığı dolayısıyla vaka sayısını ve söz konusu sağlık kuruluşlarındaki sağlık personeli için de riski arttırdığı ifade ediliyor.

Sağlık Bakanlığı’nca illerde kamu personeli sağlık çalışanlarının oluşturduğu filyasyon ekiplerinde ağırlıklı olarak diş hekimleri ve diş hekimliği öğrencileri sahaya çıkarıldı. Ancak o diş hekimleri de ilk aylarda pek çoğu gönüllü katıldığı filyasyon çalışması nedeniyle artık mutsuz olduklarını belirtirken, aynı zamanda geride kalanlar açısından diş sağlığı alanında hasta yükü tartışılıyor.

TDHB: "İş yükü, ekonomik gelir ve eğitim sıkıntıları yaşıyoruz"

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Türk Diş Hekimleri Birliği (TDHB) Genel Başkanı Prof. Dr. Atilla Stephan Ataç, kamuda ve özel sektörde diş hekimleri olarak hastayla ilişkiler, iş yükü, ekonomik gelir ve eğitim açısından sıkıntılar yaşadıklarını açıkladı.

Tüm sağlık emekçileri gibi “Corona virüsü rahatsızlığı meslek hastalığı kabul edilmeli” görüşünü paylaşan Ataç, ne yazık ki Sağlık Bakanlığı’ndan salgından etkilenen diş hekimleriyle ilgili veri alınamadığını ifade etti. Ataç, “Sağlık Bakanlığı’ndan veri alamıyoruz. Sahadan 37 odamızca bildirildiği kadarıyla şu ana kadar 33 kaybımız var. Bunların 29’u diş hekimi ve 3’ü diş teknisyeni, biri de İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde çalışan bir arkadaşımız. Bizim diş hekimi arkadaşlarımız bile Covid olunca saklıyorlar ya da bir vefat olunca yani zaten yaşlıydı deniliyor ama halbuki Covid’den ölmüş. Onun için bu vefat sayısını çok gerçekçi bulmuyorum. Ama şöyle bir avuntumuz var, gerçek sayıyı da öğrenmek istemiyoruz” dedi.

Corona virüsü salgınıyla birlikte kamu diş hekimliğinde çok ciddi sorunlar ortaya çıktığını kaydeden Ataç, “Kamudaki diş hekimleri arkadaşlarımız ile üniversitelerde eğitim gören uzmanlık öğrencileri filyasyona çıktı. Sahada filyasyon çalışmasında, kişisel koruyucu ekipman, can güvenliği, meslek saygınlığı dışında iş yaptırılması, mesai saatlerine uyulmaması gibi pek çok sorun ortaya çıktı. Geceleyin özellikle bayan arkadaşlarımızın tek başına eve dönmek zorunda kalması, çocuklarıyla ilgilenmesi gerekli olan arkadaşlarımız için uygun planlama yapılmaması ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) belirttiği çalışma saatleri dışında şartlar gibi olaylarla karşılaşıyoruz” bilgisini verdi.

“Kamuda filyasyona gitmek mi zor kalmak mı zor şartları oluştu”

Filyasyon kaynaklı bu sorunların yanı sıra kamuda ağız-diş sağlığı açısından ciddi bir hekim açığı oluştuğunu da açıklayan Ataç, “Bir düşünün bir ağız diş sağlığında yüz hekim var, bu hekimlerden 80’ini filyasyon çalışmasına çektiniz 20 kişi kaldı. Bu 20 kişiye de bütün hastalara bakacaksınız denildi. Gitmek mi zor kalmak mı zor çıkıyor. Ağız diş sağlığında kalan arkadaşlarımız da hem talebi karşılamak hem Corona virüsü bulaşıcılığı açısından güvenlik önlemlerini almak zorundasınız. Hem de hasta ve para kavramlarını yan yana koymuş hasta sayısı, performans sistemine dayalı bir altyapı kurulmuş olmasından dolayı döner sermaye gelirinde bozulma var. Bu yanlış altyapıyla insanlar belirli bir ekonomik seviyeye yükseltilmiş iken filyasyon ile bu yerle bir edildi. Filyasyon ekibindekilere Covid ödeneği verilmeye başlandı. Ağız diş sağlığında arkada kalanlar açısından ise ekonomik gelirleri düştü hem de gece nöbetleri, hasta yükü arttı” diye konuştu.

Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ataç, bir de üniversitelerden filyasyon ekiplerine katılım olduğunu anımsatarak, “Bunlar uzmanlık eğitimindeki diş hekimlerimiz. Bu arkadaşlarımız filyasyona gittiler ancak iki sınav aşamalarını kazanarak hak ettikleri uzmanlık eğitiminden uzak kaldılar. Bu durumdaki uzmanlık eğitimindekilere ek süreler veriliyor. Ancak üniversitelerdeki diş hekimliği hastanelerine başvuran hasta sayısı da ciddi düşüş yaşadığı için bu uzmanlık öğrencilerine hastalar üzerinde de eğitim verilmesi imkanı azaldı. Diş hekimlerindeki uzmanlıklar açısından eğitimde de sıkıntı ortaya çıktı” tespitini aktardı.

“Asıl mağdur halkımız”

Türk Diş Hekimleri Birliği (TDHB) Genel Başkanı Ataç, “Aslında mağdur olan bir büyük kesim var, o da halkımız” diyerek, sonuçta hastalara diş hekimliğince ağız-diş sağlığı hizmetlerini ve filyasyon ekipleriyle Corona virüsü salgınında bulaşıcılığı önleme amaçları hizmetleri sunmakta sıkıntılar olduğunu vurguladı.

Türkiye genelinde yüksek öğretimde de uzaktan eğitim yönünde kararlar alınmasıyla birlikte Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) diş hekimliği fakülteleri için ortak bir uygulama kararı almadığını kaydeden Ataç, bunun 67 ayrı fakültede 67 ayrı eğitim sistemi anlamına geldiğini açıkladı. Fakülteler arasında “ekol” farklılıklarının geçmişten bugüne bulunduğunu ancak “şimdi asgari nitelikli eğitimde ortak standart/koşullar kalmadığını” anlatan Ataç, mesela diş hekimliği eğitiminde staj aşamasında bakılması gerekli asgari hasta sayısını işaret eden “baraj” şartının çok düşürüldüğünü belirterek, “Şimdi bu arkadaşlarımız mezun olacaklar ancak bir bakacakları hastalar için kendilerine güven duyacak şekilde ne kadar bilgi edindiler, nitelikli oldular? İki bu bilgi açlığını ilerleyen dönemde giderebilmek için bu arkadaşlarımız nereye başvuracak? Mesela diş hekimlerine yönelik eğitim verme iddiasında pek çok özel şirket ya eğitim kişi görüyoruz” diye anlattı.

Bu noktada Sağlık Bakanlığı ve YÖK’ten işin eğitim boyutunda TTB’den 1986 yılında ayrılarak oluşturulmuş diş hekimliği mesleğini temsil eden TDHB olarak kendileriyle işbirliği kurulmasını talep etti.

“Özel diş hekimliğinde ekonomik destekleme yapılmadı”

Prof. Dr. Ataç, özelde sağlık kuruluşlarında veya diş hekimliği muayenehanelerinde çalışan meslektaşlarıyla ilgili de azalan hasta sayısı ve güvenlik önlemleri maliyetleri nedeniyle ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşandığını aktardı. Türkiye’de ithal malzemeye dayalı şekilde diş hekimliği yapıldığını da vurgulayan Ataç, döviz kurundaki artıştan da diş hekimleri ve diş hekimliğine bağlı teknisyenlerce olumsuz şekilde etkilenildiğini anlattı.

Ataç, “Diş hekimliği mesleğinde Türkiye gerçekten dünya standartlarında ve hatta üzerinde. Gerçekten biz teknolojik olarak da, el hakimiyeti olarak da, bilgi olarak da dünya standartlarını eş değerinde mesleğimizi yapıyoruz. Ancak yanlış politikalar uygulanması mesleğimizi de geriletiyor. Sorunlar dünya ile bizde aynı. Ancak Almanya, İngiltere gibi ülkeler diş hekimleri muayenehanelerini kapattıklarında özelde ve kamuda çalışan arkadaşlarımıza geçen seneki vergilendirildikleri kazanç oranında yardım yaptı. Türkiye’de ise kısa çalışma ödeneği, borç erteleme, kredi verilmesi, kredi yaygınlaştırılması gibi imkanlar sunulmadı. Biz bunu söylediğimizde Almanya zengin ülke deniyor. Ama Arnavutluk’un diş hekimliği başkanı bizim öğrencimizdi, Arnavutluk bunu yapmış, Arnavutluk” diye konuştu.

Türkiye’nin yeniden “toplumcu halk sağlığı” anlayışına geri dönmesi gerektiğini belirten Ataç, Türkiye’nin geçen yıl salgınla mücadelede pek çok Avrupa ülkesine ve ABD’ye kıyasla daha iyi bir tablo çizmesi noktasında da sağlık sisteminin temelinde geçmişte halkçı yatırımlar olmasının önemini anlattı.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

    VOA