Türkiye'de Geniş Terör Tanımı ve AİHM Kararlarının Uygulanmaması: Adaletin Zayıflaması, Güven Kaybı ve Siyasi Etkiler

AİHM Kararlarının Uygulanmaması: Hukukun Üstünlüğü Tartışmaları

Türkiye'de Geniş Terör Tanımı ve AİHM Kararlarının Uygulanmaması: Adaletin Zayıflaması, Güven Kaybı ve Siyasi Etkiler




YUSUF İNAN YAZDI...

Türkiye'de Geniş Terör Tanımı ve AİHM Kararlarının Uygulanmaması: Adaletin Zayıflaması, Güven Kaybı ve Siyasi Etkiler

Türkiye'de terörle mücadele kapsamında kullanılan yasal düzenlemeler, uzun süredir tartışmaların odağında yer alıyor. Özellikle terör tanımının geniş tutulması, ifade özgürlüğü, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularında ciddi endişelere yol açıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmaması ve Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay'ın bu kararları dikkate almaması, milyonlarca dava dosyasının çözümsüz kalmasına sebep oluyor. Bu durum, Türk milletinin adalet sistemine ve devlete olan inancını zayıflatırken, iktidar partisi olan AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halk desteğini de giderek eritiyor.

Terör Tanımının Genişliği ve Yargı Sistemi Üzerindeki Etkisi

Türkiye'deki terörle mücadele yasalarının geniş kapsamı, birçok sivil toplum kuruluşu, gazeteci, akademisyen ve sıradan vatandaşı hedef alabilecek nitelikte yorumlanabiliyor. Terör tanımının bu denli geniş tutulması, muhalif görüşlerin susturulmasına yönelik bir araç olarak kullanılabileceği endişesini artırıyor. Özellikle düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında yapılan eleştiriler, devlete karşı terör faaliyetleriyle eşdeğer görülerek ağır cezalarla sonuçlanabiliyor.

Bu durum, yargı sisteminin üzerindeki baskıyı artırıyor ve mahkemelerde biriken dava dosyalarının sayısını milyonlara çıkarıyor. Birçok kişi, haksız yere terörle ilişkilendirilmekten dolayı uzun süreli tutukluluklarla karşı karşıya kalıyor. Bu ise toplumda adalet sistemine yönelik güveni zedeliyor.

AİHM Kararlarının Uygulanmaması: Hukukun Üstünlüğü Tartışmaları

AİHM, Türkiye'deki birçok davada insan hakları ihlalleri konusunda kararlar verdi ve bu kararların uygulanmasını talep etti. Ancak Türkiye'de AİHM kararlarının tam olarak uygulanmaması, hukukun üstünlüğü konusunda uluslararası platformlarda ciddi eleştiriler almasına yol açtı. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay gibi yüksek yargı organlarının AİHM kararlarını dikkate almaması, bireylerin hak arama sürecini daha da zora sokuyor.

Bu durum, Türkiye'nin uluslararası hukuka olan bağlılığını sorgulatırken, insan hakları alanında olumsuz bir tablo çizmesine neden oluyor. Hukukun üstünlüğü ilkesinin zayıflaması, hem iç politikada hem de dış politikada Türkiye'ye olan güveni sarsıyor.

Devlete ve Adalete Güvenin Zayıflaması

Adalet sisteminin işleyişindeki bu aksaklıklar, Türk milletinin devlete ve yargıya olan güvenini derinden etkiliyor. İnsanların, hukukun adil bir şekilde işleyeceğine dair inançlarını kaybetmesi, toplumsal huzuru tehdit eden bir unsura dönüşebilir. Adaletin herkes için eşit ve tarafsız bir şekilde uygulanmadığı algısı, toplumda kutuplaşmayı derinleştiriyor ve devlete olan bağlılığı zayıflatıyor.

Özellikle yargı bağımsızlığına ilişkin endişeler, insanların hukuki süreçlerde hakkaniyet beklentilerini azaltıyor. Bu durum, sadece bireylerin adalete olan inancını değil, aynı zamanda devlete olan güveni de olumsuz etkiliyor. Devletin meşruiyeti ve vatandaşlarıyla kurduğu güven ilişkisi, güçlü bir adalet sistemi üzerine kuruludur. Ancak, adalet mekanizmasının siyasi baskılar altında şekillendiği algısı, bu güven ilişkisini ciddi şekilde sarsıyor.

Siyasi Etkiler: AK Parti ve Erdoğan'a Destekte Erozyon

Yargı sisteminde yaşanan bu kriz, siyasi açıdan da önemli sonuçlar doğuruyor. AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun yıllardır halk desteğiyle güçlü bir siyasi pozisyonu korudu. Ancak son yıllarda terörle mücadele yasalarının geniş kapsamı, AİHM kararlarının uygulanmaması ve adalet sistemindeki tıkanıklıklar, bu desteği aşındırıyor.

Toplumun geniş kesimleri, özellikle de muhalif partilere yakın duran seçmenler, adaletin işleyişinden memnun değil. Bu durum, siyasi arenada AK Parti'ye olan desteğin azalmasına yol açıyor. Ayrıca, ekonomik zorluklar ve dış politikadaki zorluklarla birleştiğinde, hükümetin halk üzerindeki etkisi giderek zayıflıyor. Adalet arayışı içindeki bireylerin yaşadığı hayal kırıklıkları, siyasi atmosferde AK Parti’nin arkasındaki halk desteğinde bir erozyona neden oluyor.

Terörle Mücadelede Zorluklar

Adalet sistemindeki sorunlar, terörle mücadele üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor. Terörle etkin bir şekilde mücadele edebilmek için toplumun devlete olan güveninin tam olması gereklidir. Ancak, terör yasalarının genişletilmiş yorumları ve adalete erişimde yaşanan güçlükler, devletin terörle mücadeledeki meşruiyetini zayıflatabilir. Devletin adaleti sağlama kapasitesine dair soru işaretleri, güvenlik politikalarının toplumsal kabulünü de zorlaştırıyor.

Sonuç: Adaletin Yeniden Tesisi ve Güvenin İnşası

Türkiye'de adalet sisteminin işleyişinde yaşanan sorunlar, hem yargıya olan güveni zedeliyor hem de siyasi alanda AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halk desteğini olumsuz etkiliyor. Terörle mücadele yasalarının daraltılması, AİHM kararlarının tam anlamıyla uygulanması ve yargının bağımsızlığına yönelik reformlar, Türk halkının devlete ve adalet sistemine olan inancını yeniden tesis edebilir.

Hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemin inşa edilmesi, hem iç barışın sağlanmasına hem de Türkiye'nin uluslararası alanda güvenilir bir ülke olarak konumunu güçlendirmesine katkı sağlayacaktır. Aksi halde, mevcut adaletsizlikler ve yargıdaki tıkanıklıklar, hem toplumsal barışı hem de Türkiye'nin siyasi geleceğini tehdit etmeye devam edecektir.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

İnstagramfondinan2016