Türkiye’de Kadınlar Danıştay’ın “Hukuki Karar” Almasını Bekliyor
Danıştay’a “hukuk devleti” için çağrı yapılıyor
Türkiye’de Kadınlar Danıştay’ın “Hukuki Karar” Almasını Bekliyor
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 20 Mart tarihli 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla, TBMM’nin kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye Cumhuriyeti’nin imzasını çekeceğini ilan etmişti. Ardından Avrupa Konseyi’ne bildirim yapılması zorunluluğu nedeniyle Erdoğan imzasıyla, 30 Nisan tarihli 3928 sayılı yeni karar yayımlanarak, Türkiye’nin 1 Temmuz 2021 itibarıyla, İstanbul Sözleşme’nin tarafı olmayacağı duyuruldu. Ancak Erdoğan’ın tek kişilik imzasıyla TBMM’de kabul edilmiş ve hak temelli uluslararası anlaşma için Türkiye Cumhuriyeti adına kararı, Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle iptal istemiyle, Danıştay’a taşınmıştı. Danıştay 10. Dairesi, CHP, İyi Parti, HDP, HKP, DEVA Partisi gibi siyasi partilerle, çok sayıda kadın hak örgütleri ve hukukçularca “yaşam hakkı ihlali” nedeniyle acilen yürütmeyi durdurma talep edilmesine karşın Cumhurbaşkanlığı’nın yazılı savunmasını bekleme kararı almıştı.
Son olarak Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü Hakkı Susmaz imzalı savunmada, Danıştay 10. Dairesi’nin “yargı denetimine açık olmayan işlem” olduğu gerekçesiyle davayı reddetmesi istendi. Savunmada, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili Erdoğan’ın kararı için “Yargı denetimine tabii değildir. Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı kategorik olarak dış ilişkiler çerçevesinde tesis edilen ve münhasıran Cumhurbaşkanı’nın yetkisine tabi bir işlem olup, yargı denetimi kapsamında görülmesi mümkün değildir. Sözleşmenin, Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi kararının iptal kararına konu edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla iş bu davanın reddi gerekir” denildi.
Savunmada, Yürütme makamındaki Erdoğan’ın kararıyla ilgili, yargı tarafından denetim yapılamayacağı görüşü itibariyla Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi açısından “hukukun üstünlüğü” ilkesine aykırılık meselesini yeniden gündeme taşıdı.
Danıştay’a “hukuk devleti” için çağrı yapılıyor
Cumhurbaşkanlığı’nın söz konusu dosyada dava açma hakkı olmadığını iddia ettiği Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) ise, savunmasında “hukuk devleti değil padişahlık yetkisi savunulduğu” açıklamasını yaptı. Dosyada davacı konumdaki HKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Avukat Doğan Erkan “Cumhurbaşkanlığı, hiçbir tasarrufunun dava edilmemesini diliyor. ‘Bu bir hükümet tasarrufudur, dava açamazsınız’ diyor. İstanbul Sözleşmesinin feshi gibi, cevap dilekçesi de tam kanunsuzluk içindedir. Bir ‘padişahım çok yaşa’ dilekçesidir. Hukuken hiçbir kıymeti yoktur” tepkisini gösterdi.
Danıştay 10. Dairesi’nde ana muhalefet partisi CHP adına başvuran Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka da “Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ilişkin açılan davada ‘Devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlere karşı yargı yolu kapalı’ savunması yapıyor! Hak var, hukuk var! 1 Temmuz’a 62 saat kaldı…” tepkisini paylaştı.
CHP adına Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu, Hatay Milletvekili Suzan Şahin ve Ankara Milletvekili Gazme Taşcıer de, Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi kararıyla, yasama, dolayısıyla milli iradenin, yürütme eliyle gasp edilmesine karşı Danıştay 10. Dairesi’nden hukuki karar beklendiğini açıkladı. Yapılan ortak açıklamada “İç hukukumuz bakımından sakat ve açıkça yürütme görevinin kötüye kullanılması olan bu karar, hukuken yok hükmündedir ve sözleşmeye bağlılık konusunda uluslararası hukukta yer alan ahde vefa ilkesini de yok saymaktadır. Anayasada temel haklar, kişi hakları, siyasi haklar ve ödevlerin kararnameyle düzenlenemeyeceği açıkça ifade edilmiş olmakla birlikte, bu karar, kazanılmış haklar için geçerli geriye götürülemezlik ilkesine de aykırılık içermektedir. Danıştay’ın siyasi iktidarı memnun etmek üzere değil, hukukun üstünlüğüne uygun bir karar vermesi ve telafisi güç sonuçlar doğuracak bu kararın, ivedilikle yürütmesini durdurması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik rejimine kast etme anlamına gelen böylesi bir girişimin görmezden gelinmesi, bundan sonra Cumhurbaşkanı’nın bir kararnameyle Türkiye’nin taraf olduğu tüm uluslararası antlaşmaları dilediği zaman, dilediği gibi sona erdirme yetkisinin verilmiş olduğunun kabul edilmesi gibi bir durum oluşturacaktır. Böyle bir işleyişin akla ve mantığa aykırılığı bir yana, hukuk devleti ilkelerine de tümüyle aykırıdır. Dolayısıyla Danıştay’ın 1 Temmuz öncesi hukuktan yana karar alması, sadece kadınlar için değil, bu ülkede yaşayan tüm yurttaşların geleceği adına elzemdir” denildi.
Kadın hak örgütleri de Anayasa ve hukuk anımsatması yapıyor
Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) de “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi için Danıştay'a savunma verdi. Savunmada Sözleşmeden çıkış gerekçesine dair tek kelime yok, CB'nin Anayasa’ya ve TBMM’ye rağmen karar alabileceği iddiası var!” tepkisini gösterdi. EŞİK’ten yapılan açıklamada “İstanbul Sözleşmesi’nden bu hukuk dışı çıkış girişimi, sadece kadınlar ya da Türkiye açısından değil; insan hakları evrensel hukukunu altüst eden bir girişim olduğu için de dünya hukuk ve siyaset tarihine geçecektir. Danıştay’a gönderilen Cumhurbaşkanlığı savunmasında da, Sözleşme’den çıkış gerekçesi konusunda tek kelime yer almamaktadır. Esasa dair hiçbir konuya girmeyen; usule dair teknik ayrıntılara boğulmuş bir dilekçeyle, bir ülkenin geleceği, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların hayatları hakkında karar verilemez. Sadece savunma dilekçesi bile, Sözleşme’den çıkış için dayanılacak tek bir mantıklı gerekçe olmadığının kanıtıdır” görüşü aktarıldı. Danıştay 10. Dairesi’ne yönelikse “Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138/1 hükmü gereğince, siyasi otoritenin her türlü etkisinden bağımsız olarak Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre karar vermelidir” ifadesiyle acilen yürütmeyi durdurma çağrısı yaptı.
Kadın Koalisyonu da “Danıştay karar ver, adalet kime kadar?” sorusuyla İstanbul Sözleşmesi’nin temel insan hakları sözleşmesi olduğu ve hukuken Cumhurbaşkanlığı kararıyla vazgeçilemeyeceğini bildirdi.
Türkiye’de insan hakları hukuku alanında saygın isimlerden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da İstanbul Sözleşmesi’nin feshi şeklinde kararın Anayasa’ya uygunluğunun iddia edilemeyeceğini belirterek temel hakları kaldırması itibariyla, Anayasa’ya ve hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Tarhanlı, AKP iktidarınca öne sürülmekte olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesiyle Türkiye’deki kadınlar açısından hak kaybı olmayacağı görüşünü de yalanladı. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iradesiyle bir hak kaybı ve kamusal fayda bakımından aleyhte bir sonuç doğurmayacağı iddiasını anımsatan Tarhanlı, sözleşmenin 5. Maddesi ve 6. Maddesi hükümlerini örnek göstererek, bu hükümlere denk herhangi bir yasal mevzuat bulunmadığını ve 6284 sayılı kanunu da bununla denk kabul edemeyeceklerini açıkladı.
Sanatçılar Füsun Demirel, Deniz Çakır, Selen Öztürk de, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemeyeceği yönünde videolu mesajlar paylaştı.