Türkiye’nin AB’yle Gümrük Birliği’nde son durum nedir?

“AB’nin üçüncü ülkelerle serbest ticaret yürütmesi sorun yaratıyor”

Türkiye’nin AB’yle Gümrük Birliği’nde son durum nedir?


Türkiye’nin AB’yle Gümrük Birliği’nde son durum nedir?

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türkiye’nin AB’yle Gümrük Birliği’ni güncellemesi konusunda yaşanan sorunların çözümü için Brüksel’de temaslarda bulundu ancak bu görüşmelerden “işbirliğini derinleştirme” dışında somut bir karar kamuoyuna yansımadı.

Ticaret Bakanlığı’nda Nisan 2021’de Ruhsar Pekcan’ın hakkındaki iddialar üzerine görevinden alınması üzerine Mehmet Muş’un bakanlığa getirildiği dönemde, AB’yle 1 Ocak 1996’dan beri yürürlükte olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi çalışması kısmen askıda kaldı. Oysa AB Liderler Zirvesi’nde, 25 Mart 2021’de, AB Komisyonu’na Gümrük Birliği’nin tüm üye ülkelere etkili şekilde uygulanması sağlanarak uygulamadaki mevcut zorlukları ele almak üzere Türkiye ile görüşmeleri yoğunlaştırma ve buna paralel olarak AB Konseyi’ne de Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için yetki üzerinde çalışma daveti yapılmıştı. “Türkiye 20 sene öncesine mukayese ile daha çok farklı noktaya gelmiş durumda. Artık ekonomik olarak ve sağlıklı bir tedarikçi olarak Avrupa’nın vazgeçilmez bir Gümrük Birliği üyesi olarak karşımıza çıkıyor” diyen Muş’un, AB’ye anlaşmayı güncelleme yönündeki çağrılarına rağmen bu konuda ilerleme sağlanamadı.

Şimdi Mayıs’taki seçimlerin ardından Haziran ayında göreve başlayan Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise, 9-10 Ekim günlerinde ilk kez Brüksel’in kapısını çaldı ve temaslarda bulundu.

Türkiye ile AB arasında ticaret alanındaki “pozitif gündem” ve Gümrük Birliği’nin geliştirilebilecek yönlerini değerlendirmek üzere temaslar yürüttüğünü vurgulayan Bolat, bu kapsamda Avrupa Birliği’nin Ekonomi Komiseri Paolo Gentiloni, AB Komisyonu Ticaretten Sorumlu Başkan Yardımcısı Sayın Valdis Dombrovskis ve Avrupa Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi ile görüşmelerde bulunduğunu sosyal medya aracılığıyla paylaştı.


Bolat, bu görüşmelerine ilişkin özetle, “Gümrük Birliği'nin dünya ekonomisindeki gelişmelere de cevap verebilecek ve Türkiye-AB arasındaki ikili ticaretin tüm alanlarını kapsayacak şekilde geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdik. Gümrük Birliği ile sağladığımız ekonomik entegrasyon sayesinde AB ile ikili ticaret hacmimiz 2022 yılında yaklaşık 200 milyar dolar ile tüm zamanların rekor seviyesine ulaşmıştır. Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı AB ile ticari ve ekonomik işbirliğini karşılıklı adımlarla daha çok geliştirmek için ortak çalışmalarımız devam edecektir. Türkiye-AB ilişkileri kapsamında, Gümrük Birliği içindeki sistemik ve ticari sorunlara çözüm bulunması, Türkiye-AB bütünleşmesinin daha ileriye taşınması ve Türkiye'nin yeşil ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçişi için AB'nin mali yardımlarının arttırılması konusundaki taleplerimizi içeren verimli bir görüşme gerçekleştirdik. AB ile işbirliğinin derinleştirilmesinin Türkiye'nin gündemindeki en önemli önceliklerden biri olduğunun altını çizdik” mesajlarını paylaştı.

Bolat’ın Brüksel’deki muhataplarıyla yaptığı temaslar itibariyle Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda somut takvim ve adım henüz ortaya çıkmamış görünüyor.

“AB’nin üçüncü ülkelerle serbest ticaret yürütmesi sorun yaratıyor”

AB ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydoral, Brüksel ile temaslara devam edilmesine karşın hem AB hem de Türkiye tarafınca güncelleme meselesinde pek istekli hareket edilmediği görüşünde.

Mevcut Gümrük Birliği Anlaşması’nın işleyişinde aksama noktaları bulunduğunu belirten Baydoral, AB’nin Türkiye’nin ürünlerini korumasız bırakacak şekilde Amerika kıtası ülkeleri gibi pek çok ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları imzalaması, tarım ürünleri gibi sorunları hatırlattı. AB’nin Türkiye’nin sorunların çözülmesi için taleplerini görmezden geldiğini görüşünü dile getiren Baydoral, mevcut uygulamadaki sorunları şöyle aktardı:

“Bu sorunlardan birisi, Türkiye’nin sürekli itiraz ettiği üçüncü ülkelerle AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları. AB’nin anlaşma imzaladığı ülkeler aslında Türkiye’yle de benzer bir anlaşma imzalaması gerekiyor iken bu üçüncü taraf ülkeler bundan imtina etti. Neden? Çünkü dediler ki ya biz nasıl olsa AB’ye mallarımızı serbestçe sokabiliyoruz, girdikten sonra da Türkiye’ye herhangi bir engelle karşılaşmadan mallarımızı götürmemiz mümkün. Dolayısıyla üçüncü ülkeler, ‘Türk ürünlerine karşı kendi korumamızı kaybetmiş olacağız’ görüşüyle Türkiye ile anlaşmalar imzalamadı. AB bu konuda gereğini yapmayı vadetti ama uygulamada bir şey yapılmadı. İkincisi tarım ürünleriyle ilgili, mevcut Gümrük Birliği sadece sanayi ürünlerini kapsıyor. Halbuki Dünya Ticaret Örgütü’nde yapılan yenilikler sonrasında tarım ürünleri de kapsam içine alındı. Fakat Türkiye'nin bu uygulamaya geçebilmesi için mutlak surette AB’yle benzeri bir tarım sübvansiyon politikası uygulaması gerekiyor. Ancak AB bütçesinden neredeyse yarısı tarım sektörü desteklenmesine gidiyor, ama Türkiye’de böyle bir bütçe desteği verilmesi hele mevcut ekonomik koşullar altında imkan dahilinde gözükmüyor. Dolayısıyla burada da ilerleme sağlanması şu aşamada kaydedilmesi biraz zor. Üçüncüsü ise, ‘hizmetlerin serbest dolaşımı’ ile ilgili ve biz genellikle klasik makro ekonomik anlamdaki hizmetleri algılıyoruz. Ama Avrupa Birliği’nde hizmet dendiği zaman çok daha ileri bir kavramla karşı karşıyayız. Bazı meslek grupları açısından herhangi bir borca takılmadan belli bir ücret karşılığında yaptıkları hizmetler söz konusu. En tipik örnek doktorlar, mühendisler, avukatlar, hemşireler gibi mesleklerde diplomaların karşılıklı tanınması meselesi var. Dolayısıyla Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle belli meslek grupları için yeniden yapılandırılması ihtiyacı ortaya çıkıyor.”

AB’nin “kamu ihalesi” şartlarına Türkiye’ye uyabilir mi?

Gümrük Birliği Anlaşması’nın mevcut uygulamasındaki bu üç sorun başlığının yanısıra “kamu ihalesi” meselesine de dikkat çeken Can Baydoral, “İşte AB, Gümrük Birliği’nin ilk günlerinden beri hep Türkiye’ye dayatmaya çalıştı ve Türkiye’nin de hiçbir zaman için kabul etmediği ilk mesele ‘kamu ihalelerini karşılıklı serbest bırakma’ meselesi oldu. Bu konuda da çok iyimser değilim” tespitini aktardı.

AB ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydoral, Türkiye’nin kamu ihale kanunu ve uygulamasında ciddi sorunlu geçmişini vurgulayarak, “Son yirmi yılda üç yüz kere değişen bir ihale kanunu var Türkiye’de. Ve bundan vazgeçmek bu rahatlıktan vazgeçmek belki de siyasetin işine geliyor gibi durmuyor” dedi.

Baydoral, aslında AB’yle Gümrük Birliği’ni güncellemek amaçlı müzakereler en azından resmen başlarsa Türkiye’ye sermaye akışı sağlanabileceğini ve ekonomik açıdan Türkiye’nin koşullarını iyileştirmesine katkı verebileceğini kaydetti. Ancak güncelleme meselesinden öte Türkiye ile AB’nin ticari ilişkilerini daha fazla serbestleştirmesi yönünde adımlar atılabileceğini kaydeden Baydoral, bu süreci Türkiye’yle AB arasındaki siyasi gelişmeler ve bölgesel olayların da etkilediğine dikkat çekti.

“Eğer AB tarafı tam üyelik hedefini yok ederse Gümrük Birliği anlamsız kalabilir”

Ukrayna ve Rusya’nın Karadeniz’deki savaşı nedeniyle Türkiye’nin enerji koridoru rolü başta olmak üzere aslında stratejik konumunu ortaya koyduğunu anlatan Baydoral, “Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararları Türkiye’nin tanımamasından ötürü Türkiye’ye karşı net bir tavır aldı. Ve bir anlamda Avrupa Parlamentosu'nun geçtiğimiz ay içerisinde yayınlanıp onaylanan raporunun da gösterdiği şekliyle Türkiye’yle başka bir ilişki türü geliştirmek istedikleri bu anlamda ortaya çıkıyor. Fakat buradaki zorluk şu Türkiye’yle Avrupa Birliği arasında tek anlaşma zamanında AYT yani Avrupa Ekonomi Topluluğu olan kurum ile yapılmış olan 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren Ankara Anlaşması. Şimdi Ankara Anlaşması enteresan bir anlaşmadır, belki de türünün en önemli örneklerinden birisidir. Çünkü minik bir Avrupa Ekonomi Topluluğu Kurucu Antlaşması modeliyle inşa edilmiş ve çerçeve nitelik taşıyan nihai hedefi tam üyelik olan bir anlaşma. Siz bu anlaşmanın karar alma organı olarak ortaklık konseyini kurmuşsunuz. Bugüne kadar da ilişkiler ortaklık konseyi kararlarıyla gelişmiş. Şimdi siz Ankara Anlaşması'nın nihai hedefi olan tam üyeliği ortadan kaldırırsanız bu durumda bütün ortaklık konseyi kararlarına geriye yönelik olarak ne olacak kararlar diye sorgulamaya başlarsınız. Gümrük Birliği’nin de anlamı kalmayabilir. Türkiye'ye başka bir yol haritası sunmak istiyorlarsa da bu durum biraz bence hukuken ve siyasi olarak çok tartışma kaldıracak bir durumdur” diye konuştu.

Yıldız Yazıcıoğlu / VOA