Türkiye'nin F-35 Kararının Bedeli: İsrail'in Gövde Gösterisi ve Savunma Teknolojisi Tartışması
F-35’lerin Olmadığı Bir Türkiye
Türkiye'nin F-35 Kararının Bedeli: İsrail'in Gövde Gösterisi ve Savunma Teknolojisi Tartışması
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Türkiye, 26 Ekim sabahı İran’a yönelik İsrail saldırısının yankılarıyla uyandı. İsrail’in, gelişmiş F-35 savaş uçakları ve insansız hava araçları (SİHA) kullanarak gerçekleştirdiği bu cesur operasyon, sadece Ortadoğu'daki askeri dengeleri sarsmakla kalmadı, aynı zamanda Türkiye'nin savunma politikalarında kaçırdığı fırsatları yeniden gündeme getirdi.
İsrail, İran’ın kritik askeri hedeflerini vurdu ve bunu yaparken yüksek teknoloji ürünü F-35’lerini etkin bir şekilde kullandı. Görünmezlik özelliği ve gelişmiş elektronik savaş sistemleriyle donatılmış bu uçaklar, İsrail'e havada üstünlük sağladı ve Suriye ile Irak hava savunma sistemlerini etkisiz hale getirdi. Bu olay, Türkiye’nin bir zamanlar parçası olduğu F-35 programından dışlanmasının ne kadar büyük bir kayıp olduğunu yeniden gözler önüne serdi.
F-35’lerin Olmadığı Bir Türkiye
Türkiye, 2000'li yılların başında NATO'nun öncülüğünde geliştirilen F-35 projesine kurucu ortak olarak katıldı. F-35’in gelişiminde yer alan Türk mühendisler, projeye stratejik katkılarda bulundu ve ülkenin savunma sanayisinin ileri teknolojiye adaptasyonu için önemli adımlar atıldı. Ancak Türkiye’nin 2019'da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması, F-35 programından çıkarılmasına yol açtı. Bu karar, Türkiye'yi savunma planlamasında köklü değişikliklere zorladı.
İsrail’in son operasyonu, F-35 uçaklarının sağladığı teknolojik avantajları tüm dünyaya sergiledi. Bu uçaklar, sadece birer savaş aracı değil, aynı zamanda savaş alanını elektronik olarak yönetebilen platformlar olarak tasarlandı. Türkiye, bu teknolojik atılımın bir parçası olma şansını kaybetti ve şimdi kendi savunma çözümlerini geliştirme çabasında.
Selçuk Bayraktar ve Türkiye’nin Yerli Savunma Vizyonu
Türkiye’nin savunma sanayiindeki önde gelen isimlerinden biri olan Selçuk Bayraktar, Türkiye’nin insansız hava aracı (İHA) teknolojisindeki başarısının mimarlarından biri. Bayraktar'ın geliştirdiği Kızıl Elma projesi, F-35’lerle birlikte kullanılmak üzere planlanmıştı. Ancak F-35’lerin Türkiye’ye gelmemesi, Kızıl Elma projesini de olumsuz etkiledi. Jet motorları konusunda Batı'dan destek alınamayınca, Türkiye alternatif kaynaklar arayışına girdi ve Ukrayna ile ortak üretim projelerine yöneldi. Ancak bu projeler de Ukrayna’daki savaş nedeniyle sekteye uğradı.
F-35’lerin olmaması, Türkiye’yi tamamen yerli jet motoru üretimine yönlendirdi. Bu süreç, TUSAŞ ve TAİ gibi Türk savunma sanayisinin önemli kurumlarında yürütülüyor. Ancak Batı'nın sağladığı ileri teknolojilere erişim olmadan, Türkiye’nin yerli üretimle aynı seviyeye ulaşması için uzun bir süreye ihtiyacı var.
F-35’lerin Gölgesinde Yerli Savunma Projeleri: Kızıl Elma ve Kaan
Baykar'ın geliştirdiği Kızıl Elma projesi, F-35’lerle birlikte uçacak bir İHA filosu olarak tasarlanmıştı. Ancak F-35’lerin gelmemesi, Kızıl Elma'nın geliştirilme sürecini yavaşlattı. Benzer bir durum, Türkiye'nin geliştirmekte olduğu yerli savaş uçağı Kaan için de geçerli. Prototipi üretilen Kaan, henüz seri üretim aşamasına gelmedi. Özellikle jet motoru ve elektronik savaş sistemleri konusunda yaşanan sıkıntılar, Kaan’ın geleceğini belirsizleştiriyor.
Eğer Türkiye, Batı ile savunma ilişkilerini koparmasaydı, bugün hem F-35’lere hem de yerli savunma teknolojilerine sahip olabilirdi. Bu durum, Türkiye'nin bağımsız savunma politikaları ile Batı ile işbirliği arasındaki dengenin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.
Savunma Politikalarında Zor Seçimler: NATO ve Rusya Dengesi
Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının ardındaki temel neden, S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınmasıydı. Bu karar, Türkiye’nin NATO müttefikleriyle olan ilişkilerini gerdi ve Batı ile savunma alanındaki işbirliğini sekteye uğrattı. Türkiye, Rusya’dan hava savunma sistemi alarak stratejik bir adım attı, ancak bu adımın bedeli F-35’lerden ve Batı'nın sağladığı yüksek teknolojiden feragat etmek oldu.
Bu durum, Türkiye’nin savunma sanayisindeki gelişmeleri büyük ölçüde yavaşlattı ve Batı'dan bağımsız olarak teknoloji geliştirme zorunluluğunu doğurdu. Ancak Batı ile koparılan ilişkiler, Türkiye’nin Kızıl Elma ve Kaan projelerinde yaşadığı gecikmelerin temel nedenlerinden biri olarak görülüyor.
Gelecek İçin Dersler: F-35’lerden Kızıl Elma’ya
Türkiye, İsrail’in F-35’leri kullanarak gerçekleştirdiği bu operasyonu dikkatle izlemek zorunda. Savunma sanayisinde yerli üretime yönelmek, bağımsızlık açısından önemli olsa da, Batı ile olan teknolojik işbirliğinin de değerini unutmamak gerekiyor. F-35 programından dışlanmış olmak, Türkiye’nin savunma sanayiindeki eksikliklerini ortaya çıkardı. Ancak bu durum, aynı zamanda yerli savunma projelerine olan ihtiyacı da arttırdı.
Selçuk Bayraktar gibi isimler, Türkiye’nin yerli teknolojide ne kadar yol kat edebileceğini gösteriyor, ancak bu çabaların başarılı olması için Batı ile dengeli ilişkilerin kurulması şart. Aksi halde, Türkiye savunma teknolojilerinde hep bir adım geride kalabilir.
Türkiye’nin savunma politikalarındaki bu yol ayrımı, İsrail’in İran'a yönelik cüretkâr saldırısında bir kez daha gün yüzüne çıktı. Kaybedilen F-35’ler ve yerli üretim eksiklikleri, Türkiye’nin savunma sanayisindeki stratejik tercihlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gösteriyor. Selçuk Bayraktar gibi isimlerin geliştirdiği projeler, umut vaat etse de, Batı ile koparılan ilişkilerin bedeli ağır olabilir. Türkiye, yerli savunma sanayisini geliştirirken Batı teknolojisine olan ihtiyacını da göz ardı etmemeli. Bu denge, Türkiye’nin gelecekteki askeri gücünün anahtarı olabilir.
Kaynak: İsmet Berkan / Karar