Türkiye’nin İçme Suyu Sorunu Nasıl Çözülecek?
“Türkiye’nin su sermayesi kalmıyor, günü kurtarmakla olmaz”
Türkiye, 2021 yılını “kuraklık” sorunuyla karşılamış görünüyor ve gözler konuya ilişkin haritalandırmasıyla kamuoyunu uyarıcı görev üstlenen Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarında. Son olarak Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, önümüzdeki günler için Türkiye’nin batısı başta olmak üzere başkent Ankara dahil birçok kentte kar ve yağmur yağışı tahminini paylaştı. (https://www.mgm.gov.tr/tahmin/yagistahmin.aspx) Ancak uzmanlar, özellikle Ankara, İstanbul gibi yerler açısından uzun vadeli çözüm arayışına girilmesi uyarısında bulunuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, yaşanan kısa süreli yağışlarla bugün İstanbul’un barajlarındaki doluluk oranı yüzde 21,10’a çıktı. Ancak geçen yıl 12 Ocak’ta bu oran yüzde 52,64 seviyesindeydi. (https://www.iski.istanbul/web/tr-TR/baraj-doluluk) Şimdiki durumda İstanbul’da içme suyu barajlarından yüzde 72,90’ı boş durumda ve bunun özellikle yaz mevsimi için iyi haber olmadığı gündemde.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, başkentteki içme suyu barajlarındaki doluluk oranı ise yüzde 20,52 oranında. Ankara’da durum geçmiş yıllarda da yağışlar azalmış olduğu için daha fazla kuraklık riskine de işaret ediyor. Geçen yıl barajlardaki doluluk oranı yüzde 21,3 olarak görünüyordu. (https://www.aski.gov.tr/tr/Baraj.aspx)
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da, başkentlilere su tasarrufunda bulunma çağrısı yaptı, “Ankara’nın yaklaşık 110 günlük suyu kaldı” uyarısında bulundu. ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk de, Ankara’nın su ihtiyacını karşılayan 7 baraj göleti Çamlıdere, Kurtboğazı, Eğrekkaya, Akyar, Çubuk 2, Kavşakkaya ve Elmadağ Kargalı’nın toplam hacminin 1 milyar 584 milyon 555 bin metreküp olduğuna dikkat çekerek şimdi bu barajlarda ciddi sıkıntı olduğunu açıkladı. “Çok kurak ve yağışsız bir dönem geçiriyoruz. Üzerine pandemi şartları da eklenince hijyen hassasiyeti ve artan su ihtiyacına bağlı olarak barajlar alarm veriyor” diyen Öztürk, Ankara’da kişi başı günlük su tüketiminin 250 litrenin üzerine çıktığını bildirdi. Başkan Yavaş da, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne başkentte su tasarrufu sağlanması için kademeli su faturalandırmasına geçilmesi önerisini sundu. Ancak henüz belediye meclisinde çoğunluğu oluşturan AKP-MHP iktidar cephesi bu öneriye destek vermedi.
“Türkiye’nin su sermayesi kalmıyor, günü kurtarmakla olmaz”
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün önümüzdeki beş gün için Marmara Bölgesi’nden başlayarak yağış ve Ankara için de kar yağışı beklentisi olduğuna dikkat çekerek, “Yağışlarla soruna çözüm bulunmasını beklemek yanlış olacaktır. Bir yıl içerisinde yaşanan kuraklığa birkaç günlük iyi yağışlarla çözüm bulunmasını beklemek doğru değil” dedi.
Türkiye’nin Akdeniz iklimi etkisinde olduğunu dolayısıyla kışın yağış aldığını belirten Çukurçayır, “Şimdi hayatın içinden örnek vermek gerekirse, kışın iyi maaş alırken yaz başında işten çıkartılınca ne yapıyorsunuz, yaz boyunca biriktirdiğiniz elinizdekini kullanıyorsunuz. Sonbaharda yeniden işe girerseniz durumu toparlayacağını düşünüyorsunuz. Ama sonbaharda da işe başlamazsanız sorun büyüyor. Türkiye’deki durum da bunun gibi yağışlar yeniden yağabilirse sorunumuz çözülecek gibi düşünüyoruz. Oysa Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün son bir yıla ilişkin analizine bakılınca Türkiye’nin genelinde iklim değişikliğine de bağlanabilecek şekilde yağışlarda mevsim normalleri açısından yüzde 80’inde azalmalar var. Bir yandan da elimizdeki su sermayesini her geçen gün tüketmiş durumdayız yani barajlarımızdaki su depolarımızı tüketiyoruz. En önemli risk şu, su sermayemiz kalmıyor artık. Sorunumuzu gelecek günlere iteliyoruz, günü kurtarma anlayışıyla yağmur yağarsa durumu kurtarırız diye bakılıyor. Hava sıcaklığı düşük seyrettiği için buharlaşmadan dolayı da tasarruf olacaktır ama yaşanacak yağışlar da barajları doldurmayacaktır” dedi.
Son günlerde İstanbul’daki yağmurlar nedeniyle buraya 50 kilogramın üzerinde su düştüğünü söyleyen Çukurçayır, “Eğer bir-iki günlük yağışla baraj doluyorsa o baraj kapasitesi yanlıştır. Zaten barajlar dolmuş değil sadece çok az barajlardaki su seviyesi yükselmiş durumda. Dolayısıyla yağmur yağınca bu problemi atlattık yaklaşımı doğru değil. ‘Barajlar doluyor’ gibi bu durum haberleştirildiğinde halkın yanıltılması söz konusu oluyor. Türkiye’nin daha kalıcı çözümlere ihtiyacı var” dedi.
Altuğ: “Ankara’nın iklimi Riyad’a dönecek”
Peki, Türkiye’nin yaşadığı kuraklık sorunu hangi noktada ve bunun iklim değişikliğiyle bağlantısı nedir? Bu temel soru ekseninde İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Tekin Altuğ, VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulundu.
Bugün Türkiye’nin ve Ankara’nın yaşadığı sorunun iklim değişikliğiyle bağlantılı bulduğunu kaydeden Altuğ, ancak asıl sorun “insanlar” diyor. Altuğ, “Atmosfere yayılan karbondioksit gazlarının atmosferde sera etkisi sebebiyle sıcaklıklarda değişiklikler olmasına biz küresel ısınma diyoruz. Karbondioksit gazları ya da diğer gazlar doğal denge içinde yayıldığı zaman bu çok fazla tetiklenmemektedir. Fakat insanoğlunun yaymış olduğu çeşitli zararlı gazlar neticesinde küresel ısınma doğal dengenin dışına çıkmaktadır. Biz buna iklim değişikliği diyoruz” dedi.
İklim değişikliği nedeniyle Ankara’nın 2020 yılı sonunda sadece bir akşam ve çok az miktarda yağış almış olduğunu söyleyen Altuğ, “Meteorolojik son 20 yıllık verilere baktığımız zaman, ortalama 400mm/m2ye düşen yağış oranı 2010 yılından itibaren aşağılara doğru inmiştir. Bunun neticesinde ne oluyor kuraklık, çölleşme. Eğer ki böyle giderse iklim değişikliği, kuraklık, çölleşme neticede Ankara’nın iklimi Riyad’dakine dönecek. Belki oradaki insanlar alışmıştır ama bizler çevremizdeki ağaçları hiç göremeyeceğiz biz. Birkaç ay önce Ankara’da yaşanan kum fırtınası bunun ayak sesi olabilir. Acil önlem alınması lazım” dedi.
“Türkiye göllerinden yüzde 60’ını kaybetmiş durumda”
Kuraklık meselesini sadece içme suyu ve tarımsal sulama açısından değerlendirmemek gerektiğini vurgulayan Altuğ, Türkiye’nin doğa harikası göl manzaralarını yitirdiğinin altını çizdi.
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Altuğ, “Türkiye’de 300’ün üzerinde göl bulunmakta iken bunun yüzde 60’ı kurumuştur, son 50 yıllık veriler itibariyle... Bu neden kaynaklanıyor? Birincisi, bizim bu gölleri kirletmemiz. Göllerimiz etrafında sanayi tesisi oluyor, tarımsal sulama amaçlı içinden sular çekiliyor ve bu durum göllerimizi yavaş yavaş yok ediyor. Bunların yüzde 60’ını biz kaybetmişiz” diye konuştu.
Türkiye’nin yakında baraj göllerini de kaybedeceği görüşünü savunan Altuğ, “Örneğin Ankara’nın en yakınındaki Hirfanlı Barajı’nda tarımsal sulamalar başlamıştır. Nasıl doğal göllerimizi kaybettiysek baraj göllerimizi de kaybedeceğiz. Vahşi sulamada kullanıldığı için göllerimizi yok ediyoruz. Elbette ki iklim değişikliği etkisi de var ama yanlış kullanım önemli etken. Göllerimizi besleyen en önemli kaynaklar kar yağışıdır, yağmur yağışıdır. Bakın yağmur yağışından vatandaşlar şunu anlamasınlar efendim, çok şiddetli yağmurlar yağıyor ama o yağmurların hiçbir faydası yoktur. Damlaya damlaya yağacak ki bunu depolayacak” dedi.
“Ankara her 8-9 yılda Beyşehir Gölü’nü tüketiyor”
Ankara’nın günlük su tüketimi 1 milyon metreküp iken yılda 365 milyon metreküp su tüketildiğini belirten Altuğ, “Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü Beyşehir Gölü’dür. Van Gölü ile Tuz Gölü’nün ardından üçüncü büyüklükteki gölümüz. Beyşehir Gölü’nün hacmi şu an 3 milyar metreküptür. Ankara olarak 8-9 yılda bir Beyşehir Gölü tüketiyoruz. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölünü yok ediyoruz. Eğer gerekli önlemleri almazsak bütün sularımızı, kaynaklarımızı gelecekte bitireceğiz. Önlem olarak ormanlarımıza önem vermeliyiz. Etrafımızı ağaçlandırmalıyız. Su kayıp-kaçaklarını kesinlikle önlemeliyiz. Doğal göllerimizi bitirdiğimiz gibi baraj göllerimiz de bitireceğiz. Türkiye’nin su yönetimi eylem planını hayata geçirmesi gerekiyor” diye konuştu.
Ağaçlandırma yapılması gerekliyken Türkiye’nin pek çok ormanlık alanda madencilik için izin verilmesine de tepki gösteren Altuğ, “Biyoçeşitliliği yok etmektedir maden ocakları. Toprağı yok etmektedir. Bunlar da ihtiyaçtır açılacaktır çünkü mineral yataklardır bunlar dünyada bir şekilde ortaya çıkarılıp kullanılmak zorunda. Ancak bunu planlı yapmak zorundayız. Şimdi maden ocaklarının en büyük tehditlerinden birisi yer altı sularına. Bizim içme suyumuzu, kaynak sularımızı kirletiyor. Güvenilir şekilde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlaması yapılması ve ‘uygun değil” kararı çıktığında kesinlikle orada madencilik faaliyetinin yapılmaması lazım” uyarısını paylaştı.
VOA