Türkiye'nin İhtilaf Yaşadığı İsveç AB Liderliğine Geçiyor

Hırvatistan Euro bölgesinde

Türkiye'nin İhtilaf Yaşadığı İsveç AB Liderliğine Geçiyor


Türkiye'nin İhtilaf Yaşadığı İsveç AB Liderliğine Geçiyor

Avrupa Birliği yeni yıla yeni kararlarla ve zor dosyalarla giriyor. Türkiye'nin NATO üyeliğini veto etmesiyle sıkça gündeme gelen İsveç, 1 Ocak'tan itibaren, AB dönem başkanlığını “heyecansız” devralıyor. AB’nin “iyi öğrencisi” olarak adlandırılan Hırvatistan da, 1 Ocak'tan itibaren Euro bölgesine giriyor.

Aşırı sağın desteklediği muhafazakar hükümet tarafından yönetilen İsveç, 1 Ocak Pazartesi günü altı aylığına Avrupa Birliği Konseyi'nin yönetimini devralıyor. Son altı aydır AB dönem başkanlığını yürüten Çek Cumhuriyeti, Avrupa Siyasi Topluluğu kurucu zirvesi ve gaz fiyatlarına tavan belirlenmesi gibi önemli enerji anlaşmalarına evsahipliği yaparak, dönemini başarıyla tamamladığını ilan etti. AB başkentleri özellikle gaza tavan fiyatı gibi zor bir konuda varılan anlaşmada, Çek hükümetinin arabuluculuk rolüne vurgu yapıyor.

AB'ye aday ülke statüsündeki Türkiye'nin, Avrupa ile ilişkilerinin donma noktasına geldiği dönemde, İsveç'in AB yönetimine gelmesi, son dönemlerde sık sık temasa geçen iki başkentin gündemine yeni bir başlık ekleyecek. Dönem başkanlığı, İsveç'in Ukrayna'da savaşın patlak vermesiyle NATO üyeliği başvurusunda ikna edemediği tek ülke olan Türkiye ile ilişkilerine de yeni bir boyut katabilir.

AB'ye 1995 yılında katılan İsveç'in dönem başkanlığı, ülkenin siyasi ve diplomasi tarihinde önemli bir döneme denk geliyor. İsveç daha önce de, 2001 ve 2009 yıllarında AB dönem başkanlığı görevini üstlenmişti. Ancak İsveç halkı, 2003 yılında Euro'ya katılma konusundaki referanduma "hayır" demişti. Son anketler, İsveç halkının hala Euro'ya katılmak istemediğini ortaya koyuyor.

Üçüncü kez dönem başkanı

İsveç, Avrupa Birliği'ne katılmasından bu yana üçüncü kez AB Konseyi'ne başkanlık edecek. Ancak AB ile oldukça "mesafeli" bir ilişki sürdüren İsveç hükümetinin, bu görevi yerine getirmekte coşkulu bir hazırlık içinde olduğunu söylemek güç. Muhafazakar Başbakan Ulf Kristersson AB dönem başkanlığının önceliklerini parlamentoya sunduğunda, sadece 20 kadar milletvekili ve üç bakanın dinlemesi de bu kanıyı güçlendiriyor.

İsveç'te 18 Ekim'den bu yana aşırı sağın desteğiyle iktidarda olan muhafazakar liberal koalisyonun lideri parlamentodaki sunumunda, esasa ilişkin önemli bir hedef de belirlemedi. Dönem başkanlığı için "Avrupa sınırlarındaki savaşta 27 AB üyesinin Ukraynalılar’ın yanında birlik içinde yer almaya devam etmesi, AB güvenliği, enerji geçişi ve demokratik değerlerin savunulması" hedeflerini koydu. Washington ile ticari gerilimin ortasında dönem başkanlığını devralan Başbakan Ulf Kristersson, "Atlantik'in diğer yakasında doğru yol olmayan korumacılığa karşı olduklarını ve serbest ticaret anlaşmalarını savunduklarını" kaydetti.

"Gösterişsiz" dönem başkanlığı

Eylül ayındaki milletvekili seçimleri için yapılan son kampanya sırasında, Avrupa konusu yok denecek kadar az ele alındı. İsveç Hükümeti, Fransa'nın Versailles Sarayı'nda, ya da dönem başkanlığını devraldığı Çek Cumhuriyeti'nin Prag Sarayı'nda düzenlediği gibi "gösterişli" zirveler planlamıyor. Örneğin AB bakanları toplantılarının Stockholm'ün ana havaalanına yakın mütevazı bir konferans merkezinde yapılması planlanıyor. Resmi olarak "güvenlik nedeniyle" gayri resmi olarak ise, "İsveçlileri bu dönemde olabildiğince az rahatsız etmek" amacıyla düşük profilli toplantılar öngörülüyor.

Solun 8 yıldır yönettiği İsveç'te, Muhafazakar Başbakan Ulf Kristersson, ılımlı muhafazakarlar ile geleneksel müttefikleri Hıristiyan Demokratlar ve Liberaller’den oluşan bir koalisyona liderlik ediyor. Ancak koalisyona, İsveç Demokratları (SD) adlı "AB karşıtı, milliyetçi parti" dışarıdan hayati destek veriyor.

Göç ve mülteciler konusu hassas

Stockholm'deki İsveç Avrupa Siyasi Araştırmalar Enstitüsü (Sieps) müdürü Goran von Sydow, AB dönem başkanlığına ilişkin yaptığı değerlendirmede, Ulf Kristersson'un konuşmasının, önceki sosyal demokrat hükümetin "bir devamı niteliğinde olduğunu" analiz ediyor. Ancak, AB karşıtı SD'nin bu altı ay boyunca üstleneceği rolü hakkındaki "belirsizliğin" de sürdüğüne dikkat çekiyor.

Programında artık "AB'den ayrılmaktan" söz etmeyen İsveç aşırı sağının, AB dönem başkanlığı sırasında özellikle hassas "göç ve mülteciler" konularında sesini duyurması bekleniyor. Zira, hükümet koalisyon anlaşmasında, SD'nin yürütme tarafından, "AB ile ilgili olarak alınan tüm kararlardan haberdar edilmesini" hükme bağlıyor.

Diğer AB ülkeleri ile sorunlar

İsveç'in sık sık güney ve kuzey ülkelerini karşı karşıya getiren bütçe tartışmalarında; ölçülü olmak için kampanya yürüten ve fazla müsrif olduğunu düşündüğü güney Avrupa ülkelerine “ders vermekten” çekinmeyen Finlandiya, Hollanda ve Avusturya ile birlikte "kuzeyli 4 tutumlu" ülkeden birisi olması önümüzdeki dönemde tartışma yaratabilir. İsveç'in de içinde olduğu grup ile, Fransa, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi "güneyli savurganlar" diye adlandırılan ülkelerle tansiyon riski dile getiriliyor.

"EUmatrix" sitesi tarafından yürütülen ve Ekim başında yayınlanan bir araştırmaya göre, en "etkili 100 Avrupa Parlamentosu üyesi" listesinde, 4 Finli ve 2 Danimarkalı olduğu halde, hiçbir İsveçli parlamenter yer almıyor. Yani İsveç, AP içinde belirleyici bir güce sahip değil.

Buna ek olarak Kristersson hükümetinin çoğu yeni göreve gelen bakanlarının, AB toplantıları deneyiminin "yok denecek kadar az olması", yani tecrübe eksikliği de vurgulanan başka bir nokta. İsveç dönem başkanlığı, Washington'un Enflasyon Azaltma Yasası'nın (IRA) ülkede yürürlüğe girmesiyle aynı zamana denk geliyor. Bu ekiple ABD ile ticaret tartışmasını yürütmeyi başaracak mı? Bunu yaparken, Fransa ve Almanya'nın da "korumacı taleplerine" karşı koyabilecek mi?

Birçok ülke ve bölge ile uluslararası ticaret anlaşmalarının müzakerelerini yeniden başlatmak isteyen İsveç, ABD'nin koruma planına karşı AB'nin vereceği yanıtı hazırlarken, Fransız-Alman çiftinin direnişiyle karşılaşabilir. ABD'nin büyük ölçüde iklim yatırımlarına ayrılan 420 milyar dolarlık korumacı planı, 22 Ocak'ta yapılacak Fransız-Alman Bakanlar Konseyi'nin de gündeminde.

Hırvatistan Euro bölgesinde

AB için yeni yıl ile birlikte gelen önemli bir değişiklik de, AB'nin "iyi öğrencisi" diye adlandırılan, 4 milyon nüfuslu Adriyatik ülkesi Hırvatistan'ın 1 Ocak'tan itibaren Euro bölgesine resmen giriş yapması. AB'nin en zayıf ekonomilerinden birisi olan Hırvatistan'ın ortak para birimine girişiyle, Euro Bölgesi'ndeki AB ülke sayısı 20'ye çıktı.

Henüz Euro'ya geçmeyen diğer ülkeler ise gerekli kriterleri karşılamakta zorlanıyor veya tam tersine süreyi uzatmak için ayak sürüyor. Euro ortak para birimini kullanan ülkeler grubuna en son 8 yıl önce Litvanya katılmıştı. Kendi para birimi "kuna'yı" terkedecek olan Hırvatistan, uzun süredir referans para birimi olarak Euro'yu zaten kullanıyordu. Otomobil ve gayrı menkul alımlarının yanı sıra, banka mevduatları da çoğunlukla Euro cinsinden yapılıyordu. Ülke gelirlerinin yüzde 20'sini oluşturan turzim sektöründe de Avrupalı turistlerin Euro kullanımı yaygın bir uygulamaydı.

Hırvatistan'ın katılımıyla, Euro bölgesi ülkelerinin sayısı 20'ye yükselirken, dışındaki ülkelerin sayısı da 7'ye geriledi. Ancak Hırvatlar’ın tek para birimini benimseyen son ülke olması muhtemel. Zira, geriye kalan 7 ülkeden bazıları, Euro bölgesine katılım için aranan 4 ekonomik kriteri karşılamaktan bir hayli uzak.

Bazıları da tarihi olabildiğince geciktirmek için kasıtlı olarak ayak sürüyor. Sonunda tek para birimini benimsemeyi kabul etmek, üyeliğin olmazsa olmaz koşulu. AB kulislerinde, Hırvatistan gibi Temmuz 2020'den bu yana bekleme odasına alınan (ERM II) Bulgaristan'ın Euro bölgesine 2024'te katılması bekleniyor, ancak son tarih hala belirsiz. Brüksel, Bulgaristan'ın gerekli koşulları yeterince yerine getirmediği için yeşil ışığı yakmıyor.

Romanya, Euro bölgesine hızla katılmayı umsa da, gerekli kriterleri karşılayamadığı için üyelik hedefini ertelemeye devam ediyor. Halen bekleme salonuna alınmayan ülke, 2029'da girebilmeyi umuyor.

Orta Avrupa'da Çek Cumhuriyeti de ulusal para biriminden vazgeçme konusunda isteksiz. Polonya ve Macaristan'da da benzer bir durum sözkonusu. AB'nin 1973'ten beri üyesi olan Danimarka da, Euro para biriminden muaf tutulmak isteyen bir istisna. 1995'ten beri AB üyesi olan İsveç de, gerekli tüm kriterlere sahip olduğu halde, İsveç kronuyla devam debilmek için ERM II'ye katılmayı gönüllü olarak reddediyor.

ARZU ÇAKIR / VOA