Türkiye’nin İki Cesur Kadını: Nihal Olçok ve Ayşe Ateş’in Adalet Mücadelesi
TBMM’de Seslerini Yükseltme Zamanı
Türkiye’nin İki Cesur Kadını: Nihal Olçok ve Ayşe Ateş’in Adalet Mücadelesi
YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ / ANKARA
Türkiye'nin yakın tarihine damga vuran iki acı olay, iki cesur kadının adalet mücadelesini doğurdu: Nihal Olçok ve Ayşe Ateş. Nihal Olçok, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sırasında eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok’u kaybetti. Ayşe Ateş ise eski Ülkü Ocakları Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş’in suikaste kurban gitmesinin ardından büyük bir adalet mücadelesi yürütüyor. Bu iki kadının acı dolu yaşamları ve hak arayışları, hem Türkiye’nin 85 milyonluk nüfusunu hüzne boğuyor hem de büyük bir takdir kazanıyor. Ancak, bu cesur mücadelelerin TBMM’de daha güçlü bir sesle yankı bulması gerektiği konusunda kamuoyunda bir fikir birliği oluşmuş durumda.
Nihal Olçok: 15 Temmuz’un Simgesi
Nihal Olçok, 15 Temmuz hain darbe girişiminde eşini ve oğlunu kaybeden bir anne olarak, o günden bu yana Türkiye’de adalet ve demokrasi için verdiği mücadeleyle tanınıyor. Eşinin ve oğlunun ölümünün ardından başladığı adalet arayışı, Türkiye’de demokrasinin korunması ve darbecilerin yargılanması konusunda önemli bir simge haline geldi. Nihal Olçok, her fırsatta kaybettiklerinin arkasında bir adalet mücadelesi veriyor ve bu süreçte yalnızca kendi ailesi için değil, 15 Temmuz gecesi kaybedilen tüm canlar için de adalet arıyor.
Ayşe Ateş: Eşinin Ardından Başlayan Adalet Arayışı
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in 2023 yılında uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmesinin ardından eşi Ayşe Ateş, sessiz kalmayarak adalet mücadelesine girişti. Kocası Sinan Ateş’in faili meçhul cinayetinin aydınlatılması için gösterdiği kararlılık, Türk halkı tarafından büyük destek gördü. Ayşe Ateş, kamuoyunda suikastin sorumlularının yargılanması için sesini yükseltirken, davanın her aşamasını yakından takip ederek Türkiye’nin vicdanını harekete geçirdi.
Türkiye'nin 85 Milyonluk Sessiz Çığlığı
Nihal Olçok ve Ayşe Ateş’in adalet mücadelesi, Türkiye genelinde geniş bir yankı buldu. Her iki kadının yaşadığı trajediler, halkın vicdanında derin yaralar açarken, haklı mücadelelerine duyulan destek de her geçen gün artıyor. Onların yaşadığı kayıplar, sadece bireysel trajediler değil, aynı zamanda Türkiye’nin terör ve şiddetle mücadelesinin sembollerinden biri haline geldi. Ancak bu iki kadının haklı mücadelesi, TBMM’de güçlü bir temsil bulamadı.
TBMM’de Seslerini Yükseltme Zamanı
Nihal Olçok ve Ayşe Ateş’in TBMM’ye girmemiş olmaları, adalet mücadelelerinin daha geniş bir platformda duyulmasını engelledi. Milletvekili olmamaları, sadece kendi adalet arayışlarında değil, Türkiye’nin genel adalet ve demokrasi mücadelesinde de bir eksiklik olarak görülüyor. Her iki kadının da haklı davalarının TBMM çatısı altında daha güçlü bir ses bulması gerektiği, kamuoyunda sıkça dile getirilen bir düşünce haline gelmiş durumda.
Erken Seçim ve Adaylık Beklentisi
Olası bir erken genel seçimde Nihal Olçok ve Ayşe Ateş’in milletvekili adayı olmaları, sadece onların adalet mücadelelerine daha güçlü bir platform kazandırmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin terör, adalet ve demokrasi mücadelesinde de bir dönüm noktası olacaktır. Halkın büyük bir kesimi, bu iki cesur kadının TBMM’de temsil edilmesinin ülkenin adalet sistemi için de kritik bir adım olacağına inanıyor. Hem Nihal Olçok’un hem de Ayşe Ateş’in aday olması, sadece onların değil, milyonlarca insanın sesi olacaktır.
Sonuç: Türkiye’nin İki Cesur Kadını TBMM’de Olmalı
Nihal Olçok ve Ayşe Ateş, hem kişisel trajedileriyle hem de verdikleri adalet mücadelesiyle Türkiye’nin vicdanında önemli bir yer edindi. Bu iki kadının TBMM’de daha güçlü bir şekilde yer almaları, sadece kendi adalet arayışları için değil, Türkiye’nin daha adil ve demokratik bir gelecek için atacağı önemli bir adım olacaktır. Olası bir erken seçimde, bu iki cesur kadının aday olması, Türkiye’nin vicdanına bir umut ışığı olacaktır.