Türkiye’nin Irak’la imzaladığı bildiri PKK’ya karşı yeni bir operasyonun işareti mi?

PKK’ya karşı yeni bir operasyonun işareti mi?

Türkiye’nin Irak’la imzaladığı bildiri PKK’ya karşı yeni bir operasyonun işareti mi?


Türkiye’nin Irak’la imzaladığı bildiri PKK’ya karşı yeni bir operasyonun işareti mi?

Seçimlerden önce Türkiye, Irak’ın kuzeyinde konuşlu PKK’ya karşı operasyon gerçekleştirebilir mi? Önceki gün Türk ve Iraklı heyetler arasında imzalanan ortak bildiride PKK’dan “yasaklı örgüt” olarak bahsedilmesi bu operasyonun kapısını açabilir mi? VOA Türkçe uzmanlarla süreci konuştu

28 Mayıs seçimleri sonrası Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı, İbrahim Kalın’ın da Milli İstihbarat Başkanı olması sonrası Türkiye ile Irak arasında diplomatik temaslar hız kazandı.

Önceki gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ve İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu’ndan oluşan heyet ile Irak Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin başkanlığındaki heyet Bağdat’ta Güvenlik Mekanizması toplantısı yaptı.

Toplantı sonrası yayınlanan ortak bildirinin beşinci maddesinde “PKK’nın Türkiye ve Irak için güvenlik tehdidi teşkil ettiğinin altını çizmişler ve söz konusu örgütün Irak topraklarında mevcudiyet göstermesinin Irak Anayasası’nı ihlal ettiği anlamına geldiğini kayda geçirmişlerdir. Türkiye, Irak Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından PKK’nın Irak’ta yasaklı bir örgüt olduğu yönünde alınan kararı memnuniyetle karşılamıştır. Taraflar, Irak topraklarını kullanarak Türkiye’yi hedef alan örgüt ve uzantılarına yönelik alınması gereken önlemler konusunu istişare etmişlerdir” ifadelerine yer verildi.

Başdanışman Nuh Yılmaz: “Türkiye ve Irak, PKK terörüyle ortak mücadele kararı aldı, dönüm noktası olacak bir karar”

MİT Başkanlığı’ndan beri Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile birlikte çalışan Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve Başdanışman Nuh Yılmaz, ortak bildirinin Türkiye ile Irak ilişkilerinde dönüm noktası olduğu görüşünde.

Sosyal medya hesabından yorumlarda bulunan Nuh Yılmaz, “Bağdat’ta yapılan toplantılarda, Irak ve Türkiye tehdit ortaklaşmasını da aşarak İLK DEFA PKK terörüyle ortak mücadele kararı aldı. Dönüm noktası olacak bir karar!!! Sonuçlarını tedricen göreceğiz” ifadelerini kullandı.


Aydın Selcen: “Bu görüşmeleri PKK’ya yönelik yeni harekât için rıza üretmek ya da yeşil ışık almak çabası olarak görüyorum”

2003-2006 yıllarında Bağdat Büyükelçiliği’nde diplomat olarak görev yapan 2010-2013 arasında da Türkiye ilk Erbil Başkonsolosu olan Aydın Selcen, Türkiye’nin yerel seçimlerden ve Erdoğan’ın ziyaretinden sonra daha geniş bir askeri harekata hazırlandığını ancak Irak’ın parçalı yapısıyla birlikte hareket etmesinin çok mümkün olmadığını söyledi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Selcen, “Irak hükümeti boğazına kadar yolsuzluğa batmış, paçasını İran’a kaptırmış bir hükümet. Üstelik de Türkiye’nin Bağdat’taki muhatapları ayrı güç odaklarını, ayrı mezhepleri, ayrı partileri temsil eden insanlar. KYB Peşmergesi KDP Peşmergesi’nin olduğu bölgeye, KDP Peşmergesi KYB Peşmergesi’nin olduğunu bölgeye geçemezken Şii ya da Sünni Arapları Kürdistan dağlarına nasıl çıkaracaksınız? Türkiye bu sene kışın da Irak Kürdistanı’ndaki harekâtına devam etti. Nisan ve Mayıs’ta bu genişleyerek devam edecek. Ama Irak’ın kendi güvenlik ve istihbarat işbirliği yokken Türkiye ile yapmaları ne kadar mümkün? Ben bu görüşmeleri PKK’ya yönelik yeni harekât için rıza üretmek ya da yeşil ışık veya en azından sarı ışık almak çabası olarak görüyorum. Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat ziyareti öncesi bir çevre düzenlemesi olma boyutu da var” dedi.

Doçent Vahap Coşkun: Açıklamadan ‘Türkiye’den çekilme, silah bırakma kararı gelecek’ gibi bir intiba edinmedim”

Kürt siyasi hareketini yakından izleyen Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Vahap Coşkun ise her ne kadar Türkiye, Irak’la son dönemde birçok görüşme yapmış olsa da Ankara’nın asıl hedefinin Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kürtler olduğu görüşünde.

VOA Türkçe’ye konuşan Doçent Coşkun, “Türkiye uzun süredir PKK’yı Irak’ta, YPG/PYD’yi de Suriye’de etkisiz hale getirmek istiyor. ‘Irak’ta 40 kilometre içeri girilsin, bir güvenlik alanı oluştursun’ görüşü uzun süredir revaçta. MİT Başkanı son iki ay içinde Irak’ta neredeyse bir hafta kaldı, bu sürecin altyapısını oluşturuyordu. Belli ki hedef Irak’la birlikte PKK’ya karşı ortak bir operasyon, bu yönde talepler var. Bence asıl hikaye Irak değil Suriye. ABD, Suriye’den çıkmak istiyor. Ancak Pentagon PYD ile çalışacak ama Türkiye’den de asla vazgeçmeyecek. ABD’nin eski Suriye Temsilcisi James Jeffrey, Türkiye’nin bir noktada PYD ile belli bir uzlaşma sağlaması için uğraşıyordu” dedi.

Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Washington’da olduğu günlerde TRT Haber’e konuşan James Jeffrey, “Türkiye'nin PKK’nın kolu Suriye Demokratik Güçleri'ne ilişkin gerçek güvenlik endişelerini hafifletmenin, orada faaliyet gösterme konusundaki endişelerimizi hafifletmenin bir yolunu bulabiliriz, çünkü çok sayıda düşmanımız var. Suriye'de birçok güvenlik sorunumuz var. Bu konularla ilgili çalışmak için tercih edilen ortak Türkiye” ifadelerini kullanmıştı.

Prof. Erkmen: “Irak’ta son derece karmaşık ve hareketli bir döneme girdik”

En son Altınbaş Üniversitesi’nde çalışan Suriye ve Irak uzmanı Profesör Serhat Erkmen de ABD’nin çekilmesi halinde İran’ın bu ülkede etkisini iyice güçlendireceğini söylerken PKK’nın bölgedeki varlığının Türkiye’nin önem verdiği Basra-Ovaköy arasındaki demiryolu ve karayolu projesi “Kalkınma Yolu”nun yapılmasının önündeki engel olduğunu vurguluyor.

Fikir Turu internet sitesinde 14 Mart’ta yapılan yazısında Prof. Erkmen, “Irak’ta son derece karmaşık ve hareketli bir döneme girdik. ABD’nin çekileceği fikri ilgili başkentlerin koridorlarında yüksek sesle tartışılmaya başlayalı çok oldu. Kısa vadede gerçekleşmese bile cin şişeden çıktı ya da en azından şişenin kapağı açıldı. Irak’ın güneyinde ağırlığını her geçen gün hissettiren İran; Musul, Kerkük ve Süleymaniye’den sonra Erbil üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor. İran’a yakın milis gruplar politik ve askerî üstünlüklerini pekiştirmek için yaklaşan değişim sürecini bekliyor. Ortadoğu’da ekonomik ve stratejik denklemi kökten etkileyebilecek bir yol projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. PKK ise sadece Kandil’de değil Sincar’da da varlığını sürdürüyor. Böyle bir ortamda Türkiye’nin sessizce durmasını beklemek mantıksız olur” dedi.

Kuzey Irak’ta yapılacak operasyonun iki temel boyutu olduğunu söyleyen Prof. Erkmen’e göre, “Birincisi, elbette PKK’yı nefes alamaz hale getirmek. İkincisi ise, ABD’nin çekilmesinin sonucunda ortaya çıkacak yeni dengelerde masaya ağırlığını koymak.”

“Ortadoğu’da İran’la karşı karşıya gelmek dış politikamıza aykırı”

17 milyar dolara mal olacağı hesabı yapılan Basra-Ovaköy projesinin gerçekçi bir proje olmadığını savunan Aydın Selcen ise Türkiye’nin İran’la karşı karşıya kalan bir siyasi pozisyon almasının ülkenin genel hariciye prensipleri ile örtüşmediğini vurguladı.

Selcen, “ABD’nin Irak’tan ayrılması halinde Türkiye’yi bekçi yapma arzusu varsa bu durum İran’la karşı karşıya gelmek anlamına gelir. Bu da Türkiye’nin geleneksel dış politikası ilkelerimize aykırı bir durum. Ayrıca ABD’nin Irak’taki boşluğunu doldurmak epeyce maliyetli bir durum olur. Kaldı ki Basra Ovaköy arasındaki yoldan ne geçecek? Türkiye’nin kuzeyde zaten boru hattı var. Basra petrolleri ağırlıkla Çin ve Hindistan’a satılıyor. O kadar indi bindi, gümrük, navlun, liman kimin işine gelir? Yüzlerce yıldır denizlerden gayet işleyen bir ticaret varken ben bu projeyi ikna edici bulmuyorum” ifadelerini kullandı.

Yeni bir operasyon seçimlerden önce gündeme gelebilir mi?

Bir süredir Türkiye kamuoyunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’taki PKK varlığına dair kapsamlı bir askeri harekât yapmayı planladığı konuşuluyordu. Ancak bu harekatın ne zaman yapılacağına ilişkin farklı tarihler telaffuz ediliyor.

Bazıları harekatın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat ve Erbil’e gerçekleştireceği ziyaretlerden sonra en erken Mayıs ayında yapılacağını söylerken kimileri de Çelik Harekatı (21 Mart 1995-2 Mayıs 1995) ve Güneş Harekatı’nı (21 Şubat 2008-29 Şubat 2008) hatırlatarak 31 Mart Seçimi öncesi yapılabileceğine işaret ediyor.

En son geçtiğimiz Ekim ayında “Bir gece ansızın gelebiliriz” cümlesini telaffuz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20-21 Mart’ta Diyarbakır ve Batman’da düzenleyeceği mitinglerde yapacağı konuşmalarda Irak ve Suriye’ye dair vereceği mesajlarda yakından takip edilecek.

Hilmi Hacaloğlu / VOA