Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın: 5. nesil savaş uçağı için görüşmeler sürüyor

Ümit Yalçın, dört yıllık görevinin ardından kısa süre sonra emekliye ayrılıyor.

Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın: 5. nesil savaş uçağı için görüşmeler sürüyor


Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın: 5. nesil savaş uçağı için görüşmeler sürüyor

  • Yazan,Ece Göksedef
  • Unvan,BBC Türkçe

Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın, dört yıllık görevinin ardından kısa süre sonra emekliye ayrılıyor.

Daha önce Bağdat ve Moskova Büyükelçilikleri’nde çalışan Yalçın, 2012'de Kuveyt Büyükelçiliği de yapmıştı.

Suriye’de iç savaşın Türkiye için ciddi risk olmaya başladığı dönemde ve ABD ile Rusya’nın savaşa müdahil olduğu zamanlarda, Dışişleri Bakanlığı'nda Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya-Pasifik’ten sorumlu Müsteşar Yardımcısı olan Yalçın, Londra'daki görevi öncesi 2016-2018 arası Dışişleri Bakanlığı Müsteşarıydı.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Yalçın, Türkiye ile İngiltere arasında savunma sanayi alanında işbirliğinin güçlendiğini, 5. nesil savaş uçağı için görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

Yalçın, iki ülke arasında ticaret hacmi hedeflerinin de yakalandığını belirterek, "Yeni hedefler koymak lazım" dedi.

Suriye ile yapılan görüşmeleri “olumlu" bulduğunu söyleyen Yalçın'a en eğlenceli anısını sorduğumuzda, yanıtı “Kraliçe’ye güven mektubu sunan son Türk büyükelçi ben oldum” oldu.

Türkiye ile İngiltere arasında son derece pragmatik bir ilişki yürüdüğünü biliyoruz. Türkiye, İngiltere ile iyi ilişkileri olmasının nasıl faydasını görüyor? 

İngiliz İmparatorluğu’nun Osmanlı İmparatorluğu’na ilk gönderdiği büyükelçi 1580’lerde İstanbul’a gidiyor. Osmanlı Devleti 3. Selim döneminde ilk büyükelçiyi Londra’ya gönderiyor, iki ülke ilişkileri çok tarihi bir derinliğe dayanıyor. Genel olarak da aynı tarafta, aynı blokta olduklarını görüyoruz. Farklı savaş ve düşmanlara karşı birbirlerine destek olmuşlar. Avrupa kıtasının biri doğu biri batı ucunda, bugün itibariyle Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayan iki ülkenin iyi ilişkileri içinde olması, sadece ikisine değil Avrupa kıtasına da yarıyor. Diğer Avrupa ülkelerinin de bunu görmesini isteriz.

Türkiye’de, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren, 1. Dünya Savaşı sırasında da yükselen bir şekilde İngiltere karşıtı söylem vardı. Soğuk Savaş döneminde Batı ittifakının yanında yer alırken dahi bu devam etti. Buna rağmen bugün Ankara’dan birçok ülkeye, küresel güçlere karşı sert söylemler duyarken İngiltere’ye dair hiçbir olumsuz ifade duymuyoruz. İlişkiler bu noktaya nasıl geldi?

Tarihin bu bölümleri aklımızda olduğu için zaman zaman bunun üzerine inşa edilmiş yorumlar da olabiliyor, bu normal bir şey. Irak’ta Kut, Çanakkale’de Mustafa Kemal liderliğindeki zaferlere bakarsanız bunların hepsi İngilizlere karşı. O dönemde savaşların yarattığı koşullarda etrafımızdaki ülkelere verilen destek bakımından İngiltere parmağı var doğru ama bizim de, hem Türkiye’de hem İngiltere’nin tarihinde unutulmaz zaferlerimiz var. 

Dünyanın yeni oluşan düzeninde aynı değerlere bağlı olarak Avrupa kıtası ve civarının güvenliği için birlikte bir sorumluluğa girdik, NATO müttefikiyiz. Karşılıklı çıkar ilişkisi içinde bugünlere geldik.

2017’de Türkiye ve İngiltere arasında yaklaşık 100 milyon sterlinlik bir anlaşma imzalandı, buna göre BAE Systems ve TAI birlikte 5. nesil savaş uçağı Milli Muharip Uçak, TF-X’in motorunu geliştirmek üzere anlaştı. Motorunun ortak üretimi için de Kale Grup’la Rolls Royce ortak bir girişim kurdu ama sonra bir ilerleme olmadı. Bu girişim ne durumda, proje durdu mu? 

TF-X’in üretimiyle ilgili BAE System ile çalışılıyor. Motorunun nasıl olacağıyla ilgili çalışılma da devam ediyor. Burada Rolls Royce’un motor seçeneği üzerinde de görüşmeler sürüyor. Çekilmiş, bitmiş bir şey yok; kararlaştırılmış bir şey de yok. Bu devam eden bir süreç, olumsuz bir noktada değil.

2023 hedefi konmuştu, 2023’e girmek üzereyiz…

Evet, biz de o yüzden acele ediyoruz. Rolls Royce ile olan görüşmelerin olumlu mecrada ilerlediğini biliyorum, bizim beklentimiz olan bazı hususlar var, bununla ilgili nasıl geri dönüşler olacak, göreceğiz.

Nedir beklediği hususlar Türkiye’nin?

Onları ben samimi olarak bilmiyorum. Burada önemli olan Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki savunma sanayi işbirliği güçlenerek ilerliyor. Birçok parça, madde, alınıyor satılıyor. İngiltere'nin önleyici, sınırlayıcı bir yaklaşımı yok. 

Bir yandan da ABD’de yaptırımların hedefi olan Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Mayıs ayında Londra'daydı. Dönüşünde tedarikine izin verilmeyen 30 küsür parçanın ithalatı için izin çıktığını söyledi. Bu tam İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin görüşüldüğü, Türkiye’nin itiraz ettiği bir dönemde geldi. O dönem tam zirve öncesi İngiltere’den iki bakan Türkiye’ye gitti, ardından hem bu açıklama hem Türkiye’nin ilk onayı geldi. 

Aslında tam olarak öyle değil. Bunlar İngiltere’den Türkiye’ye yönelik bazı savunma sanayi ürünlerine ilişkin vakit alıcı gözden geçirme süreciydi. Bunlar çoktan kalkmıştı. Sayın Demir "Bu engeller kalktı" derken daha öncesini kast ediyordu. Bunu İsveç ve Finlandiya’nın üyelik süreciyle bağlantılandırmak yanlış olur. 

Bu ülkenin duruşu belli, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini destekliyorlar. Bizim güvenlik kaygılarımızı, o iki ülkeden beklentilerimizi de biliyorlar ve yapıcı yaklaşıyorlar. "Sizin bu kaygılarınızı da iki ülkeyle konuşuyoruz" diyorlar. 

Bir de şimdi Türkiye’nin ciddi bir off-shore rüzgar enerjisi kapasitesine sahip olduğu Birleşik Krallık’ta dile getiriliyor, siyasiler bu ülkenin off-shore rüzgar enerjisinde bir hayli deneyimli olduğunu hatırlatıyor. Bu alanda da bir işbirliği bekleyebilir miyiz?

SMR (small model reactor) önerisiyle geldiler bize, yine Rolls Royce üretiyor, inceliyoruz biz de. İklim dostu finans kaynaklarının ortaklaşa yaratılması ile ilgili projelere destek çıkıyorlar. Bu konularda büyük bir potansiyelimiz var.

Ama en önemlisi 2017’de konulan 20 milyar dolar hedefine çoktan ulaştık. 21 milyar doları geçmiş bulunuyoruz, yeni hedeflere ihtiyacımız var. Bunun bir ayağı da turizm.

Covid öncesi dönemde Türkiye’yi ziyaret eden İngiliz turist sayısı en fazla 2,6 milyondu. Bu yaz 3,2 milyonu geçtik. Bu da tarihimizdeki ayrı bir rekor olmuş oldu, İngiliz turist sayısında rekor kırdık. 

Dış ticarette ithalat ihracat dengesi Türkiye lehine. Bunu kapatmak için bir adım atıyor mu İngiltere?

Hemen hemen ihracatımız, ithalatımızın iki katı. 13 milyar dolara karşı 7 milyar dolar gibi bir şey. İngiltere de Türkiye’de doğrudan yatırım yapıyor. Onlar o konuda hem firma hem hacim bakımından yüksek rakamlarda. Yani böyle bir denge de var. 

Geniş kapsamlı Serbest Ticaret Anlaşması'nın 2023 sonuna kadar imzalanması planlanıyordu. İngiltere’den diplomatlar, bu görüşmeler sırasında İngiltere’nin daha kapsamlı işçi hakları, çevresel etmenler gibi alanlara da değineceğini söylüyor. Bunun görüşmelerde bir sorun teşkil etmesini, bunu dile getirmelerini bekliyor musunuz? 

Böyle bir şey söylenmiyor çünkü olaylara bakış karşılıklı çıkar, aramızdaki potansiyel… Bu söylediğiniz ihtimallerin karşımıza çıkacağını düşünmüyorum. Arka planda da İngiltere’nin hiçbir zaman böyle bir söylemi olmuyor. Zaten bu unsurları onlar da Avrupa Konseyi ya da uluslararası örgütlerde bizim yükümlülüklerimiz çerçevesinde, o örgütlerin çatısı altında bazen dile getiriyorlar. 

Ama ikili ilişkilerimiz açısından bir unsur olarak önümüzde konmuş bir şey yok. Zaten bu adil de olmaz. Birçok konuda gayet açık ilişkiler yürütülürken burada birkaç gazetenin ya da muhaliflerin sözüyle koskoca tarihsel ilişkilerin yönlendirilmesi söz konusu olmaz.

Kıbrıs’la ilgili olarak en son Nisan 2021'deki görüşmelerde İngiltere “Yaratıcı çözümler bulalım” ifadesini kullandığında, pozisyonunun Türkiye ve Türk tarafının önerdiği iki devletli çözüm lehine yumuşadığı gibi bir mesaj olarak algılandı. Böyle mi oldu gerçekten?

İngiltere mevcut Birleşmiş Milletler kararlarını benimsiyor, "Federal devlet" diyor. Garantör ülke olarak sorumlulukları var. Biz de kendi çözümümüzü izah etmeye çalışıyoruz. Rum kesiminin içinde bulunduğu konfor alanından çıkması için ona telkin, baskı yapılması gerekiyor. Bunun için de diyoruz ki ‘KKTC [Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti] ile doğrudan ticaretin ve uçuşların yapılması konusunda Birleşik Krallık’ın adım atmasını istiyoruz.’

Bazı argümanlarımızda hak verdiklerini görüyoruz ama bu, çözümle ilgili bazı pozisyonlarını esnettikleri anlamına gelmiyor açıkçası. Zorlu bir süreç. Biz "Yaratıcı çözüm bulduk" diyoruz ama daha erken, biraz daha çalışmamız gerekiyor.

Hemen her konuda diyalogdan yana olmaları, yapıcı bir söylem içinde olmaları, her zaman ilişkilere de olumlu etki yapıyor.

Bu sizin Hariciye’de son göreviniz. Daha önce Suriye’nin de görev alanınıza girdiği müsteşar yardımcılığı ve ardından müsteşarlık gibi kritik görevlerde bulundunuz. Tüm bu yıllar boyunca yaşadığınız en zor olay neydi?

Her bir görevin ayrı hatırası, sıkıntılı, zor günleri de var. Bir kriz olarak değil ama mesela İngiltere’nin AB’den çıkacağı dönemde, 2019’un Aralık ayı sonunda, bizim de Serbest Ticaret Anlaşması’nı hemen imzalamamız gerekiyordu. AB’den çıkarlarsa, bizim  Gümrük Birliği boşa çıkarsa ticaretimiz bir anda gümrük vergilerine dayanacak. Bunu imzalayamazsak yılın sonu gümrük, kapı karışacak, bu benim kabusumdu. Onlar AB’den çıktı, 48 saat sonra biz anlaşmayı imzaladık. 

Sayın Cumhurbaşkanı, anlaşma imzalandıktan sonra “Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasından sonra imzalanmış en tarihi önemdeki anlaşmadır” dedi. Uykularımı kaçıran bir bu vardı son dört sene içinde, o da tatlıya bağlandı, başardık yani.

En eğlenceli anınız neydi?

Şu bence güzel bir hatıra; 70 yıllık bir Kraliçe’ye (8 Eylül'de 96 yaşında hayatını kaybeden İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth) güven mektubunu sunan son Türk Büyükelçisi olmuş oldum. Onunla Türkiye’yi konuşan, Cumhurbaşkanımıza selamını ileten son sefir olduğum için orada bir hatıra var.

Size ne sormuştu Türkiye ile ilgili?

Bir kere çok ilgili, bilgili bir insandı. Her zaman Türkiye’nin farkında, bilen bir insandı. 

Dış politikada, eski görevinizden dolayı Suriye’yi önceleyerek soruyorum, "Farklı ve çok daha iyi hareket edebilirdik" dediğiniz bir konu oldu mu?

Doğruyu söylemek gerekirse Türkiye bulunduğu konum itibariyle hakkını vererek, yapılması gerekenlerin çoğunu da aslında yaparak ilerliyor. 

Suriye’de belli bir noktaya geldik, bu da bölgesel değil global bir mesele oldu. Şu an yapılmak istenen bir takım şeyleri de doğru buluyorum. 

Beşar Esad yönetimiyle görüşmeyi mi kast ediyorsunuz?

İstihbaratçılar görüşüyor, ayrıntıları bilmiyorum ama gidişatı, düşünceleri doğru buluyorum.

Son olarak, Hariciye’ye nasıl veda ediyorsunuz? Ayrıldığınız için memnun musunuz, erken ya da belki geç bir ayrılık olarak mı görüyorsunuz?

Çok mutlu, huzurlu ayrılıyorum. 33 yıl oldu, 22, 23 yaşındaydım galiba. Hariciye’deki meslektaşlık duygusuna önem veririm. Bazen daha vakit vardı emekliliğe diyorlar ama bir iki yıllık bir karardı. Covid döneminde evde oturarak ailemizle konuştuğumuz bir şeydi. Farklı şeyler de yapalım. Alttan hakikaten iyi bir nesil geliyor, o insanlara da bu üst görevleri açmak lazım. 

BBC TÜRKÇE