Türkiye'nin Rusya ile ABD arasındaki riskli dansı

Türkiye, ABD’den de yeni yaptırım tehditleri ve bir Halkbank cezasıyla karşı karşıya.

Türkiye'nin Rusya ile ABD arasındaki riskli dansı




Soçi anlaşmasıyla YPG konusunda elini güçlendiren Türkiye’yi dış politikada yeni riskler bekliyor. Rusya bağımlılığı artan Türkiye, ABD’den de yeni yaptırım tehditleri ve bir Halkbank cezasıyla karşı karşıya.

    

Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı adını verdiği operasyonları önce ABD, ardından da Rusya ile yaptığı anlaşmalarla sonlandırdı. PKK'nın bir uzantısı olarak gördüğü YPG'nin geri çekilmesini sağlayan ve Kürtlerin Suriye'nin kuzeyinde özerk bir yapı oluşturmasını engelleyen Türkiye'nin Kürt meselesi konusunda eli güçlendi. Ancak Türkiye'ye dış politikada riskleri beraberinde getiren Soçi Mutabakat Muhtırası, Türkiye'yi giderek daha fazla Rusya'ya bağımlı hale getiriyor ve Türkiye'nin Batı'dan bir o kadar uzaklaşmasına yol açıyor.

Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı risklerin başında da Rusya'nın, ABD'nin  birliklerini çekmesinin ardından sahada artık tek güç olarak kalması geliyor. Türkiye'nin Suriye politikasında artık Moskova'dan bağımsız karar veremeyeceğine işaret eden Moskava'da yaşayan Rusya uzmanı Kerim Has, anlaşmayla Türkiye'nin Suriye'deki varlığının beş kilometre derinlikle sınırlandırıldığına ve günü geldiğinde Ankara'nın Suriye'den çıkış stratejisini tek başına değil Moskava ile hayata geçirmek zorunda kalacağına dikkat çekiyor. Ankara'nın kendi ülkesindeki Kürt meselesinde de Rusya'ya bağımlı hale geldiğini ifade eden Has, "Ama bağımlılıkla birlikte riskler de artıyor. Zemin çok kaygan. Şimdi hem Türkiye'nin kendi Kürt meselesinde hem de Suriye'deki Kürt politikasında birinci aktör artık Rusya" diyor.

Rusya uzmanı Kerim Has

Rusya uzmanı Kerim Has

Soçi'deki anlaşma sonrası Rusya'nın kazanımlarının çok daha fazla olduğu konusunda uzmanlar hemfikir. Böylece hem Türkiye'yi hem de Suriye'deki rejimi kontrolü altına alan Moskova, Suriye'deki iç savaşın başlangıcında Devlet Başkanı Beşar Esad'ı devirme planları yapan Ankara'nın bugün Şam'ı dolaylı da olsa meşru bir aktör olarak kabullenmesini sağladı. Ankara, bu anlaşmayla sahada Şam'a bağlı birliklerle birlikte hareket etmek durumunda kalacak. Anlaşmada kararlaştırılan Rus-Türk ortak devriyesine işaret eden Kerim Has, "10 kilometrede ortak devriye gezecekler, ama etraflarında Suriye askerleri olacak" diyor ve Ankara'nın Esad'la barışması yönünde de baskının artacağını sözlerine ekliyor.

Türkiye yeni yaptırım tehdidi ile karşı karşıya

Öte yandan Türkiye'nin Rusya'ya bağımlılığının yanı sıra bölgede tam anlamıyla ABD'den bağımsız hareket etmesi de mümkün görünmüyor. Washington merkezli Brookings Enstitüsü'nden siyaset bilimci Ömer Taşpınar, ABD'nin kara birliklerini çekmesinin Suriye'deki askeri varlığı tamamen sonlandırdığı anlamına gelmediğine işaret ediyor. Taşpınar, ABD'nin hava kuvvetlerinin Suriye çevresindeki Ürdün, Irak, Katar ve İncirlik'teki üsleri üzerinden Suriye'ye doğru bir hava koridoruna hâlâ sahip olduğunu belirtiyor. Taşpınar, Türkiye'nin uçaklarının da ABD'nin izin verdiği ölçüde uçtuğuna işaret ediyor.

Havadan da ABD'ye bağımlı olan Türkiye'nin ayrıca Rusya'ya yakınlaşması Washington'da hoş karşılanmıyor. ABD Başkanı Donald Trump, Suriye'nin kuzeyinde başlattığı operasyonlar nedeniyle Türkiye'ye 14 Ekim'de getirilen yaptırımları kaldırdı, ancak yeni bir yaptırım paketi daha ABD Temsilciler Meclisine sunuldu. Sunulan yeni yasa tasarısında Türkiye'nin Rusya'dan S-400 savunma sistemi satın aldığına işaret edilerek Türk yetkililere ve savunma sektörü ile bağlantılı bankalara yaptırım uygulanması talep ediliyor. ABD Senatosunda Türkiye ile Rusya'nın Suriye'de yaptığı anlaşmayı senatörlerin riskli bulduğunu anlatan Taşpınar, Türkiye'nin NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile yakınlaşmasının sorgulandığını belirtiyor ve "Dolayısıyla şimdi Türkiye'ye karşı daha ciddi bir tepki gelmesi mümkün, ekonomik yaptırımlarla" görüşünü dile getiriyor.

ABD'den savaş suçu suçlaması

Soçi anlaşması sonrası ABD'den gelen sert açıklamalar da dikkat çekici. ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Türkiye daha önce iddiaları reddetmiş olsa da anlaşmanın hemen ertesi günü Türkiye'nin Suriye'de savaş suçu işlemiş olabileceğini ve sorumluluk sahibi olanların hesap vermesi gerektiğini söyledi. Esper, "Birçok vaka da bu Türkiye hükümeti olur" diye de sözlerini sürdürdü.

Militäroffensive der Türkei in Syrien

Savaş suçu iddialarının Birleşmiş Milletlere taşınabileceğini, Türkiye'nin kınanabileceğini ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak Rusya'nın bile buna “hayır” diyemeyebileceğini ifade eden Taşpınar, ABD'nin elindeki Halkbank kozuna da dikkat çekti. Türkiye'ye Halkbank davası nedeniyle 20 milyar dolarlık ceza gelebileceğini vurgulayan Taşpınar, "Bütün bunlar Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri ve sahada neler olacağına paralel olarak ele alınacak konular. Daha da ağır yaptırımlar gelebilir" şeklinde konuşuyor.

"Türkiye Kazakistanlaşıyor"

Yeni yaptırımlar tehditleri ve Halkbank dosyası nedeniyle ABD'nin baskısı altındaki Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri de bundan sonra bağımlılığın döşediği mayınlı bir zeminde ilerleyecek. Türkiye'nin bölgede Rusya'ya artık "takoz" koyamayacağı değerlendirmesi yapan Kerim Has, "Rusya'ya engel olamayacak. Türkiye artık Rusya'nın çıkarlarının maksimize edilmesinde bir aracı ülke ya da kolaylaştırıcı bir ülke konumuna geliyor" diyor.

Erdoğan'ın Rusya açısından bir anlamda "altın yumurtlayan bir tavuk" olduğu değerlendirmesini yapan Kerim Has, "S-400 alımı, Türk Akımı ve Akkuyu projeleri, ayrıca yaptırımlardan kaçabilmek için bankalar arası ilişkilerin kurulması ve ulusal para birimleriyle ticaret yapılması gibi hususlar Türkiye'nin Rusya için Kazakistanlaşmasına varıyor" şeklinde sözlerini sürdüyor. 

Türkiye'nin AB ile zayıflayan ilişkileri

ABD ve Rusya arasında sıkışan Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle de ilişkileri özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlalleri nedeniyle zayıflamış durumda. Suriye'ye düzenlediği operasyon nedeniyle de Avrupa'da eleştirilen Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Suriye politikasıyla bağlantılı en önemli bağı mülteci anlaşması.

Türkiye'nin Batı'dan uzaklaştığını vurgulayan Ömer Taşpınar, "Kürt meselesi Türkiye'de bir terör meselesi olarak görüldüğü için Kürt vatandaşlar Türkiye'den kopmuştu. Şimdi de Kürt meselesinin Suriye'de bir terör meselesi oladak görülmesi nedeniyle Türkiye dünyadan da kopuyor. Ve gerçekten dünyadan kopuyor" diyor. Rusya destekli Suriye birliklerinin İdlib'e yakında bir operasyon gerçekleştireceğine de dikkat çeken Taşpınar, "İdlib sonrası daha fazla göçmen gelecek" diye konuşuyor.

Brookings Enstitüsü'ndan Ömer Taspınar

Brookings Enstitüsü'ndan Ömer Taspınar

"İdlib'den cihatçılar Türkiye'ye kaçabilir"

Çoğunluğu silahlı ve radikal İslamcı grupların elinde olduğu İdlib, Şam rejiminin geri almaya hazırlandığı kritik bir bölge. Birleşmiş Milletler, Suriye'deki çatışmalar sırasındaki iç göçle birlikte nüfusu 4 milyona ulaştığı tahmin edilen İdlib'den çatışmaların yoğunlaşması durumunda yaklaşık 2 milyon sığınmacının Türkiye'ye doğru gelebileceğini tahmin ediyor. Türkiye'ye kaçacak mülteciler arasında cihatçıların da olacağına dikkat çeken Kerim Has, Türkiye'yi cihatçılar açısından bekleyen tehlikeler konusunda uyarıyor: "ABD'nin çıkmasıyla rejim İdlib'e daha kolay operasyon yapabilecek. Grupların kaçabileceği tek bir yer var: Türkiye. Günün sonunda ise Türk toplumu, Türkiye ya bunları sünger gibi emecek kendi içine ya da mücadele etmek zorunda kalacak. Bu tipler bu gruplar bu kişilerin rahat duracağını da kimse söyleyemez. Bu belli bir sonra da Türkiye'nin başına bela olacak."

Dolayısıyla Soçi Mutabakat Muhturası'nın uzun vadeli sonuçları Türkiye'ye daha fazla cihatçının gelme riskini de barındırırken ve artık Rusya'nın çıkarları doğrultusunda hareket etmek zorunda bırakırken Türkiye bir yandan da ABD içindeki iç politik sorunların da bir parçası. Rusya'yla ilişkileri nedeniyle kendi ülkesinde baskı altında olan ve azil sürecine doğru ilerleyen Trump üzerindeki Türkiye baskısı yoğun. Trump'ın Türkiye'ye yönelik yaptırımları kaldırsa da Rusya'yla yakınlaşan Türkiye'ye karşı bu esnek tutumunu sürdüreceğine pek ihtimal verilmiyor.

Hülya Schenk

Deutsche Welle Türkçe