Türkiye’ye Yönelik İtibarsızlaştırma Operasyonları: Erdoğan ve Devlet Neden Harekete Geçmeli?

Ukrayna'da Başlayıp ABD'ye Uzanan Operasyonlar

Türkiye’ye Yönelik İtibarsızlaştırma Operasyonları: Erdoğan ve Devlet Neden Harekete Geçmeli?






Türkiye’ye Yönelik İtibarsızlaştırma Operasyonları: Erdoğan ve Devlet Neden Harekete Geçmeli?

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

İZMİR - Son zamanlarda uluslararası sahnede Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik itibarsızlaştırma operasyonları dikkat çekici bir şekilde artıyor. Bu operasyonların hedefi yalnızca Türkiye'nin uluslararası itibarını zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda Erdoğan ve AK Parti iktidarını yıpratmaya yönelik sistemli bir girişim olarak ortaya çıkıyor. 

Ukrayna'da Başlayıp ABD'ye Uzanan Operasyonlar

Bu itibarsızlaştırma operasyonlarının en dikkat çeken örneği, Ukrayna'da yaşanan olaylarla başladı. Odessa Başkonsolosluğu ve Kiev Büyükelçiliği öncülüğünde Türk bayrağının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fotoğraflarının indirilmesi, bir dizi provokatif hamlenin ilk adımı olarak görülüyor. Ancak asıl büyük operasyon Amerika Birleşik Devletleri'nde Türkevi üzerinden kurgulandı. New York Belediye Başkanı Eric Adams’a yönelik hazırlanan iddianame, Türkiye ve Erdoğan'ı hedef alan bu itibarsızlaştırma hamlelerinin bir uzantısı olarak değerlendiriliyor.

MİT ve Diğer Kurumlar Neden Sessiz?

Bu süreçte MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın sessizliği ise dikkat çekici bir unsur. Uğuroğlu, bu tür ihanetlerin araştırılmasının ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasının Türkiye'nin itibarının korunması açısından kritik olduğunu vurguluyor. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu operasyonları engellemek ve sorumluları adalet önüne çıkarmak için daha aktif bir şekilde harekete geçmesi gerektiği belirtiliyor.

Bu operasyonların yalnızca Türkiye’nin dış politikası değil, Erdoğan ailesi üzerinde de psikolojik baskı oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Emine Erdoğan’a yönelik itibarsızlaştırma çabaları, pahalı eşyalar ve çantalarla ilişkilendirilerek Erdoğan ailesine karşı bir kampanyanın parçası olarak yürütülüyor. Bu girişimlerin, halk tabanında ve uluslararası arenada Erdoğan ailesini yıpratmaya yönelik olduğu ortada.

17-25 Aralık Operasyonlarının Yansımaları

Bu operasyonlar, 17-25 Aralık sürecinde yaşananlarla benzerlik gösteriyor. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla hükümeti hedef alan bu operasyonlar, o dönem Türkiye’yi büyük bir siyasi krizin eşiğine getirmişti. Uzmanlar, aynı adresten kurgulanan bu yeni operasyonların da AK Parti'yi ve Erdoğan’ı hedef aldığını ifade ediyor. O dönemde MİT ve ilgili devlet kurumlarının neden harekete geçmediği sorusu hâlâ cevaplanmayı bekliyor. Şimdi ise Türkiye’nin itibarı için kritik bir sınav yaşanıyor.

New York’taki İddialar ve Türkiye’ye Yönelik Baskılar

New York’ta yaşanan skandal, Türkiye’yi doğrudan hedef alan bir operasyonun parçası olarak görülüyor. New York Belediye Başkanı Eric Adams’a yönelik iddianamede, Türk Hava Yolları (THY) aracılığıyla sağlanan ücretsiz lüks seyahatler, yasa dışı kampanya finansmanı ve Türk diplomatların rolü gündeme getiriliyor. Bu iddialar, Türkiye'nin uluslararası itibarını zedelemek için kullanılan argümanlar arasında yer alıyor.

İddianamede geçen “Türk hükümet yetkilileri” ve “Türk diplomat” ifadesi ise Türkiye'yi zora sokabilecek büyük bir skandalın habercisi. Bu tür iddiaların şeffaf bir şekilde soruşturulması gerektiği belirtilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan müdahil olarak süreci aydınlatması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde, bu skandalın Türkiye’ye yönelik uluslararası baskıları daha da artıracağı ifade ediliyor.

Erdoğan Ailesine Yönelik Tehditler

Bu operasyonların en önemli hedeflerinden biri de Erdoğan ailesi. Uzmanlar, Erdoğan ailesine yönelik bu itibarsızlaştırma çabalarının, Ukrayna’da Yanukoviç ve Romanya’da Çavuşesku ailelerine yapılan müdahalelerle benzerlik gösterdiğini belirtiyor. Erdoğan ailesinin, bu operasyonların merkezindeki isimleri açığa çıkararak süreci durdurması gerektiği ifade ediliyor. Çünkü bu tür operasyonlar, Türkiye'nin meşru hükümetine yönelik nitelikli bir darbe hazırlığı anlamına geliyor.

Yargı ve Devlet Kurumlarının Rolü

Bu süreçte Türkiye'nin yargısının, özellikle de cesur savcıların, operasyonların ardındaki gerçekleri açığa çıkarmak için harekete geçmesi gerektiği belirtiliyor. Uzmanlar, Türk devletinin bu tür ihanet operasyonlarını açığa çıkararak hem ulusal hem de uluslararası alanda Türkiye’nin itibarını korumasının önemine vurgu yapıyor.

Sonuç olarak, Türkiye’ye yönelik itibarsızlaştırma operasyonlarının daha da büyümemesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yürütülen bu süreçlerin aydınlatılması, Türkiye’nin geleceği açısından hayati önem taşıyor. Devlet kurumlarının hızlı ve kararlı bir şekilde harekete geçmesi, Türkiye'nin uluslararası arenada güçlü bir şekilde varlığını sürdürmesi için kritik bir adım olacaktır.

www.sehitlerolmez.com