Türkiye’yi bekleyen tehlikeler ne

RUSYA’NIN ONAYI OLMADAN TÜRK ASKERİNE ATEŞ AÇMASI MÜMKÜN DEĞİL

Türkiye’yi bekleyen tehlikeler ne




Nejat Eslen yazdı

Türkiye’yi bekleyen tehlikeler ne

Dün gece Odatv’de yayımlanan "İdlib’te Neler Oluyor" başlıklı yazımda, bu bölgede aleyhimize gelişen yeni ve ciddi bir durumun oluştuğunu ve Türkiye’nin;

-Astana sürecinde söz verdiği halde İdlib’teki cihatçı teröristleri temizlemediğini veya temizleyemediğini,

-Halep’ten Şam’a ve Lazikiye’ye uzanan kara yollarının güvenliğini sağlamadığını veya sağlayamadığını,

-İdlib çevresine konuşlandırılmış gözlem noktalarının Astana sürecinde belirlenmiş görevlerini artık yapmalarının mümkün olmadığını,

-Gözlem noktalarının sınırın 10-15 kilometre ilerisine çekilerek ülkemize yönelen göçmenler için tampon bölge oluşturması gerektiğini,

-Türkiye’nin Astana sürecinde verdiği sözleri yerine getirmediği veya getiremediği için Rusya’nın artık toleranslı davranmadığını ve İdlib’deki gelişmelerin Türkiye-Rusya ilişkilerini zora soktuğunu ifade etmiştim.

Ne yazık ki yazımın yayımlanmasından sadece saatler sonra, bölgeye gönderilen askeri takviye güçlerine Suriye ordusunun ateş açtığı ve şehitler verdiğimiz haberi geldi.

RUSYA’NIN ONAYI OLMADAN TÜRK ASKERİNE ATEŞ AÇMASI MÜMKÜN DEĞİL

İdlib, pimi çekilmiş bir bomba idi ve bu bomba patladı.

Şimdi İdlib’de daha da ciddi bir durum ile karşı karşıyayız.

Suriye ordusunun Rusya’nın onayı olmadan Türk askerine ateş açması mümkün değildir.

Bu olay, eğer tedbirler alınmazsa, Türkiye-Rusya arasındaki ilişkileri daha da zora sokabilir. Bu da ABD’yi mutlu edecek bir jeopolitik gelişmeye dönüşebilir.

ABD’nin stratejik cambazı James Jeffery’nin son gayretleri, İdlib konusunda Türkiye’yi cesaretlendirmiş ve bu nedenle de Rusya’yı karşısına alacak bir hamleye yönlendirmiş olabilir.

Şimdi, İdlip konusunu soğukkanlılıkla, sorularla yeniden irdeleyelim;

-Türkiye’nin İdlib ile ilgili politik amaçları nelerdir? Türkiye, Astana sürecinde söz verdiği gibi gerçekten bölgedeki cihatçı teröristleri temizlemek ve bölgedeki yolların güvenliğini sağlamak mı istemektedir?

-Yoksa, Türkiye, parçalanacağını düşündüğü Suriye’de İdlib’i kendi nüfuz alanına mı dönüştürmek istemektedir; Eğer, politik amaç bu ise bunun gerçekleştirilmesi mümkün müdür?

-İdlib’de bulunan askeri gücün görevi nedir, bu askeri gücün Astana sürecinde belirlenmiş olan görevlerini, yeni şartlarda yerine getirmesi mümkün müdür? Bu askeri güç ile ilgili risklerin karşılanması durumunda hangi yeni riskler ortaya çıkabilir?

-İdlib nedeni ile Rusya ile ilişkilerin bozulmasının jeopolitik maliyeti nedir? İdlib’de elde edilmesi zor kazançlar bu jeopolitik maliyete değecek midir?

-İdlib konusunda Türkiye’ye yönlenmiş en büyük tehdit, sınıra doğru göç eden yüz binlerce göçmen değil midir?

-İdlib sorunu çözmenin yolu, Rusya ile diyaloğu sürdürmek değil midir?

Özetle;

-Türkiye, İdlib’de ve Suriye’de kimlerin hangi amaçlarla, hangi oyunları kurguladığını anlamalı,

-Rasyonel ulusal çıkarları, mevcut uluslararası ortamı, riskleri dikkate alarak, İdlib’de neyi amaçladığını, neyi amaçlamadığını yeniden tanımlamalı ve barışçı, diyaloğa dayanan çözümlere öncelik vermelidir.

SON SÖZ:

Şu iyi bilinsin ki; ABD’nin karşısına Rusya’yı, Rusya’nın karşısına ABD’yi, Trump’ın karşısına Putin’i, Putin’in karşısına Trump’ı koyarak, İdlib gibi meseleleri çözümlemek mümkün değildir.

Nejat Eslen

Odatv.com