Türk dünyasının birbirine iyice yaklaştığı bir dönemdeyiz.
Azerbaycan Ermenistan savaşında bütün dünya iki Türk devletinin ekonomiden sağlığa, kültürden sanata, savunma sanayiinden siyasete, tarihî yakınlaşmasını gördü. Bu güçlü iş birliği diğer Türk devletlerini de etkiledi nitekim savaş sonrası Türk devletleri arasındaki yakın temaslar ve sıcak ilişkiler artarak devam ediyor.
İç kargaşaya sahne olan Kırgızistan’da Cumhurbaşkanı Sadır Caborov’un seçimi kazanmasıyla ülke derin bir nefes aldı ve demokratikleşme çalışmaları hız kazandı. Özbekistan, demokratikleşme anlamında sanırım en hızlı hareket eden bir ülke konumunda ve ileri bir demokratik sistem için çok ciddi çalışmalar yapıyor. Bu anlamda bu kardeş ülkelerin Türkiye’nin bilgi ve birikimine ihtiyacı var.
Kazakistan zannediyorum ki Türk Cumhuriyetleri arasında pek çok anlamda çoktan hedeflerini uygulamaya koymuş ve kendini arama, kendine dönme ve ulusal bilincini oluşturma gayretini gösterme anlamında en başarılı ülke…
Gelelim Türkmenistan’a…
Uzun zamandır içine kapanık bir politika izliyor Türkmenistan. O hâlde Türkmenistan’ı yok mu sayalım? Türkmenistan, “Türk Konseyi” gibi çok önemli bir organizasyona neden girmedi? Türk Konseyi bu teklifi yaptı mı?.. Bu soruları hemen Türk Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Ömer Kocaman’a soruyorum… Ömer Bey şunları anlatıyor:
“Malum Türkmenistan’ın bir tarafsızlık statüsü var. Ve bu tarafsızlık statüsü nedeniyle uluslararası örgütlere, kurucu olarak katılmıyor. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı Kurbankulu Berdimuhammedov 2009 Nahçıvan Anlaşması imza törenine ve 2014 Bodrum Zirvemize katıldı. Ve bunun dışında bizim diğer önemli zirvelerimizde de bulundu. Cumhurbaşkanlarının katılmadığı zirvelere ise Türkmenistan, Başbakan düzeyinde katılım sağladı ve önümüzdeki dönemlerde dost ve kardeş ülke Türkmenistan’ı Türk Konseyi’nde görmek istiyoruz. Bu anlamda çalışma ve görüşmeler var ve zaman zaman bu konu gündeme geliyor. İnşallah bu yıl düzenlenecek İstanbul Zirvesi’nde Türkmenistan’ı da tam üye olarak Türk Konseyi’nde görürüz...”
İyi ki Türk Konseyi var diyorum.
Ülkelerarası diplomasinin yetersiz kaldığı yerde Türk Konseyi gibi uluslararası statüsü olan bir örgütün devreye girmesi, ilgili ülkelere birtakım teklifler götürmesi, ara buluculuk yapması, devlet başkanları seviyesinde olsun diğer kurum kuruluşlar arasında olsun çeşitli buluşmaları organize etmesi, hakikaten bütün Türk Dünyası için büyük bir şanstır, kazançtır, lütuftur.
Türkmenistan’ı yalnız bırakmamak lazımdır. Türkmenistan olmadan olmaz! Yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, ırmak ve tarım havzalarıyla, tarihiyle, kültürüyle… Pek çok anlamda önemli bir ülke olan Türkmenistan’ın kapısını ısrarla çalmaya devam etmek gerekir diye düşünüyorum.
Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın Kurbankulu Berdimuhammedov’un kardeş ülkelerden gelen kültür, iş, bilim ve siyaset insanlarına her türlü kolaylığı sağlayacağına, çalınan kapıları açacağına inanıyoruz...
Nitekim birkaç gün önce kardeş ülke Azerbaycan ve Türkmenistan’ın Hazar Denizi'nde "Dostluk" olarak adlandırdıkları hidrokarbon sahasını ortaklaşa araştırmak ve geliştirmek üzere bir anlaşmaya varmış olduklarını ifade edelim. Nitekim, Türkmenistan'da "Serdar", Azerbaycan'da ise "Kepez" adıyla bilinen yatağın kime ait olduğu ve nasıl işletileceği hususu senelerdir iki kardeş ülke arasında diplomatik problemlere sebep oluyordu. İki ülkeye ait ortak petrol yatağında yaklaşık 60 milyon ton petrol rezervi olduğu tahmin ediliyor.
Türkmenistan’ın Türk Konseyi’ne tam üye olması dileği ve ümidiyle!..