TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski'nin Webinarı Konuşması

Küresel Tedarik Zincirlerinin Yeniden Yapılanması

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski'nin  Webinarı Konuşması


Sayın Bakanım,

Değerli Konuklar,

Sizleri, TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan’a, MIT Öğretim Görevlisi David Schimi Levi’ye ve değerli panelistlerimize etkinliğimize katılımları için çok teşekkür ediyorum. “Küresel Tedarik Zincirlerinin Yeniden Yapılanması” webinarımıza hepiniz hoş geldiniz.

TÜSİAD olarak, COVID-19 krizinin dünya ekonomisi ve tedarik zincirlerine etkisini yakından izliyoruz. Bu sürecin Türkiye’nin küresel rekabet ve üretim gücüne yansımasını, riskleri ve fırsatları. inceliyoruz. Mart ayında kurduğumuz görev gücü marifetiyle çeşitli sektörleri takip ediyor, önerilerimizi geliştiriyor ve iş dünyasındaki farkındalığı artırıyoruz.  Üyesi olduğumuz Avrupa iş dünyasının temsil kuruluşu BusinessEurope ve OECD'nin iş dünyası sesi olan BIAC'ta Türk iş dünyasının görüşlerini gündeme getiriyoruz. Kamu bu çok paydaşlı ve çok boyutlu konuyu sahipleniyor ve kıymetli çalışmalara liderlik ediyor. Bu koordinasyonun ve iş birliğinin doğru, yerinde ve zamanlı adımların atılmasını ve uygun politikaların benimsenmesini sağlayacağına inanıyoruz. TÜSİAD olarak kamunun çalışmalarına katkı sunuyoruz ve önümüzdeki dönemde de her türlü desteği vermeye hazırız.

Bugün Sayın Bakanımızın aramızda olmasını bu anlamda da çok önemli buluyoruz. Sayın Bakanımızla Ticaret Bakanlığı STK İstişare Toplantılarında sık sık bir araya geliyoruz; görüşlerimizi sunuyor, paydaşlar ile beraber değerlendirme yapma fırsatını buluyoruz. Bu istişare ortamını sağladığı için teşekkürlerimizi paylaşıyorum.

Değerli konuklar,

Dünya Ticaret Örgütü son yayınladığı analizlerde 2020 yılında mal ticareti hacminde %9,2 düşüş olacağını öngörüyor. Yine 2020'de Doğrudan Yabancı Yatırım akışlarının ise %30 düşeceği tahmin ediliyor. Geldiğimiz noktada Covid-19'un ekonomik sonuçları bize şunu gösterdi: Küresel tedarik zincirlerinin faaliyet gösterdiği koşullar hakkındaki belirsizliği azaltmak için “öngörülebilir düzenleme, ticaret ve yatırım ortamı politikası” vazgeçilmezdir. Zira özel sektör, Covid-19 ürün ve hizmetlerine yönelik talep artışlarıyla ve 'yeni normalin' neden olduğu talep modellerindeki değişikliklerle karşı karşıyadır. Özel sektör tedarik zinciri direncini güçlendirme ihtiyacını risk ve verimlilik açılarından yeniden değerlendiriyor. Bunu yaparken koordineli, şeffaf, tutarlı ve işbirliğine dayalı yerel ve uluslararası inisiyatiflere ihtiyaç duyuyor. Güveni yeniden tesis etmenin tek yolu budur.

Bu inisiyatifleri başarıya ulaştıracak unsur ise pandemiye ilişkin açık, erken, güvenilir bilgiye ve veriye erişim sağlanmasıdır. Bu konunun öncelikle bir insan hakkı olmasının yanı sıra işletmelerin salgının seyri sırasında operasyonlarını daha iyi yönetmesi, daha erken hazırlanabilmesi ve daha hızlı adapte olabilmesi için de gereklidir.

Değerli konuklar,

Salgın sonrası dünyada artık sadece fiyatlar ile değil, ülkelerin hukuk sistemleri ve değerler üzerinden yatırım ve işbirliği tercihlerinin yapılacağı bir dönem başlıyor. Avrupa Birliği de gelecek dönemde ticari ilişkilerini çeşitlendirip benzer düşünen ülkelerle ittifaklar oluşturmayı planlıyor, kilit ticaret partnerleri ile Avrupa Birliği değerleri çerçevesinde ilişkiler tesis etmeyi hedefliyor. Bu dönemde hem rekabet gücümüzü artırmak hem de tedarik zincirinde yer almak istediğimiz bölgelerle değerlere dayanan iş birlikleri kurmak zorundayız. Önümüzdeki dönemde AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin Dijital Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat boyutlarını içerecek şekilde güncellenmesi gerektiğini Avrupa Birliği yetkilileriyle yaptığımız tüm görüşmelerde özellikle dile getiriyoruz.

Bu çerçevede şu dinamikleri değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyoruz:

  • Son dönemde Avrupa Birliği’nin özellikle Vietnam, Japonya, Hindistan, Meksika gibi ülkelerle ticari ilişkilerinin yakından izlenmesi ve STA politikalarımızın içinden geçtiğimiz süreçte tedarik zincirlerinin dönüşümünü dikkate alarak değerlendirilmesi uygun olacaktır.

  • AB-Vietnam Serbest Ticaret Anlaşması 1 Ağustosta yürürlüğe girdi, AB-Hindistan ticaret müzakerelerinin de hızlanmakta olduğunu görüyoruz. 2000’de imzalanan AB-Meksika anlaşmasının güncellenmesi için de genel prensipler üzerinde mutabakat sağlandı. Tüm bu anlaşmaların Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmazdır.

  • Avrupa Birliği, yeni nesil ticaret yaklaşımı ile artık ticari politikalarında Paris Anlaşması ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uyumu bir ön şart olarak gündeme getiriyor. Bu açıdan, AB Yeşil Mutabakat ve birlikte gelen Sınırda Karbon Düzenlemesi gibi alt düzenlemelerin ülkemizin ihracat rekabetçiliği gözetilerek ele alınması ve sektörel yol haritaları çıkarılması gereklidir. Ticaret Bakanlığı bünyesinde gerçekleştirilen bu çalışmaları yakından takip ediyoruz.

  • Sınırda karbon düzenlemesinin bir risk olmaktan çıkartılabilmesi için sürdürülebilirlik ve çevre,sosyal ve yönetişimsel yani (ESG) kriterlerine uygun iş yapan şirketlerin bir nevi yeşil pasaport gibi muafiyet edinebilmesinin yolunu açacak politikaların geliştirilmesi gereklidir.

  • Başta Avrupa Birliği ülkelerine yönelik genel ihracat ve iş birliklerimiz yanında, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatını da artırabilmek ve dünyadaki rekabete ayak uydurabilmek için, Kişisel Verilerin Korunması Kanunumuzu Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ile uyumlu hale getirmemiz de çok önemlidir.

Değerli konuklar,

Yüksek katma değerli ürün ve üretimi sağlamak, yenilikçilik kasını güçlendirmek, insan yetkinliği ve dijital teknolojiler küresel rekabetçiliğimiz için elzem konular. İçinde bulunduğumuz zorlu dönemde hem en az hasarı almaya çalışmalı hem de hızla toparlanmak için sağlam bir yatırım ortamını eşzamanlı yaratmalı; cazibe merkezi olmak için gerekli ekonomik ve yapısal temelleri de sağlamalıyız.

Bu temellerin başında hiç kuşkusuz ekonomik istikrar geliyor. Kur, faiz, enflasyon döngüsünde yaşanan belirsizlikler ekonomik istikrarı ve reel sektöçok ciddi ölçüde olumsuz etkiliyor. Bu belirsizlikleri aşmanın en iyi yolu para politikasının açık ve net olması, hedeflerin ve araçların iletişiminin doğru şekilde yapılmasıdır. Ekonomide dengelenmeyi sağlamak için bir normalleşme süreci başlatılmış ve son iki ayda bu yönde adımlar atılmıştı. Bu politikaların devamı ülkemize ait risk algısını iyileştirmek için son derece önemli. Bir ülkede ekonomi politikaları ne kadar karmaşık ve anlaşılması güç ise ülkeye olan yatırımcı ilgisi de o kadar zayıflıyor. Normalleşme süreci açık ve net politikalarla devam ettirilmeli.

Sadece finansal piyasalarda değil reel sektörde de serbest piyasa ilkeleri ön planda tutulmalı. Özel şirketlerin ortaklık yapılarına kriterleri belli olmayan şekilde müdahale edilebileceği endişeleri yatırım ortamına zarar verecektir. Ticarette korumacılıktan kaçınılmalı, ticari ortaklarımızla diplomatik ilişkilere özel önem verilmelidir. Uluslararası düzenlemelerden, evrensel hukuk ilkelerinden ayrışılmamalı. Hukuk devleti olmak güvenilir bir yatırım merkezi olmanın en başlıca şartıdır.

Değerli konuklar,

İlkini Haziran ayında gerçekleştirdiğimiz küresel tedarik zinciri webinarında politika yapıcıların ve şirketlerin stratejilerini gözden geçirmeleri gerektiğini vurgulamıştık. Bu kapsamda, daha güvenli tedarik zinciri yapıları oluşturmak için küresel üretim merkezlerinin farklı bölgelere yönlendirilmesini tartışmış; küresel rekabeti ciddi bir şekilde etkileyecek bir dizi yapısal değişikliği gündeme getirmiştik. Bugün ise Sayın Bakanımızdan kamunun bakış açısını dinleme fırsatını bulacak; Yönetim Kurulu Üyemiz Fatih Kemal Ebiçlioğlu’nun moderatörlüğünde MIT Öğretim Üyesi David Schimi Levi’nin öngörülerini ve analizini dinleyeceğiz. Panelimizde de sektörlerin değerlendirmelerini alacağız.

Sözü Sayın Bakanımıza bırakıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.