Tutuklamanın Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi

Başvurucu; tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 

Tutuklamanın Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi


Tutuklamanın Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 9/1/2020 tarihinde, İhsan Yalçın (B. No: 2017/8171) başvurusunda Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu Adli Tıp Kurumunda evrak kayıt memuru olarak görev yaparken 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında FETÖ/PDY ile ilişkili olduğu iddiasıyla açığa alınmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğince tutuklanmasına karar verilen başvurucu tutukluluğunun devamı kararına yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur.

Açılan kamu davasında Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş Bölge Adliye Mahkemesi başvurunun esastan reddine karar vermiştir. Bireysel başvurunun yapıldığı tarih itibariyle bu kararın temyiz incelemesi sürmektedir.

İddialar

Başvurucu; tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 

Mahkemenin Değerlendirmesi

Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir.

Bu kapsamda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı incelenmiş, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilmiştir.

İddianamede başvurucunun FETÖ’yle ilişkisi olan bir bankada hesap açtırdığı, hesap hareketlerinden örgütün talimatı doğrultusunda hareket ettiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. İddianamede ayrıca başvurucunun örgütün Adli Tıp Kurumu yapılanması içinde görev aldığı ileri sürülmüştür. Mahkûmiyet kararında ise başvurucunun bankadaki hesap hareketliliğinin suç oluşturmadığı ancak örgüt liderinin talimatı doğrultusundaki amaca hizmet ettiğinden örgüte yardım etme olarak nitelendirileceği değerlendirilmiştir.

Tutuklama kararında başvurucunun bir dönem bu örgütün okullarında okumuş olmasına dayanılmış ise de bu olgu Yargıtay kararları ışığında kuvvetli belirti sayılmamıştır. Tutuklama kararında ikinci olarak başvurucunun FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında açığa alınmış olmasına dayanılmıştır.  Ancak başvurucu hakkında görevden uzaklaştırma ve/veya kamu görevinden çıkarma tedbirlerinin uygulanması -tek başına- suç işlediğine dair kuvvetli bir belirti olarak kabul edilemez.  Başvurucunun örgütün Adli Tıp Kurumu yapılanması içinde görev aldığına ilişkin ise herhangi bir delil gösterilmemiştir.

Son olarak başvurucunun ilgili bankadaki hesap hareketlerinden FETÖ’nün talimatı doğrultusunda hareket ettiğinin anlaşıldığı ileri sürülse de soruşturma makamları başvurucunun hesap hareketlerinde olağan akışın dışında bir durumun olduğunu gösterememiştir. Nitekim Yargıtay da rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir.

Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirti yeterince ortaya konulamamıştır. Suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa'nın 19. maddesindeki güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa'nın olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığı da incelenmiştir.

Anayasa Mahkemesi daha önceki pek çok kararında Anayasa'nın olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin suç işlendiğine dair belirtilerin varlığı ortaya konulmadan gerçekleştirilen tutuklamaları meşru kılmadığına ve tutuklamaların durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale olmadığına karar vermiştir. Somut olayda da bu kararlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.

https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/bireysel-basvuru-basin-duyurulari/tutuklamanin-hukuki-olmamasi-nedeniyle-kisi-hurriyeti-ve-guvenligi-hakkinin-ihlal-edilmesi-2/