Üç kişiden biri yaşıyor: Sahtekar sendromu
Ama bilin bakalım bu sendromu en çok kimler yaşıyor?
Imposter Sendromu: Kadınların Sessiz Mücadelesi
Ataerkil toplum yapısı, kadınları daha doğar doğmaz "ikinci cins" olarak sınıflandırıyor. Bu durum, kadınlar ne kadar yetenekli, başarılı ya da zeki olurlarsa olsunlar, kendilerini lider olarak görmelerine engel oluyor. Sonuç olarak, birçok kadın mücadele sahasından geri çekiliyor ve toplumda sıklıkla sorulan “Niçin hiç kadın mucit, bilim insanı ya da lider yok?” sorusunun cevabı da tam olarak burada yatıyor.
Imposter Sendromu Nedir?
National Geographic Türkiye’nin "Türkiye’de Kadın/200 Yıllık Mücadelenin Öyküsü" başlıklı Kasım sayısında yer verilen Imposter Sendromu, bu içsel mücadelenin adını koyuyor. Diğer adıyla "sahtekar sendromu", bireylerin başarılarını şansa ya da dış faktörlere bağlayarak, hak ettikleri yerde olmadıklarını düşünmelerine yol açıyor. Sürekli bir kendini sorgulama ve yetersizlik hissi, özellikle başarılı kadınlar arasında yaygın. 1970’lerde psikolog Suzanne Imes ve Pauline Rose Clance tarafından tanımlanan bu sendrom, özellikle eğitimli ve başarılı kadınlarda sıklıkla görülüyor.
Neden Kadınlar Daha Fazla Etkileniyor?
Bu sendromdan en çok etkilenen grup kadınlar. Erkek egemen toplum yapısı, kadınların kendilerini sürekli kanıtlama ihtiyacı hissetmelerine neden oluyor. Kadınlar, ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, lider pozisyonuna gelmekten çekiniyorlar. Bu durum, iş dünyasından akademiye kadar birçok alanda görülüyor. Örneğin, yapılan bir araştırmaya göre kıdemli kadın yöneticilerin %67’si, Imposter Sendromu nedeniyle hak ettikleri terfi ya da zammı kovalamıyor. Bu, kadınların içsel olarak kendilerini yetersiz hissetmelerinden kaynaklanıyor.
Sistemin Kadınlara Dayattığı Engeller
Kadınların mücadele ettiği tek sorun Imposter Sendromu değil. Ataerkil toplum, kadınlara "ikinci cins" muamelesi yaparken, dış engeller de devreye giriyor. Cam tavan etkisi gibi dışsal bariyerler, kadınların ilerlemesini engelliyor. Siyasi arena, bu iç ve dış engellerin en çok hissedildiği yerlerden biri. Kadınlar, bu engellerle başa çıkmak için hem içsel mücadelesini hem de dışsal bariyerleri aşmak zorunda kalıyor.
Sistematik Bir Sorun Olarak Imposter Sendromu
Imposter Sendromu, sadece bireysel bir psikolojik durum olmanın ötesinde, sistematik bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kadınlar, başarılı olduklarında bile bu başarıyı kendilerine yakıştıramıyorlar. Örneğin, bir iş başvurusunda erkekler aranan kriterlerin bir kısmını karşılayınca başvuruda bulunurken, kadınlar ancak tüm kriterleri karşılayabildiklerinde başvuruyor. Bu da toplumun kadınlara yüklediği mükemmeliyetçi baskıdan kaynaklanıyor.
Sonuç Olarak: Daha Fazla Cesaret
Imposter Sendromu’nun üstesinden gelmek, biraz da cesaret gerektiriyor. Başarılarımızı küçümsemeden, onları kabullenip içselleştirmek, kadınların kariyerlerinde ve sosyal yaşamlarında daha ileri gitmelerini sağlayabilir. Dunning-Kruger Sendromu’nda olduğu gibi, zaman zaman bir miktar “cahil cesareti”ne ihtiyacımız var. Özellikle kadınlar olarak, bu cesaretle hareket etmeliyiz ki, sistemin üzerimizde yarattığı baskıya direnebilelim.
Sonuçta, lider olmak sadece bir cinsiyet meselesi değil, bir yetenek ve cesaret meselesidir. Kadınlar da en az erkekler kadar lider olabilir, toplumu değiştirebilir ve yeni nesillere ilham verebilir. Bu vesileyle, tüm kadınlara bir mesaj: Lider olabilirsiniz ve bu yolda karşınıza çıkan içsel ve dışsal engelleri aşabilirsiniz.
Tuba Torun: İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatı, Sosyal Haklar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve aktif siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.