Uğur Mumcu asker haber kaynağı ile kimde tanışmış
Barlas, Uğur Abi’nin diliyle liboşluğa evrilmemişti, devrimci Mehmet’ti...”
Ertuğrul Özkök
Uğur Mumcu asker haber kaynağı ile kimde tanışmış
Cumhuriyet gazetesi bu yıl Uğur Mumcu’nun öldürülüşünün 27’nci yılında Mustafa Balbay’ın hazırladığı bir diziyi yayınladı.
Pazartesi günü bu dizinin bence en ilgincini okuduk.
Balbay, Uğur Mumcu’nun yıllardır gizli kalmış bir haber kaynağını açıkladı ve onunla bir konuşma yaptı.
*
Özellikle 12 Eylül öncesindeki terör günlerinde Mumcu’nun asker içindeki en büyük haber kaynaklarından biri dönemin Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı İrfan Özaydınlı’nın emir subayıymış.
Özaydınlı 12 Eylül öncesinde CHP’den İçişleri Bakanlığı da yaptı.
Özaydınlı’nın komutanlığı döneminden itibaren yanında çalışan Melih Yüzbaşıoğlu onun yazdığı haberlerin gizli kaynağıymış.
Özellikle, onun Uğur Mumcu ile tanıştığı yer çok dikkatimi çekti.
O tanışmayı şöyle anlatıyor:
“Mehmet Barlas’ın TRT Genel Müdür Yardımcısı olduğu dönemde Ankara’daki evinde tanıştık. Barlas, Uğur Abi’nin diliyle liboşluğa evrilmemişti, devrimci Mehmet’ti...”
*
Şu dünyanın hallerine bir bakın...
Uğur Mumcu ile Mehmet Barlas çok iyi arkadaş...
Demek ki o yıllarda gazeteciler arasında Çin duvarları yokmuş.
Mehmet Barlas evinde askerlerle buluşuyor...
Ve o askerleri Uğur Mumcu ile tanıştırıyor...
Demek ki o dönemde gazetecilerin askerlerle ilişkisi olması normalmiş.
*
Garipsenecek bir durum yok...
O dönemde “zamanın ruhu” bu...
Onlara kumpas kuracak FETÖ’cü polis, savcı ve hâkimler henüz ortada yok. Ve bizim nesillerimiz, hepimiz zamanın ruhuna uygun çevreler içindeydik...
MİT MÜSTEŞARI’NIN YAŞI NASIL DEĞİŞTİ
UĞUR Mumcu’nun haber kaynağı Melih Yüzbaşıoğlu anlatıyor:
“MİT Müsteşarı vardı 1970’lerde Fuat Doğu. Oğlu Zafer sınıf arkadaşımız Harbiye’den. ‘Babamı 65 yaşında emekli edecekler, nüfus kâğıdını değiştirmek istiyoruz’ dedi. Uğur Abi’yi aradım. ‘Fuat Doğu, yaşını küçültüp görev süresini uzatmak istiyor’ dedim.
Ertesi gün yazdı...”
NE GÜZEL... CUMHURİYET YAZARINI ŞAŞIRTMAMIŞIM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun T24 yazarlarıyla buluşması, aynı masada sohbet etmesi, bazı Cumhuriyet yazarlarını kızdırmış.
Bu arada bu buluşmayı övdüm diye ben de bu öfkeden nasibimi almışım.
Barış Doster benim o yazım için imalı şekilde “Şaşırtmadı” diyor...
*
Yemeğe katılan yazar ve aydınları şöyle tarif ediyor:
“Toplumda karşılığı, ideolojik ağırlığı, siyasal tutarlılığı, aydın olarak itibarı olmayan kişiler...”
*
Ne güzel bir duygu değil mi...
Kendine en güzel aydın sıfatlarını layık gör...
Bu güzel ve yüceltici unvan ve sıfatların kimlere verileceği konusunda tek seçicilik ve lisans verme hakkını kendinde gör.
Kime bu aşağılayıcı etiketleri yapıştıracağına tek başına sen karar ver.
Ve bunları bütün Türkiye adına o kişilere tebliğ etme hakkı da senin olsun.
*
Neticede aynı masalara oturmayalım...
Hepimiz ‘bunker’lerimize, siperlerimize kapanalım.
Ve Türkiye’nin şu hali sürüp gitsin...
*
Yazıyı okuyunca, arkadaşımı şaşırtmadığım için memnun oldum.
FİLİSTİN KONUSUNDA TERSİNDEN SORULAR
Evet tek taraflı bir anlaşma planı...
Evet, Filistinliler için bir anlaşma değil, sanki bir işgali meşrulaştırma planı gibi duruyor.
Ama yine de soracağım.
BİR: Bundan 30 yıl önce en kötü anlaşma bile yapılsaydı ve İsrail gibi gelişmiş bir ülke ile komşu olunsaydı bugün Filistinli çocukların durumu daha iyi olmaz mıydı?
İKİ: Bu anlaşma planı Müslüman dünyasını da böldü... Bundan sonra yapılacak her anlaşma görüşmesine Filistinliler masaya daha zayıf oturmayacak mı...
ÜÇ: Böyle bir konuda, ‘şu ülke, bu ülke ne düşünüyor, şu siyasetçi, bu siyasetçi miting meydanında ne nutuk atıyor’a bakmaktansa...
Sokaktaki Filistinli ne düşünüyor ona bakmak daha doğru değil mi...
EY İSRAİL DEMEK YERİNE ŞU YAPILSA
Bize gelince... Barış Pınarı harekâtında ve Doğu Akdeniz doğalgazı konusunda Filistin bize karşı ittifak içinde yer aldı...
Şimdi Trump planı konusunda biz ne yapacağız?
Yine “Eyyy İsrail” diye gürleyecek miyiz?
Yoksa onun yerine Amerika ve İsrail’e seslenip bu planın şartlarını iyileştirme konusunda daha ikna edici bir politika mı izleyeceğiz?
Yani kendi iç politikamıza mı sesleneceğiz... Yoksa Filistin halkının yararına sonuç getirecek daha etkili ve çözüme katkı sağlayacak adımlar mı atacağız... Kısaca hemen gürleyecek miyiz? Yoksa biraz düşünüp daha temkinli mi gideceğiz...
İKİ CÜMLE
Dün Afrika dönüşünde Cumhurbaşkanı’nın tepkisini çok dikkatle okudum.
“Anlaşma metnini görüp incelemekten” söz etti...
Gelecek hafta yapılacak İslam Konferansı toplantısına Dışişleri Bakanı’nın katılacağından söz etti...
Nasıl yorumlamalıyız? Esip gürlemek yerine, gürlemeden, daha sakin bir itiraz yoluna gitme ihtimali de var mı sanki.