Ukrayna Savaşında “Soykırım” İfadesi Neden Önemli?

ABD Rusya’nın eylemlerini soykırım olarak tanırsa ne olur?

Ukrayna Savaşında “Soykırım” İfadesi Neden Önemli?




Ukrayna Savaşında “Soykırım” İfadesi Neden Önemli? 

Başkan Joe Biden’ın Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı “soykırım” olarak tanımlamasının ardından, Amerika’nın Rusya’yı belirli bir grubu yok etme amacı taşıyan bir savaşla resmi olarak suçlaması halinde bunun uluslararası toplum nezdinde bazı yükümlülükleri de beraberinde getirebileceği belirtiliyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Amerika dahil 150’den fazla ülkenin imzaladığı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylanan soykırım antlaşması bulunuyor.

Başkan Joe Biden dün yaptığı açıklamada Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’i “Ukraynalı olma fikrini silmeye çalışmakla” suçladı. Diğer dünya liderleriyse o kadar öteye gitmedi.

Örneğin İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Rusya’nın Ukrayna’daki davranışının soykırımdan çok da uzak görünmediğini söyledi ancak İngiltere yalnızca bir mahkemenin böyle bir tanımlama yapabileceğini belirterek resmi olarak bu ifadeyi kullanmadı.

ABD’nin Biden’ın soykırım yorumunun ardından bunu resmi bir politikaya dönüştürme niyetinde olup olmadığı belirsiz.

Soykırım ne demek?

Bu terimi ilk olarak Polonyalı Yahudi avukat Raphael Lemkin İkinci Dünya Savaşı ve Holokost (Yahudi Soykırımı) sırasında kullandı. Lemkin, Nazi Almanyası’nın milyonlarca Yahudi’ye yaptıklarını yani belirli bir grubun hedef alınarak öldürülmesi ve kültürlerinin silinmesine çalışılmasını tanımlayacak bir kelime arayışı içindeydi.

Yunanca’da ırk anlamına gelen “geno” ve Latince’de öldürmek anlamına gelen “cide” sözcüklerini birleştiren Lemkin, hayatını da soykırımın tanınması ve suç haline getirilmesine adadı.

1948 yılında Adolf Hitler ve suç ortaklarının sistematik bir şekilde Avrupa’da 6 milyon Yahudi’yi öldürmesinin ardından, BM Genel Kurulu Soykırım Suçunun Önlenmesi Sözleşmesi’ni onayladı.

Soykırımın hukuki tanımı ne?

Soykırım sözleşmesi uyarınca bu suç ulusal, etnik, ırksal ya da dini bir grubun kısmen ya da tamamen yok edilmeye çalışılması anlamına geliyor.

Bu suç kitlesel katliamların yanısıra zorla kısırlaştırma, ciddi zarara ya da zihinsel acıya yol açan istismarda bulunma ya da başkaları tarafından büyütülmek üzere belirli bir grubun çocuklarını zorla almayı da kapsıyor.

Rusya Ukrayna’da soykırım mı yapıyor?

Bu sorunun yanıtının kısmen Putin’in kendi açıklamalarında yattığı yorumu yapılıyor. Rus güçleri egemen bir devlete saldırıyor ve yaygın şekilde Ukrayna’da sivilleri istismarla ve kitlesel katliamla suçlanıyor.

Bunlar savaş suçu niteliği taşıyor. Peki soykırım kategorisine giriyor mu?

Eski Amerikalı savcı ve Ukrayna adalet bakanının eski özel danışmanı olan Bohdan Vitvitsky, burada önemli olan unsurun “niyet” olduğuna dikkat çekiyor.

Bu hafta düşünde kuruluşu Atlantik Konseyi için yazdığı makalede Vitvitsky, “Rus güçlerin Ukrayna’da işledikleri suçların arkasında soykırım niyetinin olup olmadığının belirlenmesine yönelik her girişim Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in açıklamalarına odaklanmalı” ifadesini kullandı.

Putin Ukrayna’nın ayrı bir ulus olarak ya da Ukraynalılar’ın Rusya’dan bağımsız bir halk olarak var olma fikrini reddetmiş, Ukrayna’nın tarihte Rus imparatorluğunun ve daha sonra da Sovyetler Birliği’nin parçası olduğu döneme işaret etmişti.

Geçtiğimiz yıl yazdığı uzun “Ruslar ve Ukraynalılar’ın Tarihsel Birliği Üzerine” başlıklı bir makalede Putin bu konuyla ilgili kanısını açıkça ortaya koymuştu. Rusya ve Ukrayna’yı ayıran sınırı “bizim büyük ortak şansızlığımız ve trajedimiz” sözleriyle tanımlamıştı.

Dünya liderlerinin soykırım terimini kullanması neden önemli?

BM soykırım sözleşmesinde ABD ve diğer imzacı devletlerin bir soykırımın olduğunu kabul etmesi durumunda en azından soruşturma açılması ve bir yargılama olmasını sağlama taahhüdü bulunuyor.

Antlaşma, “Soykırım işleyen insanlar ve ülkeler cezalandırılmalı” diyerek hükümetlere müdahale olmama imkanı tanıyan bir manevra alanını ortadan kaldırıyor.

Eski ABD Başkanı Bill Clinton ve diğer ABD liderleri Kamboçya, Bosna, Irak, Ruanda gibi yerlerde etnik gruplar kitlesel katliamlarla hedef alınırken harekete geçme baskısından kaçınmak amacıyla soykırım sözcüğünü kullanmaktan uzun süre kaçınmıştı.

1994 yılında Ruanda’da 800 bin etnik Tutsi’nin Husiler tarafından öldürülmesini durdurmak amacıyla daha fazla çaba sarf etmemekten dolayı pişmanlık duyan Bill Clinton, 1999 yılı Haziran ayında, Kosova’daki etnik Arnavutlar’a karşı öldürücü bir savaş yürüten Sırp güçlerin soykırım girişiminde bulunduğunu söyleyerek, olay hala yaşandığı sırada bu durumu soykırım olarak tanıyan ilk ABD Başkanı oldu.

NATO müdahale ederek 78 gün boyunca devam eden hava saldırılarıyla Sırp güçleri Kosova’dan çıkardı. Kurulan uluslararası mahkemede Sırp lider Miloseviç savaş suçuyla suçlandı. Miloseviç yargılanması tamamlanmadan öldü.

2005 yılından itibaren dünya liderleri ilkesel olarak soykırımı, savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları durdurmak amacıyla toplu adım için sorumluluk ilkesini benimsedi.

ABD Rusya’nın eylemlerini soykırım olarak tanırsa ne olur?

ABD liderleri bir olayın soykırım olarak tanınmasının kendilerini ya da birilerini müdahale etmeye, asker göndermeye zorlayacağı ve bunun riskleri, maliyetleri ve siyasi etkileri olacağından endişe etti. Liderlerin yaptığı açıklamaları kınama ve kurtulanlar için insani yardım çabalarıyla sınırlı tutmalarının sebeplerinden biri buydu.

Biden ABD’nin Ukrayna adına Rus güçlerle karşı karşıya gelmek için kendi ordusunu kullanmayacağını net bir şekilde söyledi. Bunun Üçüncü Dünya Savaşı riski taşıdığı uyarısında bulundu.

Biden ve Avrupa’daki müttefikleri Rusya’ya yaptırım uygulayarak ve Ukrayna’ya savunma için silah ve yardım göndererek aslında müdahale etmiş oldu.

Biden ve diğer Batılı liderler Putin’in yargılanması çağrısında bulundu, bu da soykırım sözleşmesinin talep ettiği gibi bir cezalandırmaya denk düşüyor. Ancak ABD’nin gelecekte Amerikan askerlerinin yargılanabileceği kaygısı sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne uzun süredir karşı çıkmış olması bu tür yargılama süreçlerini karmaşık hale getirebilir. Putin’in mahkeme önüne çıkarılmasının da uzak bir ihtimal olduğu dile getiriliyor.

Amerikalılar’ın çoğunun başka ülkelerdeki savaşlarda rol üstlenmesine karşı olması da Amerikalı liderlerin kitlesel katliamların ya da kültürlerin yok edilmesinin durdurulması konusunda daha fazla çaba sarf etme konusunda cesaretini kıran faktörlerden.

Ancak Rusya’nın komşu ülkeyi işgal etmiş olması ve Ukraynalılar’a uyguladığı mezalim Amerikalılar’ın Kamboçya, Irak’ın Kürt bölgeleri ya da başka yerlerde olmadığı kadar dikkatini çekti.

AP ve NORC Kamu İşleri Araştırmaları’nın birlikte yaptığı son ankete göre Amerika’da halkın yüzde 40’ı ABD’nin Rusya’nın işgaline son verme konusunda önemli bir rol üstlenmesi gerektiği görüşünde. Ankete katılanların yalnızca yüzde 13’ü ABD’nin müdahil olmaması gerektiğini söylüyor.

ABD tarihte hangi olaylar için soykırım ifadesini resmi olarak kullandı?

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ABD Dışişleri Bakanlığı soykırım ifadesini resmi olarak yedi kez kullandı.

Soykırım ifadesi ABD tarafından resmi olarak Bosna, Ruanda, Irak ve Darfur’daki katliamlarla, IŞİD’in Ezidilere ve diğer azınlıklara yönelik saldırıları ve Çin’in Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklara karşı muamelesi ve son olarak da Myanmar ordusunun Arakan (Rohingya) Müslümanları’na muamelesi bağlamında kullanıldı. Çin ise soykırım iddiasını reddetti.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir katliamı resmi olarak soykırım olarak nitelemesi ancak ayrıntılı ve titiz bir sürecin ardından mümkün oluyor. Ancak yetkililere göre yine de son kararı böyle bir adımın Amerika’nın çıkarına olup olmayacağını değerlendiren Dışişleri Bakanı veriyor.

dw