Ukrayna ve Tayvan derken

ABD-Çin ve ABD-Sovyetler Birliği, -daha sonra da Rusya- arasındaki ilişkileri ise Kissinger…

Ukrayna ve Tayvan derken


Ukrayna ve Tayvan derken

Brzezinski ve Kissinger 20.Asır târihinin en etkili iki mimârı olarak bilinir. Birinin (Kissinger) Cumhûriyetçi, diğerinin (Brzezinski) Demokrat olmalarına, yer yer birbirlerini eleştirmelerine rağmen bu iki isim arasında bir işbölümü var gibidir. Çok kesin olmamakla berâber Brzezinski denilence akla daha ağırlıklı olarak Avrupa, Kissinger denilince de Asya gelir. ABD ve NATO’nun, Sovyetler Birliği ve daha sonra Rusya karşısındaki stratejisini Brzezinski belirlemiştir. ABD-Çin ve ABD-Sovyetler Birliği, -daha sonra da Rusya- arasındaki ilişkileri ise Kissinger…

Kissinger’ın ABD’nin Asya siyasetleri açısından geliştirdiği stratejik iki prensipten birisi, aynı ideolojik temellere sâhip Çin ile Rusya arasında bir gerginlik oluşturmak, Çin’i şöyle böyle ABD saflarına katmaktır. Diğer prensip ise Çin’e karşı Hong Kong ve Tayvan kartını kullanmaktır. Brzezinski ise Doğu Avrupa ve bilhassa Ukrayna üzerinden Rusya’yı sıkıştırmanın strateji ve taktiklerini şekillendirmiştir.

ABD, yakın zamanlara kadar bu stratejilerinde başarılı oldu. İdeolojik olarak Çin ve Sovyetler Birliği’nin arasını açtı. Daha sonra Çin’in Komünist Parti üzerinden kapitalistleşmesi sağlandı. Bunu Hong Kong’un Çin’e dâhil olması tâkip etti. Hong Kong ile Çin’in birleşmesi, beklendiği gibi bir bütünleşme ile neticelenmedi. Ekonomik aklın yönelişleriyle siyâsal aklın işleyişi arasında bir uyumsuzluk başgösterdi. Her ne kadar temelde piyasanın kurallarının Çin ve Hong Kong’u bütünleştireceği varsayılsa da, bunun devletli olup olmaması neticede tâyin edici oldu. Çin’in ağır devletçi yapısı Hong Kong’un alışık olduğu bir tarz değildi. Sıkıntılar elyevm devâm ediyor. Bu gelişmenin ayrıca en fazla İngiltere’nin canını yaktığını, yer yer ABD-İngiltere anlaşmazlıklarına yol açtığını kaydetmek gerekir. Yine bu bağlamda ekonomik olarak Tavyan ve Çin arasında ilişkilerin güçleneceği ve belki de yumuşak bir geçişle aralarındaki düşmanlıkların sona erdirileceği; belki de bir merhalede birleşmenin sağlanacağı öngörülebilirdi. Ama öyle olmadı. Ekonomik akıl ile siyâsal akıl burada da çatıştı. Tayvan dışarıda kaldı ve Çin ile arasındaki gerilimler yatışmak şöyle dursun, alabildiğine keskinleşti. Evet siyâsal akıl ile ekonomik akıl her zaman uyumlulaşmıyor. Hatta çok defâ çatışıyor…

Soğuk Savaş sonrası Çin ile Rusya arasında ideolojik olarak kavga edecek bir şey kalmadı. Siyâsal ve ideolojik yumuşamanın bu iki ülke ve devlet arasındaki ekonomik ilişkileri geliştirip derinleştirdiği söylenebilir. Burada da görülüyor ki, her zaman ekonomik yakınlaşmalar siyâsal olarak barış getirmiyor. Ama tam aksine, daha çok siyâsal ve ideolojik yumuşamalar ekonomik yakınlaşmalar doğuruyor. Hoş, bunun ilânihaye devâm edecek hâli yok. Çin ve Rusya’nın Asya’da, bilhassa Sibirya başta olmak üzere, tabiî kaynakların paylaşımı husûsunda râkip olduklarını unutmamak gerekiyor. Ama bunun, diğer büyük güç olan Hindistan’ı da içine alacak şekilde büyüyüp siyâsal ve askerî çatışma doğurma riski şimdilik yok denecek kadar az. Rusya ve Çin, ABD’nin, hangi akla hizmetse, eş anlı olarak her ikisiyle de gerildiği noktalarda, eski oyuna gelmiyor ve çatışmama, hattâ baskıların arttığı noktalarda güç birliği göstermek yolunu seçiyorlar.

ABD’nin yürüttüğü dünyâ siyâsetlerini anlayabilmek giderek zorlaşıyor. Bir taraftan Baltık’tan Doğu Akdeniz’e kadar çektiği bir hat üzerinden, Doğu Avrupa’da, bilhassa Beyaz Rusya; diğer taraftan Ukrayna üzerinden Karadeniz’de Rusya’ya yükleniyor. Eş anlı olarak Çin’i Pasifik’te sıkıştırıyor. ABD’nin kapasitesini aşan ve kısa devrelere yol açan bir durum bu. Pekiyi, kapasitesini aştığını bile bile ABD bunu neden yapıyor? Bir stratejik hata mı bu? İlk bakışta öyle görünse de değil, bir mecbûriyet. Soğuk Savaş esnâsında parçalı siyâsetleri yürütmek daha kolaydı. Ama şu mâhut küresel dünyâda bu iş çok zor. Meselâ Dedeağaç yığılımı aslında eş anlı olarak hem Rusya’yı sıkıştırmaya, Avrupa-Rusya ilişkilerini kontrol etmeye, hem de artık Doğu Akdeniz’de de varlık göstermeye başlayan Çin’in Avrupa’ya girişini engellemeye matuf, ikili bir işleve sâhip. Coğrafî olarak birbirinden çok uzak olsa da iki kritik nokta, Ukrayna ve Tayvan aslında siyâsette çakışıyor. Geçenlerde, TV Net’deki Akıl Odası’nda aramızda konuşurken, Rusya Ukrayna’ya saldırırsa, Çin’de boş durmaz Tayvan’a saldırır demiştik. Brzezinky ve Kissinger doktrinleri birbirine her zaman olduğundan daha yakın..

ABD artık çok yoruldu. Kissinger ileri yaşında, Çin ile gerilimin yumuşatılması için uğraşıyor. Esen havaya bakacak olursak son Çin-ABD istişârelerine damgasını vurdu. Tahminim, yakın gelecekte Çin-ABD gerilimi azalacak ve ABD ağırlığını Karadeniz ve Doğu Avrupa’ya verecek.. Bu da bizi ilgilendiriyor.. Çok dikkât etmek lâzım..

Ukrayna ve Tayvan derken - Yeni Şafak (yenisafak.com)