“Ukrayna’ya S-400 Göndermek Uygulanabilir Değil”

“Rusya tarafından çok provokatif bir adım olarak algılanır”

“Ukrayna’ya S-400 Göndermek Uygulanabilir Değil”




“Ukrayna’ya S-400 Göndermek Uygulanabilir Değil”

Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasına ve CAATSA yaptırımlarına maruz kalan ilk NATO üyesi olmasına yol açan Rus S-400 füze savunma sisteminin Ukrayna’ya gönderilmesi önerisine ilişkin tartışma sürüyor.

VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar teoride iyi bir çözüm gibi görünse de bu önerinin pratikte uygulanabilirliği olmadığı ve Moskova tarafından “provokatif” algılanacağı görüşünde. Uzmanlar Amerika’nın nabız yoklamak amacıyla bu öneriyi gündeme getirmiş olabileceğini belirtiyor.

İlk olarak eski CIA görevlisi Paul Kolbe’nin Wall Street Journal’da kaleme aldığı 17 Mart tarihli görüş yazısında dile getirdiği; ABD Dışişleri Bakanı yardımcısı Wendy Sherman’ın Mart ayı başındaki Türkiye temasları sırasında da kısaca gündeme geldiği belirtilen “S-400’lerin Ukrayna’ya gönderilmesi” önerisi, Türkiye tarafından olası görülmese de, taraflar arasında gerilime yol açan sorunun çözümü için bir yol bulunması olasılığını yeniden gündeme taşıdı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Direktörü Fahrettin Altun, Wall Street Journal’a yazdığı makalede, fikir gerçekçi olmasa da, Türkiye’nin son dönemde Batı ile yaşadığı sorunları tartışması için bir fırsat sunduğunu belirtti.

Altun, Patriot bataryalarının ve F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye önkoşulsuz gönderilmesi gerektiğini savundu.

“Rusya tarafından çok provokatif bir adım olarak algılanır”

VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar teoride iyi bir çözüm olarak görünse de, bunun pratikte uygulanabilirliği olmadığı görüşünde.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen, S-400 gibi silah sistemlerinin nihai kullanıcı şartına bağlı olarak satıldığına dikkat çekerek, “Bu sistemi Türkiye’nin Rusya’dan bağımsız olarak üçüncü ülkeye göndermesi sözleşme ihlali olur. Böyle bir ortamda Türkiye’nin S-400 göndermesi Rusya tarafından çok provokatif adım olarak algılanır’’ sözleriyle durumu değerlendirdi.

“Nabız yoklamak amacıyla ortaya atılmış olabilir”

Başkent Washington’daki düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika Direktörü Max Hoffman, Amerika’nın nabız yoklamak amacıyla bu öneriyi gündeme getirmiş olabileceğini söyledi. Hoffman da Rusya’nın böyle bir durumda nasıl bir karşılık vereceğinin belirsizliğine dikkat çekti.

Hoffman, “S-400 gibi satış sözleşmelerinde bazı yükümlülükler vardır. Türkiye’nin bunları ihlal etmesi halinde Rusya’nın nasıl bir yanıt verebileceği belirsiz. Belki ekonomik yaptırım, belki Suriye’de bir misilleme. S-400’ler Ukraynalılar’ın kullandığı bir sistem değil. Şu anda ihtiyaç duydukları sistemler kullanmayı bildikleri sistemler. Bana kalırsa Amerikalı yetkililer yanıtın ne olacağını görmek için nabız yoklamak ve belki de Ukrayna’nın bu kanlı işgalinin Erdoğan’ı ürkütüp ürkütmediğini ve Putin’e güvenip güvenemeyeceğini yeniden düşünmeye teşvik edebilir mi diye bakmak istediler’’ diye konuştu.

S-400’lerin öngörülebilir bir gelecekte kullanılması olanağının olmadığını belirten EDAM Direktörü Sinan Ülgen, eskiden S-400’leri müzakere konusu yapmayı reddeden Türkiye’nin bu söyleminin değiştiği görüşünde.

Rusya’dan gelecek olan askeri uzmanlar tarafından sistemin düzenli bakımının ve denetiminin yapılması gerektiğine dikkat çeken Ülgen, gelinen noktada artık böyle bir işbirliği olanağının kalmadığı görüşünü dile getirdi.

Ülgen, “Üçüncü bir ülkeye gönderilmesine Türkiye’nin ne tepki vereceği Amerika tarafından test edildi. Türkiye tarafından gelen tepkiden de Türkiye’nin kategorik olarak buna karşı olduğu mesajı çıkmadı. Ama tabii bu ülke Ukrayna olunca ve savaş ortamı olunca bunun uygulanabilirliği yok. Türkiye’nin burada Amerikan tarafına verdiği mesaj kanaatimce bu işi çözebilecek bir formül olsa müzakere edilebilir. Türkiye eski tutumuna oranla daha farklı tavır sergiliyor. Eskiden bu müzakere konusu değildi, Türkiye’nin egemen kararı ve biz bunu kullanacağız denilmişti. Bu söylem biraz değişmiş görünüyor” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’den beklentiler artabilir mi?

Ukrayna savaşı sürecinde, NATO üyesi olarak Türkiye’den beklentiler artabilir ya da savaşın gidişatına bağlı olarak Türkiye üzerindeki baskı artabilir mi?

EDAM Direktörü Sinan Ülgen, diğer NATO üyelerinden farklı olarak Türkiye’nin Suriye’deki durumla ilişkili Rusya ile bir ortaklığı olduğuna ve Türkiye’nin “İdlib gibi bir coğrafyada Rusya’yı karşısına alma lüksü olmadığına” dikkat çekti.

Türkiye’nin bu farklılığının kabul gördüğünü ve Ankara’nın da bu durumu devam ettirmek isteyeceğini ifade eden Ülgen, Türkiye’yi bu süreçte bir tercihe zorlayacak eşiklerden birinin Rusya’nın Ukrayna’da kitle imha silahı kullanımı gibi uluslararası toplumun büyük tepkisini çekecek bir harekete girişmesi olabileceğini belirtti.

Böyle bir durumda yaptırımların ağırlaşabileceğini, Türkiye üzerindeki baskının artabileceğini belirten Ülgen, “Türkiye bir tercihe zorlanırsa tercihini NATO ülkeleri yönünde kullanacaktır. Bu konuda bir kuşku ve Ankara’da farklı düşünce olduğunu düşünmüyorum” dedi.

Türkiye’nin Ukrayna krizindeki tutumu ABD Kongresi’ndeki havayı yumuşatır mı?

ABD Kongresi’nde uzun süredir Rusya ile ilişkileri ve bu ülkeden S-400 alımı sebebiyle Türkiye konusunda olumsuz bir hava hakim.

Ukrayna ordusu Rusya’ya karşı özellikle işgalin ilk aşamalarında Türkiye’nin tedarik ettiği Bayraktar SİHA’larını kullanıyor.

Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki tutumu ABD Kongresi’ndeki havanın yumuşamasını sağlayabilir ve belki de en nihayetinde Türkiye’nin F-35 programına dönmesinin önünü açabilir mi?

İki taraf arasında güvenin çok temel bir seviyede kırıldığı ve bu güvenin yeniden inşa edilmesinin yıllar alabileceği görüşünü aktaran Max Hoffman, “F-35 teknolojik olarak son derece gelişmiş bir sistem. Amerika anlaşılır şekilde bu teknolojik avantajı korumaya odaklanıyor. Ukrayna savaşında gelişmiş hava savunmasında şifreli iletişimin ve hava savunmasında avantajın ne kadar önemli olduğunu gördük” diyor.

Türkiye’nin Ukrayna konusunda ve dış politikada attığı bazı adımların olumlu gelişmeler olduğunu belirten Hoffman, Kongre’de Türkiye’ye ilişkin havanın değişmesi için daha fazlasının gerektiği kanısında.

Hoffman, “TB2 (Bayraktar) 'drone’larının verilmesi ve sınırlı bir operasyonel etkisi olacak şekilde yapılmış olsa da boğazların kapatılmasının birtakım iyileşmelere yol açtığını da düşünüyorum. Erdoğan’ın İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkileri normalleştirme ve gerilimi azaltma çabaları seçime gitmeden önce ekonomiyi korumak ya da avantaj kazanmak amacıyla taktik bazı hareketler bile olsa ABD bu adımları memnuniyetle karşılıyor. Ancak bunlar başlangıç. Kongre’de tavrın değişmesi için Selahattin Demirtaş ya da Osman Kavala gibi siyasi suçlulara ilişkin bazı adımların gelmesi ve S-400 konusunun çözümüne ilişkin adım atılması gerekiyor. Ama ruh halinin bundan 1-2 yıl öncesine kıyasla daha iyi olduğunu söyleyebilirim” diyor.

VOA