Ülkede seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz...

O ne biçim söz öyle!..

Ülkede seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz...


Ali Sirmen
Ali Sirmen

O ne biçim söz öyle!..

O ne biçim laf öyle! En iyisi mi biz bunu hiç duymamış olalım!

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önceki gün bakanlığının bütçesini savunduğu sırada İYİ Partili Ahmet Erozan’ın, “Bütçeyi iyi kullanın, ikinci yarıda biz devralacağız” şeklindeki uyarısına verdiği cevaba karşı, yukarıdaki sözlerden başkaca ne denebilir ki?..

Ahmet Erozan’ın AKP iktidarının sonunu vurgulayan sözleri Çavuşoğlu’nu kızdırmış:

- Hayrola ne oluyorsunuz! Siz de mi Biden’dan umut bekliyorsunuz yoksa, diyor ve ülkede iktidarı değiştirecek bir seçim olmadığını söyledikten sonra da ipin ucunu kaçırıyor:

- Ülkede seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz...

Söylediği lafın nereye gideceğini bilmesi gereken bir dışişleri bakanından bunları duyunca insan irkilerek soruyor:

- Ne diyor bu adam yahu?

Haydi Siz de mi Biden’dan umut bekliyorsunuz? sözlerini bilinçaltına işlemiş, “bizi getiren ABD getirdiği gibi götürmesin sakın!” telaşının ifadesi olarak yorumlayalım.

Peki, muhalefete, “seçim olsa bile iktidar size verilmez” denmesinin anlamı ne?

Nasıl olacak da seçime rağmen iktidar devredilmeyecek?

Faşist darbe dışında bunu gerçekleştirmenin başka bir yolu daha var mı?

Daha önce devletin laik demokratik niteliğini, eline geçmiş olan devlet erkini, cebir şiddet yerine ikame edip manevi cebir unsuru olarak kullanarak değiştirmiş olanların bunu bir kez daha denemekte beis görmeyecekleri aşikârdır. Onların, böyle bir girişimde bulunmalarını engelleyecek hukuk, adalet duyguları veya ettikleri yemine sadakat kaygıları yoktur. Bir kez daha, gönül rahatlığıyla sivil darbeyi deneyebilirler.

Bu durum göz önünde bulundurulunca, Mevlüt Çavuşoğlu’un Meclis kürsüsünde anayasal suç işlediği gerçeği daha belirginleşiyor. Çavuşoğlu, anayasanın 301-313. maddelerinde düzenlenmiş anayasayı ihlal etme suçuna davetiye çıkarmaktadır.

İşin ilginci, AKP’nin seçimleri kaybetmesi halinde bu sonucu tanımayacağı yönündeki söylentilerin son zamanlarda iktidar ve ona yakın çevrelerce sıkça dile getiriliyor olmasıdır.

Bu olgunun nedenini, sandıkta kazanmaktan umudu kesmiş olan AKP’nin, kamuoyunu “nasıl olsa seçimi kaybetseler bile gitmeyecekler” düşüncesiyle sandıktan soğutma taktiğiyle açıklayabiliriz.

Yoksa AKP’nin sandıkta kaybettikten sonra gitmemekte direnme olanağı yoktur.

***

Sivil darbeci AKP, laik Cumhuriyeti dönüştürmek fikri kafasının baş köşesine iyice yerleşik olarak iktidara gelirken “ılımlı” İslamın (ılımlı yazılır uyumlu okunur) piyasa ideolojisi-demokrasisi ve emperyalizm ile uyum içinde hareket edecek bir çizgiye çekilmesi umutlarının dorukta olduğu bir dönemde ABDAB kulislerinde kotarılmış, Amerikan tezgâhlarında dizayn edilmişti.

Türkiye’deki sivil darbeciler AKP’nin ılımlı İslam modelinin baş projesi olarak, geniş iç ve dış desteklerin ustaca bir araya getirilmesiyle oluştuğu bu dönemde senaryolarını gerçekleştirdiler.

Bugün o dış desteklerin hiçbirisi yoktur. Bir zamanların örnek gösterilen AKP Türkiyesi’ne Batı bütün kurumlarıyla yaptırım uygulamaktadır.

Yaptırımlar konusunu irdelerken, ilk defa ABD ve AB’nin Türkiye’ye yaptırım konusunda ortak bir tutumda olduklarının ve artık bir müttefike değil, hasma karşı kullanılan dili kullandıklarını gözden uzak tutmamak gerek.

AKP modeli başarısız olmuştur, öngörülemez, denetlenemez olmasının beceriksizliğinin yanı sıra, kendi alt emperyalist emellerini de işin içine katınca, her türlü destekten yoksun bir hale gelmiştir.

İç ve dış desteklerini, onlara en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde tüm desteğini yitirmiş olan AKP sandığın sesine bigâne kalmaya kalkışırsa sonunun hüsran olduğunu görür.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ali-sirmen/o-ne-bicim-soz-oyle-1799520

ALİ SİRMEN / CUMHURİYET