Ümit Boyner: Çok vakit kaybettik
BORÇLU BİR ÜLKE OLMAKTAN KURTULAMAYIZ
Ümit Boyner: Çok vakit kaybettik
TÜSİAD'ın eski Başkanı ve Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner: Türkiye'nin kuruluşundaki iki temel konuya dönerek değişmesi gerekiyor. Gelişmiş medeniyetleri çıpa alarak muasır medeniyetler seviyesine çıkmak ve aşmak idealine geri dönmemiz gerekiyor.
TÜSİAD'ın eski Başkanı ve Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, Türkiye'nin üretme biçimini değiştirmesi gerektiğine dikkat çekerek, “İçinde küresel olarak rekabet edecek fikir, marka, katma değer, yenilik olanı üretmezsek sürekli cari açık vererek büyüyen borçlu bir ülke olmaktan da kurtulamayız” dedi.
Kurucu ortakları arasında Zorlu Holding’in de yer aldığı sosyal inovasyon platformu imece tarafından “Geleceğe Etki” temasıyla çevrimiçi düzenlenen imece summit’te konuşan Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner şu konulara işaret etti:
- Sıfır noktasına yani Türkiye'nin kuruluşundaki iki temel konuya dönerek değişmesi gerekiyor. Gelişmiş medeniyetleri çıpa alarak muasır medeniyetler seviyesine çıkmak ve aşmak idealine geri dönmemiz gerekiyor. Bilimi, aklı ve evrensel vicdanı her şeyin üstünde tutma idealine dönmeliyiz.
- Çok ciddi bir değerler onarımı da gerekiyor.
- Pandemi bize şunu gösterdi bir insan sağlıklı ve güvende değilse 7 milyar insan çeşitli ölçülerde risk altında. Hem dünyada hem ülkemizde kapsayıcı gelişmeyi kimseyi geride bırakmayan bir ilerlemeyi yapmak zorundayız.
- 2015’te tüm devletlerin kabul etiği 17 sürdürülebilir kalkınma hedefine uygun olarak tüm sektörlerin kendini yenilemesi gerekiyor.
- Musibetin sizi bulmasını beklemeyin, musibet hepinizi buldu. Farkına varmak için de beklemeyelim.
- En büyük gücümüz insan sermayemiz yaşadığımız topraklar 5 bin yıllık deneyimini, artık bilimle, en yeni teknolojilerle, yapay zekayla buluşturmamız gerekiyor.
BORÇLU BİR ÜLKE OLMAKTAN KURTULAMAYIZ
- Çok vakit kaybettik ama hâlâ şansımız var diye düşünüyorum. Hukukun üstünlüğü demokratik değerler, ifade özgürlüğü, kadın ve çocuk hakları çok önemli.
- Türkiye'nin üretme biçimini değiştirmesi gerekiyor. İçinde küresel olarak rekabet edecek fikir, marka, katma değer, yenilik olanı üretmezsek sürekli cari açık vererek büyüyen borçlu bir ülke olmaktan da kurtulamayız.
- İyilik için, daha iyi bir yaşam için, başka bir şansımız olmadığı için değişmeliyiz.
- Paris Anlaşması’nı örnek olarak alabiliriz. Türkiye imzacı ama hala onaylamadı. Türkiye genel çevresel performansta 57 ülke arasında 48. sırada. Sera gazı kategorisinde düşük, enerjide ise çok düşük bir performansa sahip. Buralarda sektörler bazında yapılacaklar çok iş var.
- Yeşil üretime en büyük yatırımı yapmayı planlayan Avrupa Birliği'ne aday üyeyiz. Sınır komşusu olduğumuzu hatırlamak bile potansiyelimizi gerçekleştirmek için bize cesaret vermeli. Rekabet anlayışımızı da bu yönde değiştirmeliyiz.
Zİrvede, “Değişim Gerçekten Mümkün mü?” başlıklı oturumda Next Academy Kurucusu, Akademisyen Levent Erden’in moderatörlüğünde, Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Ufuk Akçiğit ve KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır da açıklama yaptı.
UFUK AKÇİĞİT: POLİTİKA VE KURUMLARIN DA DÖNÜŞMESİ GEREKİYOR
Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Ufuk Akçiğit, dünden bugüne dönüşümün hep devam ettiğini, geçmişteki insanlara göre dönüşümü gerçekleştirirken daha avantajlı olduğumuzu ama bununla birlikte önümüzdeki problemlerin de daha büyük olduğunu söyledi. Yakın zamanda Profesör Daron Acemoğlu ile yaptıkları bir araştırmadan da söz eden Akçiğit, gençlik ve dönüşüm ilişkisini ortaya koyan araştırmanın detaylarını şöyle paylaştı: “Yaptığımız araştırmada Amerika’daki şirketleri inceledik. En yaratıcı şirketlerin genelde genç yöneticileri olan şirketler olduğunu gördük. Genç yöneticiler gençlerle çalışıyor ve en radikal inovasyonlar da onlardan geliyor. Gençlerle çalışmanın dönüşüm yaratmadaki etkisi şu: Kutunun dışından düşünebiliyorlar. Dönüşümü daha rahat tartışmak için gençlerin önünü açmalıyız.”
Dönüşümün önündeki engeller konusuna da değinen Akçiğit, bu noktada şöyle konuştu:
“Yaptığımız araştırmalarda her ülkenin dönüşümünün önünde farklı engeller olduğunu gördük. Örneğin zamanında yapılmış iyi niyetli politikalar dönüşümün önünde en büyük engellerden biri. Almanya örneğinde özelleştirmelerde şirketlere ne kadar büyümeleri gerektiği konusunda hedefler konmuş ve hedefleri tutturamamaları halinde büyük cezalar verilmiş. Hintli şirketlerde bir şirketin büyüklüğünün o şirkete sahip olan ailenin büyüklüğü hatta kaç erkek çocuğu olduğuyla ilişkili olduğunu gördük. Çünkü güven probleminden dolayı sadece aile üyeleri şirketi yönetiyor. Amerika’da da eşitsizlikleri artıran 80’lerin başında uygulanan politikalar. O yıllarda ekonomi büyüsün diye gerçekleştirilen vergi indirimleri ve birleşme satın almanın önünün açılması bugün sadece büyük şirketlerin daha da büyümesini sağlayan bir ortam yaratmış. Zamanında uygulanan politikalar işe yaramıyor olabilir. Sadece insanların değil politika ve kurumların da dönüşmesi gerekiyor.”
“Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin: İklim kanunu çıkarmamız gerekiyor”
Yerel Yönetimlerin Değişimi Yönetmedeki Rolü” başlıklı oturumda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin de konuşmacı olarak yer aldı.
EKREM İMAMOĞLU: “YEREL YÖNETİMDE REFORMA İHTİYAÇ VAR”
İstanbul için yeşil dönüşümün önemli bir ihtiyaç olduğunu belirten İmamoğlu, göreve geldikten sonra Kemerburgaz ve Hacıosman’da bulunan kent ormanlarını hizmete açarak 2020 yılında 3 milyon metre kareye yakın iki ormanda aktif yeşil alanı İstanbul’a kazandırdıklarını belirtti. Şu anda Kemerburgaz kent ormanında 3 milyon 600 bin metrekarelik bir alanı daha hazırladıklarını ifade eden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böylelikle bu iki alanda 6 milyon 300 bin metrekareyi aşan muazzam bir aktif alanı İstanbulluların hayatına katmış olacağız. Özellikle dere havzalarını ve yıllardır tartışılan Ayamama ve Kurbağalıdere gibi 15 noktadaki dere havzasıyla ilgili sıkı bir çalışma yapıyoruz. Temiz su, atık su ayrımı yapıyor, su yönetimini etkin bir şekilde yeşil dönüşümün içine katarak 15 yaşam vadisi tasarlıyoruz. Atık yönetimiyle ilgili ciddi adımlar atıyoruz. İstanbul’un yüzde 15’lik çöpünü yakarak enerjiye dönüştürecek bir tesisimizi mayıs ayı içinde tamamlıyoruz. Buna ilave aynı kapasiteye yakın şehrin iki farklı yakasındaki iki tesis için de fizibilite çalışmalarını yürütüyoruz. Tüm bu dönüşümü bütüncül bir yapıda yönetiyoruz. Dönüp baktığınızda yerel yönetimin reforma ihtiyaç duyduğunu da görüyoruz. Kentin sahibi bu kentte yaşayan insanlar olmalı. Hesap sormalı, denetlemeli. Hem yasal düzenlemelerde hem yönetimde olan insanların yerel demokrasiye inançlarını ortaya koyma konusunda reforma ihtiyaç var. Biz İstanbul olarak örnek modeller üretmeye gayret ediyoruz. Kent meydanlarından yeşil alanlarının tasarlanmasına kadar birçok alanda süreci halkla birlikte yarışmalar yaparak yönettik. Adil, yeşil ve yaratıcı olmak üzere üç ana prensip üzerinden bir gelecek vizyonumuz var. Katılımcılığı önemsiyoruz. Bir sokağın bile ihtiyacını orada oturan insanlarla yönetmek için maksimum demokrasiyle, yeni nesil bir yerel yönetim anlayışıyla çalışıyoruz.”
ZORLU HOLDİNG CEO’SU ÖMER YÜNGÜL: AR-GE YATIRIMLARI ÖNEMLİ
Zervede konuşan Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, Zorlu Holding’in dönüşümü için en önemli adımlarından birinin 2016 yılında hayata geçirdikleri Akıllı Hayat 2030 sürdürülebilirlik stratejisi olduğundan söz etti. Bu kapsamda; tüm faaliyetlerini daha sürdürülebilir hale getirmeye odaklandıklarını anlatan Yüngül, sürdürülebilir değişim yaratma konusunda eğitim ve bilimin de önemine dikkat çekti. Yüngül, konuyla ilgili şöyle konuştu: “Bilim ve eğitimi merkeze koymadan ve zihniyeti bu odak üzerinde değiştirmeden bir yere gidemeyiz. Kurumları mutlaka bu bilinçle güçlendirmek; empati duygusu ve adalet temelli kuralları koyup uygulamak, tüm bunları yaparken de hiyerarşik ortamı azaltarak organizasyonu yeniden şekillendirmek gerekiyor.”
Gelişim ve çağın gereksinimlerini yakalamak adına Ar-Ge’ye yatırımın da önemli olduğunu ancak bu noktada yöntemin sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Yüngül, bu konudaki görüşlerini de şöyle ortaya koydu: “Özellikle start-up dediğimiz girişimcilerin patent almalarını artıramazsanız sürdürülebilir büyüme ve refahı yakalamada geri kalırsınız. Patent üretme yaşınızı gençleştirirseniz, gençlerin ürettiği patent sayısını artırırsanız sürdürülebilir büyümeyi yakalarsınız. Bunu araştırmalar da ortaya koyuyor. Batı ülkelerinde özellikle start-up’ların patentlerinin çok fazla olması, patent üretme yaşının düşük olması refahı artırıyor. Doğu ülkelerinde tam tersi olduğu için sürdürülebilir büyüme olmuyor. Bir diğer önemli konu da gençleri daha çok sürece dahil etmek. Ülke yönetiminde de şirket yönetiminde de gençleri kapsamadığınız zaman iş sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Büyümek istiyorsak her konuda mevcut işlerimizi ve bakış açılarımızı yeniden ele almak ve daha farklı yapmak zorundayız.”
CUMHURİYET