Üniversite Tercihi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?
“Puana göre değil başarı sırasına göre tercih yapılmalı”
Üniversite Tercihi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?
Üniversiteye girmek isteyen adaylar, ÖSYM internet sitesinde yer alan 2021-YKS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nda belirtilen kurallara göre, vatandaşlık numaraları ve şifreleriyle tercih yapabilecek. Adayların 24 tercih hakkı olacak. Tercih işlemleri, 20 Ağustos Cuma saat 23.59'da sona erecek.
ÖSYM’nin açıkladığı üniversite kontenjanlarına ait verilere göre, devlet üniversitelerinin toplam kontenjanı, ön lisans programları için 413 bin 504, lisans programları için 390 bin 923, özel yetenek programları için 23 bin 904, okul birincileri için 24 bin 537 olmak üzere toplam 852 bin 868 oldu. Vakıf üniversitelerinde ön lisans programlarına 75 bin 44, lisans programlarına 92 bin 396, özel yetenek programlarına 4 bin 171 olmak üzere toplam 171 bin 611 kontenjan ayrıldı. Yani 2021 yılında yükseköğretim kurumlarında toplamda 1 milyon 24 bin 479 kontenjan bulunuyor.
“Puana göre değil başarı sırasına göre tercih yapılmalı”
İki milyon 500 binden fazla kişinin üniversite kazanma hayaliyle ter döktüğü sınavın ilk aşaması olan Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) 180 puan barajını geçebilen 1 milyon 627 bin 539 aday, yükseköğretim kurumlarına girmek için tercih yapabilecek. VOA Türkçe’ye değerlendirme bulunan eğitim yazarı Turgay Polat, sınavın zorluğu nedeniyle Türkiye’de 2021 yılında geçmiş yıllara kıyasla en fazla öğrencinin baraj altında kaldığına dikkat çekti. Öğrencilerin istedikleri puana ulaşamamasına karşın başarı sıralarının geçen yıla göre yükseldiğini kaydeden Polat, “Sayısalda geçen sene 390 puan alan öğrenci 109 binlerdeyken bu sene 400 puan alan öğrenci 46 binlerde. Yani neredeyse iki kattan fazla fark var. O yüzden puanlara asla bakmasınlar. Puanlar onları çok yanıltır. Başarı sıralarına bakacaklar. Başarı sıraları da geçen seneki bir öğrencinin yerleştiği sırayı gösteriyor. Geçen sene herhangi bir üniversitenin bir bölümüne son yerleşen öğrencinin başarı sırası kılavuzda da mevcut” dedi.
Adayların 24 tercih hakkının tamamını kullanmasını öneren Polat, “Geçen sene 11 bininci girmiş; ben de 11 bininciyim, girerim’ diye bakılmaması lazım. Çünkü bu kadar kalabalık bir kitlenin eğilimlerini tek tek bilme şansımız yok. O yüzden bunlar tahmindir. İlk üç tercihlerinde puanlarına ve başarı sırasına hiç bakmadan hayal ettikleri bölümü yazsınlar. Sonraki beş tercihte de kendi başarı sıralarından biraz daha yüksek bölümleri yazsınlar. Ardından kendi başarı sıralarına eşit ya da düşük puandaki bölümleri yazarak tercih yapsınlar. İşin doğrusu da budur” diye konuştu.
“Yüzde 15-20 bandından tercihleri sıralamaya başlayabiliriz”
Bazı vakıf üniversitelerinin ilk sıralarda tercih edilmesi durumunda ek burslar verdiğini de hatırlatan uzman psikolojik danışman ve Türk Psikolojik Danışma Rehberlik Derneği Aydın Şube Başkanı Süleyman Çokay ise, “Eğer puana göre hareket edersek, normalde çok daha iyi bir yere gidilebilecekken, daha düşük bir bölüme ya da istemediğimiz bir bölüme gitme durumunda kalırız. Yüzde 15-20 bandından tercihleri sıralamaya başlayabiliriz. Örneğin öğrencimiz 100 bininci olduysa 80 binden başlayabiliriz. Herkesin ulaşmak istediği zirveye uygun bölümleri mutlaka yazalım. Hem psikolojik olarak bunun artısı var hem de dalgalanmalara bağlı olarak da farklı sonuçlar çıkabiliyor. Geçmiş yıllarda gördük” dedi.
Adayın başarı sırasına uygun okulların arasından istemediği hiçbir okula tercihleri içinde yer vermemesi gerektiğini de kaydeden Çokay, “Hangisini daha çok istiyorsak, hangi bölümün bizim kişilik özelliklerimize uygun olduğunu düşünüyorsak ya da o şehrin özelliklerini bir artı olarak görüyorsak yazalım. Tercih yapacağımız üniversitenin bulunduğu şehir de çok önemli. Çünkü şehrin sermayesinden, kültürel mirasından, psiko-sosyal ilişkilerinden etkileneceğiz. Öğrencinin kişisel gelişimini olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek birçok faktör var. Dolayısıyla tercihler, öncelikli olarak puana değil tamamen isteğe bağlı olmalı. Yani bölümleri, meslekleri, şehri bir bütün olarak düşünmek lazım. Bizde büyükten küçüğe doğru dizip ‘en yüksek puanlı olan iyidir’ gibi bir algı var. Aslında öyle değil” sözlerini kullandı.
“Önce bölüm değil okul tercih edilmeli”
Peki öğrenciler tercih edecekleri üniversiteler ve bölümlerle ilgili neleri araştırmalı? Yükseköğretim Kurulu’nca oluşturulan YÖK Atlas internet sitesi (yokatlas.yok.gov.tr) üniversite seçimi konusunda adayların fikir sahibi olmasını sağlıyor. Sitede, lisans ve ön lisans programlarına yönelik yerleşenlerin cinsiyet dağılımından, geldikleri illere, mezun oldukları liselerden, üniversitelerin ülke genelinde tercih edilme istatistiklerine, öğretim üyesi sayısı ve unvan dağılımlarından, değişim programlarıyla giden/gelen öğrenci sayısına kadar pek çok bilgi yer alıyor. Ayrıca adaylar üniversitelerin kendi internet sitelerinden de bilgilenebiliyor. YÖK’ün 6 Ağustos'a kadar "https://sanalfuar.yok.gov.tr" internet sitesinden sunduğu “Üniversiteni Keşfet YÖK Sanal Fuarı 2021” uygulamasının yanı sıra birçok üniversite de bu yıl tercih ve tanıtım günleri düzenliyor.
Öğrencilerin seçecekleri bölümden önce üniversite tercihini doğru yapması gerektiğini vurgulayan eğitim yazarı Polat, “Türkiye’de üniversitelerdeki toplam bölüm çeşitliliği 2 bin 800’dür. Ama bütün İŞKUR’un (Türkiye İş Kurumu) kaynaklarına, insan kaynakları sitelerine baktığınızda Türkiye’de insanların şu an aktif yaptığı meslek ve iş çeşidi 60 bin 800. Bilgisayar mühendisliği mezunu bir insan, bin 500’e yakın farklı işte çalışabiliyor. Demek ki bölüm temelli bakış açısının yerine üniversite temelli bir bakış açısı sunmak lazım. Üniversite aslında bir yol arkadaşıdır. Bir öğrenci bugün 2021 senesinde üniversiteye girdiğinde en az 5 yıl eğitim alacak ve 2026’da mezun olacak. Dolayısıyla hiçbirimiz 2026’da dünyanın nasıl dönüşeceğini kestiremeyiz. O yüzden bugün çocuklara ‘şu işte gelecek var, bunu seç iş bulursun’ gibi kavramlarla yaklaşmak onlara çok büyük bir kötülük yapmak demek” ifadelerini kullandı.
“Üniversite öğrenciye uluslararası programlar sunuyor mu?”
Adayların üniversiteleri dünya çapında kabul gören kriterlere göre değerlendirerek tercihte bulunması gerektiğini söyleyen Polat, “Stanford ekolüne göre artık dünyada bir kurumun üniversite sayılabilmesi için beş kriteri taşıması lazım. Birincisi, üniversite demek, öğrencisini dolaşıma sunan kurum demektir. Yani beş yıl boyunca bir binaya öğrenciyi kapatıp dersleri ve sınavları verip beş yıl sonra bir mezuniyet belgesi vermeniz, o çocuğa hiçbir katkı sağlamıyor ve buna üniversite denmiyor. O yüzden dünyadaki şu anda en önemli eğilim, üniversitenin başka üniversitelerle, başka ülkelerle, başka kurumlarla öğrencisini hareket ettirecek düzeyde programlar hazırlaması. Yani dünyanın farklı ülkeleriyle yurt dışı programlarını açması. Öğrenciler gittikleri üniversitelerin kendilerine sağlayacağı uluslararası programlardan çok iyi haberdar olsunlar” dedi.
“Bölümler arası yatay ve esnek örgütlenebilen üniversiteler seçilmeli”
İkinci kriter olarak, tercih yaparken öğrencilerin okulun sunduğu yabancı dil avantajlarını öğrenmesi gerektiğini kaydeden Polat, bölümler arası esnek ve yatay örgütlenebilen üniversitelerin öncelikli tercih edilmesi gerektiğini de belirtti: “Soracakları üçüncü kriter, seçeceğiniz üniversitede bir bölümde okurken başka bölümlerden aldığınız dersler, size verilen seçmeli dersler, yan dalınız, çift ana dalınız, sertifikalarınız, bölümler üstü bir şekilde farklı eğitimler almanız mümkün mü? Hukuk mezununun bir yazılım öğrenmesi, iletişim mezununun sağlıktan, işletme mezununun endüstriden ya da bir mühendisin finanstan bilgiler öğrenmesi gibi çapraz kavramlar o kadar biraraya geldi ki üniversitelerde bu yatay örgütlenmenin sorgulanması lazım. Adaylar bölümlerin kendilerine sunulan seçmeli ders oranına ve havuzuna, başka alanlarda yan dal kolaylığına ve sertifika kolaylığına baksınlar.”
“Üniversite dünyada hangi konumda?”
Tercihte bulunurken dördüncü kriter olarak, üniversitelerin şirketlerle işbirliğinin olup olmadığının, staj imkanlarının öğrenilmesini isteyen Polat, son kriter olaraksa üniversitelerin dünyadaki konumunun değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Polat, “Bir üniversiteye gittiniz, yüksek lisans yapacaksınız ya da yurt dışında bir şirkette çalışacaksınız. O zaman üniversitenizin küresel sıralamalardaki yerine bakılır. ‘Times Higher Education’ (THE) ve ‘QS’ dediğimiz dünyada kabul görmüş iki tane sıralama vardır. Kendi mahallenizde yaptığınız memnuniyet araştırması kimseyi ilgilendirmez. Bu dünyaca kabul edilmiş sıralamalardaki yerinize bakarlar ve ona göre size yüksek lisans bursları verirler veya şirketler ona göre eğitiminizi kalitelendirir. O yüzden öğrenciler bu beş soruyu sormadan asla üniversite seçmesinler” dedi.
“Aileler çevreden duyduklarıyla değil araştırdıklarıyla öğrencileri yönlendirmeli”
Tercih sürecinde yalnız öğrencinin değil ailesinin de ayrı tercihlerde bulunabildiğine dikkat çeken uzman psikolojik danışman Çokay ise “Ne yazık ki öğrenci tercih yapmıyor. Hep diyoruz ya ‘Türkiye’de iki kişi evlenmiyor, aileler evleniyor.’ Tercih yaparken de öğrencinin tercihi değil de herkesin bir tercihi var. En son yaşadığım olayda, anne 24 tercih çıkarmış. Baba ayrı bir 24 tercih çıkarmış. Sınavın baş aktörü olan öğrenci ayrı bir 24 tercih çıkarmış. Yani ilginç olan, her 24 tercihin de birbirinden bağımsız olması. Aileler kendi kafalarındaki şablona göre bir meslek seçiminde bulunuyorlar ya da olmak isteyip de olamadığı meslekleri devamlı öğrencilere vurgulamak istiyorlar. Şehir seçimine çok fazla müdahale ediyorlar. Bence en büyük sıkıntılardan bir tanesi, fikir alışverişinde bulunurken bu işin uzmanlarına danışılmaması. Eğitim uzmanlarına, psikolojik danışmanlara, okuldaki rehberlik ve psikolojik danışmanlık birimlerine başvurmak lazım” sözlerini kullandı.
Ailelerin çevreden duyduklarıyla değil araştırma yaparak tercihlerle ilgili yönlendirmede bulunması gerektiğini de kaydeden Çokay, “Hem devlet hem vakıf üniversitelerinin web siteleri oldukça aktif. Bunları takip etsinler. Artık klasik meslekleri bir kenara bırakmak lazım. Günümüzde hibrit meslekler var, farklı bölümler, alanlar var, sektörler var. Bunlara bakmak lazım. Klasik üniversitelerin dışında araştırma üniversiteleri var. Türkiye’de 16 üniversite, araştırma üniversitesi seçildi. Bunların ekstra özellikleri var. Dolayısıyla tercihi geniş bir yelpazede değerlendirmek gerekiyor” diye konuştu.
VOA