Üniversiteliler Anlatıyor: "Üniversitenin niteliksizleştirilmesi öğrencileri politikleştiriyor"

Kadın hakları etkinliği için 'Yönetim bir şey der mi'? korkusu

Üniversiteliler Anlatıyor: "Üniversitenin niteliksizleştirilmesi öğrencileri politikleştiriyor"




Üniversiteliler Anlatıyor: "Üniversitenin niteliksizleştirilmesi öğrencileri politikleştiriyor"

Üniversite kampüsünde politik kimlikleriyle var olmaya çalışan öğrenciler baskılarla karşılaşıyor. Gençler, kampüste farklı görüşlere yer verilmemesinden yana dertli. Üniversiteliler Anlatıyor dizisinin üçüncü bölümü:

Üniversite öğrencilerine göre, politik kimlikle kampüste var olma çabası, Demokles'in kılıcının her an tepelerinde hissedilmesine yol açıyor. Siyasi görüşünü dile getiren ya da görüşleri doğrultusunda aktif olanlar üniversite yönetimlerinin baskılarıyla karşılaşabiliyor. Kampüste politik olmanın bedelleri olabiliyor.

Öğrenciler genellikle muhalif çalışmaların engellendiğinden şikâyetçi. Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi'nde okuyan Akın Kara, Hataylı. "Sosyalistim, muhalifim" diye sözlerine başlayan Akın, Gezi Parkı eylemleri sırasında politikleşen gençlerden. Okuduğu üniversitede özel güvenliklerin her an diken üstünde olduğunu, panoları sürekli teftiş ettiklerini söyleyerek "Ancak bu teftiş sağ gruplara yönelik olmuyor" diyor. Akın, Alevi bir aileden gelen, Aleviliği kültür olarak sahiplenen biri:

"Sünni dernekler okulda rahatça çalışma yapabiliyor. Bu ülkede Alevi dernekler de var ama üniversitede yoklar. Onların da çalışmaları olmalı, neden olmasın?"

Akın Kara, ev arkadaşı Bekir Sade ile

Akın Kara, ev arkadaşı Bekir Sade ile

Üniversite kampüsünde farklı görüşlere yer verilmemesi, gençlerin dillendirdiği ortak bir sorun. Kırıkkale Üniversitesi'nde okuyan Erkan, CHP üyesi bir genç. Öğrencisi olduğu hukuk fakültesine panel ya da seminer gibi etkinliklerde konuşma yapmak için yalnızca sağ görüşten insanların çağrıldığını söylüyor:

"Gelin, bir başka görüşle de tartışalım konuyu? Yok. Neden? 'Bizim aklımız bize yeter' diye düşünüyorlar."

Kadın hakları etkinliği için 'Yönetim bir şey der mi'? korkusu

Kadın hareketi içinde yer alanların da karşılaştıkları sıkıntılar var. HatayMustafa Kemal Üniversitesi öğrencisi Kamile Çokluk, kendisini "feminist" olarak tanımlıyor. Dört sene önce 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yaptıkları mütevazı etkinliğin engellenmesini unutamıyor:

"Bir kutu hazırlayıp mora boyamıştık. Kampüsteki kadınların dileklerini kutuya atmasını istedik. Sivil polisler kutuyu aldı, sözel saldırıda bulundu. Etkinliğimizi dışarıda tamamladık."

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde okuyan Fatma, dinine bağlı genç bir kadın. O da toplumsal cinsiyet konularıyla ilgileniyor. "Sınıfta, 'Dün bir kadın öldürüldü' diyorum, 'Fatma feministlik yapma' diyen oluyor. Bununla çok sık karşılaşıyorum" diye anlatıyor. Kampüste kadın haklarıyla ilgili etkinlikler düzenlemek istese de pek kolay değil. Fatma'ya yol gösteren hocaları olmuş ama onların da "Yönetim bir şey der mi?" korkusu taşıdıklarını söylüyor. Bir gün yapmak istediği etkinliğe izin çıksa dahi üniversite imkânlarından faydalanabileceğine dair şüpheleri var. "Finansal olarak ondan olanlara destek var, bize yok" diyor.

"Onlar" ile kastı, iktidara yakın duran öğrenciler.

"Kimliğimizden ötürü yaşadığımız problemler derinleşiyor"

Mardin Artuklu Üniversitesi'nden Cesur da iktidar yanlısı olunmadığında sıkıntıların artış gösterdiği kanaatinde. Cesur, Kürt bir öğrenci. Üniversitede Kürt gençlerin örgütlenemediğinden bahsediyor. Düzenlenen etkinlikler bile sıkıntılı.

"Bir grup kadın arkadaş 8 Mart'a erbane çalıp 10 dakika yürümek istediğinde okula zırhlı araç geldi! Böyle bir baskının olduğu yerde insanlar okumaya çalışıyor."

Politik olarak sözünü esirgemeyen öğrencilerin buna pişman edildiğini dile getirerek kimi zaman düşük notlarla kimi zaman da öğrenci topluluklarının hareket alanının kısıtlanmasıyla hizaya getirilmeye çalışıldığını söylüyor:

"Kürt gençlerin kendilerini ifade edebileceği alanlar yok. Ya tutuklama ya şiddet. Kimliğimizden ötürü yaşadığımız problemler gün geçtikte derinleşiyor."

Cesur, Boğaziçi Üniversitesi'nde halen devam eden protesto eylemlerinin etkisiz olduğunu düşünüyor ve eleştiriyor:

"Melih Bulu'yu ben de meşru bulmuyorum ama Boğaziçi'nde muhalefet biçiminin değişmesi lazım. Eğitimi durdurma eylemi yapılabilirdi. Bizim hayatımızın bütün alanlarına kayyum atanmışken, başımıza yağmayan taş kalmamışken, demokrasicilik oynamak gibi geliyor."

Bir öğrenci evinin duvarı

Bir öğrenci evinin duvarı

"Fakültelerde küçüklü büyüklü mescitler açtık"

Kampüste sorun yaşamayan öğrenciler de var. Kendisini "Müslüman" kimliğiyle tanımlayan Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden İkbal Baran, 2014 yılında üniversiteye giriş yapmış. Önder İmam Hatipliler Derneği'nin Karaman şubesini kuranlar arasında yer alan emekli imam olan babasının çevresi nedeniyle aldığı burslarla maddi anlamda zorluk yaşamadığını anlatıyor. Okuldaki ikinci senesinde, kaldığı yurttaki kantini işletmeye başlamış.

İkbal, fakültedeki "Mescit Topluluğu"nun kurucusu. Başkanlığını da yaptığı topluluğun faaliyetlerini, "Fabrikatörler ya da maddi durumları iyi olan insanlarla görüşerek fakültelerin içinde küçüklü büyüklü mescitler açtık. Kitap okuma çalışmalarımız oldu. Boyama kitabı projesi yaptık ve kitapları Suriye, Filistin ve Gana'daki yetimhanelere gönderdik" sözleriyle anlatıyor.

"Müslüman kimliğini çıkardım, ateist ve sosyalist oldum"

Üniversite hayatıyla beraber dindar yaşamı geride bırakan gençler de bulunuyor. Bekir Sade, üniversite okumak için geldiği İstanbul'u ona özgürleşme alanı sağlayan bir yer olarak görüyor. Bekir'in ailesi, Menzil tarikatına mensup. Politik değişimi, 2015 seçimleriyle başlamış. Politikleşme süreci İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduktan sonra hızlanmış. "Diren Üniversite” adlı öğrenci hareketiyle tanışmasıyla hayata bakışı değişmiş.

"Ailemin bana yüklediği ‘Müslüman', ‘erkek', ‘oğul' kimlikleri ve bunların hepsinden beklentileri vardı. Hepsini çıkardım. Ateist, sosyalist, vegan oldum. Üzerime en çok giydiğim kimlik, muhalif kimliği.”

Beyazıt kampüsünde, kendisi gibi sol görüşlü öğrencilerin katılım gösterdiği 10 Ekim Katliamı'nın yıldönümü ya da 1 Mayıs gibi günlerde güvenlik önleminin üst düzeye çıkarıldığını söylüyor. İstanbul Üniversitesi'ndeki atmosferi "Benden önce" ve "Benden sonra" diye ikiye ayırıyor. Üniversitenin barış sürecinin sona ermesi ve darbe girişiminin ardından baskıların artmasıyla 2016'dan sonra bambaşka bir yere dönüştüğünü anlatmak için bu ifadeyi kullanıyor. Bekir'e göre, üniversitenin niteliksizleştirilmesi öğrencileri ister istemez politikleştiriyor.

"Transım diye eğitim hakkımı engelleyemezsin"

Üniversitelerde sorun yaşayan öğrenciler arasında LGBTİ'ler de var. LGBTİ+ öğrenciler kimi zaman kulüpleşmekte kimi zaman ise var olan toplulukların etkinliklerini devam ettirmek konusunda sıkıntı çekiyor. Trans kadın Efruz, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuyor. Efruz, seçimlerde en çok oyu alan Raşit Tükel'in yerine Mahmut Ak'ın rektör olarak atanması, ihraç edilen akademisyenler derken üniversitenin kötülediğini, "İ.Ü. Radar" topluluğu olarak gerçekleştirdikleri etkinliklerin 2016'dan sonra sönümlendiğini söylüyor:

Trans öğrenci Efruz

Trans öğrenci Efruz

 

"O zamana dek oldukça görünürdük. Her fakültelerde stant açardık. Homofobi karşıtı yürüyüşten kürsü konuşmalarına, Transları Anma Günü'nde köşe kurmaktan öğrenci temsilciliği seçimlerine katılmaya çok etkinlik yaptık."

2016 yılında polis, çevik kuvvet ve özel güvenliklerle çevrilen Beyazıt kampüsünde bir grup trans olarak okula girmeye çalışırken kimliklerinde yazan cinsiyete göre aranmak istediklerinde nasıl karşı çıktıklarını anlatıyor. Efruz, söz konusu uygulamaya her gün maruz kalmamak için okulu bırakan arkadaşları olduğunu anlatıyor:

"Ben trans kadınım, 'Seni erkek arayacak' diyorlardı. Kimliğin değişmesi için işleyen bir süreç var ve sen benim anayasal hakkım olan eğitim hakkımı engelleyemezsin."

Efruz, kadın ya da erkek olsun aramanın her türlü keyfi ve hukuksuz olduğunu, bir grup arkadaşıyla yaptıkları protestoların sonuç verdiğini, bir süre sonra güvenliğin aramayı bıraktığını söylüyor. O dönemden aklında kalan bir mesele daha var:

"Konu translık olunca ahlakçı perspektiften bakarlar. Kendilerine solcu diyen yoldaşlarımızı yanımızda göremedik. O zaman biz 5-6 trans, tek başımıza direndik."

Burcu Karakaş

Deutsche Welle Türkçe