Üniversitelilere müdahale ve operasyonlar hukuka uygun mu?
"Gösteriye müdahale hukuka uygun değil"
Üniversitelilere müdahale ve operasyonlar hukuka uygun mu?
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Bulu’nun atanmasının ardından başlayan protestolara polisin sert müdahalesi ve protestocu öğrencilerin şafak operasyonlarıyla gözaltına alınması eleştirilere neden oldu.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gösterilere polisin müdahalesi tartışmalara neden oluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Melih Bulu’yu atamasının ardından başlayan protestolar bugün de devam etti. Çevik kuvvet ekipleri sabah saatlerinden itibaren geniş güvenlik önlemleri alırken, Boğaziçi Üniversitesi’nden olmayan hiç kimse kampüse alınmadı. Kampüs içerisindeki öğrenciler sloganlarla yeni rektörü protesto ederken, Rektör Bulu ise pencereden kendisini protesto eden öğrencilere el salladı.
"Gösteriye müdahale hukuka uygun değil"
Dün başlayan protestolara yapılan sert müdahale, polisin, Türkiye'deki barışçıl gösterilere yaklaşımını da yeniden tartışmaya açtı. Hukukçular, müdahalenin hukuksuz olduğu ve orantısız güç kullanıldığı görüşünde. Müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlali olduğunu savunan hukukçulardan biri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Rıza Türmen. Türmen’e göre gösteriler barışçıl ve şiddet içermiyor, müdahale ise hukuka uygun değil. Uluslararası hukuk ve AİHM kararlarının son derece açık olduğunu savunan Türmen’e göre, şiddet içermediği sürece polisin gösteriye müdahalesi hukuka aykırı.
"Şiddet içermediği sürece o gösteri yürüyüşüne polisin müdahale etmesi, gösteri yürüyüşü özgürlüğü hakkının ihlalidir." diyen Türmen, "Daha önce izne tabiyse, izin alınmamış olsa bile ya da bildirim mecburiyeti varsa bildirim yapılmamış olsa bile, barışçıl bir gösteriye polis müdahale edemez. Bu çok açıktır. Burada polisin müdahalesi, bir de kapılara kelepçeler takılıyor, müdahalesinde bile aşırı güç kullanımı söz konusu. Birincisi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlalidir." şeklinde konuşuyor.
"Anayasa ihlali var"
Türkiye’de yapılan toplantı ve gösteriler, 2911 sayılı ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre düzenleniyor. Polisin gösterilere müdahalesine dayanak yaptığı gerekçe de bu kanun maddesi. 2911 sayılı kanuna göre, toplantı ve gösteri yapılmadan önce yetkili makamlara bildirim zorunluluğu var. Ancak hukukçular bu kanunun uluslararası hukuk ve AİHM kararları ile tamamen çeliştiği görüşünde. AİHM eski yargıcı Rıza Türmen’e göre, bu kanuna dayanarak gösteriye müdahale edilmesi, Anayasa'ya aykırı:
"Burada Anayasa ihlali var. Sadece AİHM kararları değil, Türkiye Anayasa'sının da hem gösteri yürüyüşlerini düzenleyen maddesi hem de 90’ıncı maddesi ihlali var ve bu böyle süregeliyor. Yani verilmek istenen mesaj bu mudur? Türkiye’de hükümeti desteklemeyen hiçbir gösteri yürüyüşü yapamazsınız. Bu mudur yani söylenmek istenen?"
36 kişi evleri basılarak gözaltına alındı
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gösterilerle ilgili tartışılan tek konu polisin müdahalesi değil. Gösterilere katılan 36 kişi dün ve bugün evlerine düzenlenen şafak operasyonları ile gözaltına alındı. Operasyona zırhlı araçlı, uzun namlulu silah kullanan özel harekât timleri katıldı, bazı evlere kapıları kırılarak girildi. Gözaltına alma sırasında şiddet uygulandığı, ters kelepçe takıldığı ve iki kişiye çıplak arama dayatıldığı da iddialar arasında. İçişleri Bakanlığı, gözaltına alınanların bir kısmının terör örgütleriyle bağlantılı olduğu iddiasını dile getirdi. Ancak operasyonun yöntemi ve gözaltı sırasındaki uygulamalar tepkilere neden oldu. Tepkilerin odağında ifadeye çağrılması durumunda savcılığa gidecek olan öğrencilerin bu şekilde gözaltına alınmaları var.
Rutin uygulama mı, polis şiddeti mi?
Öğrencilerin evlerinin basılarak gözaltına alınması, bunun rutin bir uygulama mı, yoksa insan haklarını ihlal eden polis şiddeti mi olduğunu tartışmaya açtı. Emekli Emniyet Müdürü Feramuz Erdin'e göre, buradaki kritik nokta orantılı güç kullanılması:
"Herhangi bir operasyonda karşıdaki kişi veya kişiler, polisin veya üçüncü şahısların, vatandaşın can ve mal güvenliğine karşı herhangi bir şekilde tehlike oluşturuyorsa ve tehlike devam ediyorsa, tehlikenin büyüklüğüne orantılı olarak zor ve güç kullanır. Herhangi bir şekilde orantısız güç kullanıldığı veya polisin yetkisini kötüye kullandığı düşünüldüğü takdirde, zaten adli ve idari makamlar tarafından hem idari şekilde hem de re’sen soruşturmalar yapılmakta ve karara bağlanmaktadır."
"Orantısız bir şiddet var"
AİHM eski yargıcı Rıza Türmen ise tam aksi görüşte. "Sabahın 05.30’unda çocukların evine giriliyor, duvarlar yıkılıyor, pencereler kırılıyor. Böyle orantısız bir şiddet var ortada." diyen Türmen'e göre, öğrencilerin şafak operasyonu ile gözaltına alınmalarının hiçbir hukuki dayanağı yok: "2911 sayılı kanun zaten hukuki dayanak değildir. Onun için bu çocukların gözaltına alınması tamamen bir hukuksuzluktur. Burada da hiçbir hukuki dayanağı olmadan özgürlükten yoksun kılınma hakkının ihlali var."
"Riskli her operasyonda bu uygulama yapılır"
Eleştirilerin hedefindeki polis yetkilileri ise uygulamanın ‘rutin’ olduğunu savunuyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ancak adının açıklanmasını istemeyen Emniyet Genel Müdürlüğü’nde görevli üst düzey bir polis müdürü, polisin yaptığı tüm operasyonlarda risk durumuna göre hareket edildiğini söyledi. Ev operasyonlarının savcılık emri ve mahkeme kararı ile yapıldığını belirten yetkili, terör operasyonlarının birinci derece riskli uygulama olarak kabul edildiğini söyledi. Özel timin bu tür operasyonlarda kullanılmasının, yıllardır süren rutin bir uygulama olduğunu savunan yetkili, terör operasyonlarında her zaman çatışma riski olduğunu da ifade etti. Tüm bu uygulamaların yönetmeliklerle belirlendiğini vurgulayan yetkili, polisin çatışma riski olan bir operasyonda yeterli güvenlik tedbiri almadan ve kurallara riayet etmeden müdahalesinin de yasal sorumluluk doğuracağını kaydetti.
Pelin Ünker, Tunca Öğreten, Felat Bozarslan
Deutsche Welle Türkçe