Ünlü müzisyen Sinead O'Connor hayata veda etti

‘’Ya hapse girecektim ya da müziğe yönelecektim’’

Ünlü müzisyen Sinead O'Connor hayata veda etti




Ünlü müzisyen Sinead O'Connor hayata veda etti

1990 yılında seslendirdiği "Nothing Compares 2 U" şarkısıyla tüm dünyada liste başı olan İrlandalı müzisyen Sinead O'Connor 56 yaşında hayatını kaybetti.

Haberi, İrlandalı ulusal yayın kuruluşu RTE duyurdu. RTE ve İngiliz yayın kuruluşu BBC ailesinin, "Sevgili Sinead'ımızın vefatını büyük bir üzüntüyle duyuruyoruz. Ailesi ve arkadaşları yıkılmış durumdalar ve bu çok zor zamanda mahremiyetlerine saygı gösterilmesini isterler" açıklamasını paylaştı.

Son yıllarda ruh sağlığıyla ilgili sorunlarını kamuoyu ile paylaşan O’Connor’ın ölüm nedeni açıklanmadı.

Dobralığı ve samimiyetiyle tanınan, tıraşlı kafası, kederli ifadesi ve kalıplara uymayan kıyafetleriyle, popüler kültüre uzun süredir hakim olan kadınlık ve cinsellik kavramlarına doğrudan meydan okuyan O'Connor, 1990'ların başında müzikteki kadın imajını değiştirdi.

O’Connor, 1990’da orijinali Prince’e ait olan "Nothing Compares 2 U" şarkısını, doğrudan kameraya bakarak seslendirdiği video ile küresel müzik sahnesine çıktı. Bu video, YouTube'da yaklaşık 400 milyon kez izlendi.

"Nothing Compares 2 U" üç Grammy adaylığı aldı ve Rolling Stone'un 1991'de onu Yılın Sanatçısı seçmesini sağlayan albümü "I Do Not Want What I Haven't Got "un öne çıkan parçası oldu.

Dergi O’Connor için, "Albüm çıkaran bir müzisyenin, ödün vermeyi reddedebileceğini ve yine de özlü müziğe aç milyonlarca dinleyiciyle bağlantı kurabileceğini kanıtladı" dedi.

Hayatı boyunca konformist olmayan biriydi. Albüm firmalarının ‘’çekici’’ olması için baskı yapmasına tepki olarak kafasını kazıttığını söyleyecekti. Ancak siyasi ve kültürel duruşu ve sorunlu özel hayatı, O’Connor’ın müziğini çoğu zaman gölgede bıraktı. Müziği kadar din, seks, feminizm ve savaş konusundaki açık sözlü görüşleriyle de tanındı.

Bir konserinde ABD Milli Marşı’nın çalınmasına izin vermediği için Frank Sinatra ile kavga etti ve Prince'i kendisini fiziksel olarak tehdit etmekle suçladı. 1989 yılında İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nu desteklediğini açıkladı, ancak bir yıl sonra bu açıklamasını geri çekti. Aynı dönemde Grammy törenini çok ticarileştiğini söyleyerek terk etti.

Papa’nın resmini yırttı New York’ta yuhalandı

Cinsel istismar iddialarının yaygın bir şekilde rapor edilmesinden çok önce Katolik Kilisesi'ni eleştiren O'Connor, 1992 Ekim ayında ABD’nin ünlü TV şovu "Saturday Night Live"da Papa II. John Paul’ün fotoğrafını yırttı ve kiliseyi düşman ilan etmesiyle manşetlere çıktı.

Ertesi hafta, Joe Pesci "Saturday Night Live "ı sundu, Papa'nın onarılmış bir fotoğrafını kaldırdı ve "O'Connor'la birlikte programda olsaydım, ona tokat atardım" dedi.

Günler sonra yine New York’ta Madison Square Garden'da Bob Dylan için düzenlenen yıldızlar geçidine katıldı ve yuhalandı. Dylan'ın "I Believe in You" şarkısını söylemesi gerekiyordu, ancak "Saturday Night Live"da söylediği Bob Marley'in "War" şarkısının akapella versiyonuna geçti.

Sahnede arkadaşı Kris Kristofferson tarafından teselli edilmesine ve cesaretlendirilmesine rağmen, sahneyi terk etti ve performansı konser CD'sinde yer almadı. (Yıllar sonra Kristofferson "Sister Sinead" şarkısını kaydetti; şarkının sözlerinde "Belki deli, belki de değil. Ama Picasso da öyleydi, azizler de" yer aldı.

Katolik Kilisesi’nin cinsel istismarını yıllarca gündemde tuttu

1999 yılında O'Connor, ana akım Katolik Kilisesi tarafından tanınmayan bir pozisyon olan ayrılıkçı Latin Tridentin Kilisesi'nin rahibesi olduğunda İrlanda'da tepkiye neden oldu.

Uzun yıllar boyunca, Katolik Kilisesi’nin din adamlarının çocuk istismarını gizlemedeki rolünün boyutlarının tam olarak araştırılması çağrısında bulundu.

2010 yılında Papa 16. Benediktus, onlarca yıllık istismarın kefaretini ödemek için İrlanda'dan özür dilediğinde, O'Connor yeterli bulmadığı özrü kınadı. Katolikler’e Vatikan'ın rolü hakkında tam bir soruşturma yapılana kadar ayinleri boykot etme çağrısında bulunması, 2018'de uluslararası manşetlere taşındı.

2010 yılında Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında, "İnsanlar benim Tanrı'ya inanmadığımı düşündüler. Hiç de öyle değil. Doğuştan ve kültür olarak Katolik'im ve Vatikan samimi bir uzlaşma teklif etseydi kilisenin kapısına ilk giden ben olurdum" demişti.

‘’Ya hapse girecektim ya da müziğe yönelecektim’’

O'Connor 8 Aralık 1966'da doğdu. Zor bir çocukluk geçirdi; annesinin kendisine kötü davrandığını ve onu hırsızlık yapmaya teşvik ettiğini iddia etti. Gençliğinde kilisenin desteklediği bir kız enstitüsünde kalmış ve burada ücret almadan rahiplerin kıyafetlerini yıkadığını söylemişti.

Ancak bir rahibe O'Connor'a ilk gitarını verdi ve kısa süre sonra Dublin sokaklarında Bob Dylan'dan Siouxsie and the Banshees'e uzanan bir yelpazede şarkılar söyledi.

Yerel bir grupla sergilediği performans küçük bir plak şirketinin dikkatini çekti ve 1987'de O'Connor, yüz binlerce kopya satan "The Lion and the Cobra "yı yayınladı. 20 yaşında ve hamile olan O'Connor, albümün ortak yapımcılığını da üstlendi.

2013'te Independent gazetesine verdiği bir röportajda "Sanırım müzik beni kurtardı. Başka hiçbir yeteneğim yoktu ve o zamanlar İrlanda'da benim gibi kızlar için öğrenme desteği yoktu. Ya hapse girecektim ya da müziğe yönelecektim. Şanslıydım" dedi.

Toplamda sekiz Grammy adaylığı elde eden ve 1991'de en iyi alternatif müzik performansı ödülünü kazanan O'Connor 2003 yılında müzikten emekli olduğunu açıkladı, ancak yeni kayıtlar yapmaya devam etti. En son albümü 2014 yılında yayımlanan "I'm Not Bossy, I'm the Boss" oldu ve "Outlander" dizisinin 7. sezonunun tema şarkısını seslendirdi.

Şarkıcı dört kez evlendi. 2011 yılında uyuşturucu danışmanı Barry Herridge ile olan birlikteliği sadece 16 gün sürdü.

Kendisine bipolar bozukluk teşhisi konulduğunu söyledi ve sosyal medyada kendi canına kıymakla ilgili açıkça yazdı. Ergenlik çağındaki oğlu Shane 2022'de intihar ederek öldüğünde, O'Connor "onsuz yaşamanın bir anlamı yok" diye tweet attı ve kısa süre sonra hastaneye kaldırıldı.

voa