Unutulmaz Cemil Meriç Sözleri, Cemil Meriç Şiirleri
Çok zaman kaybettim. Çok zaman ve biraz ümit. Yaşamak bu galiba.
Cemil Meriç Sözleri
En Güzel Cemil Meriç sözleri, Cemil Meriç kitaptan alıntı sözleri burada… Güncellenmiş ve en yeni Cemil Meriç sözleri, en anlamlı Cemil Meriç sözleri resimli olarak listelenmiştir. Sizler de güzel sözler ve özlü sözler kategorisinde de yer alan Cemil Meriç Sözleri sosyal medya hesapların paylaşabilirsiniz…
Aydınların aydınlatılmadığı halkı, soytarılar aldatır.
Sana kızmıyorum. Sen bu kadarsın. Bilmeliydim.
Çok zaman kaybettik.
Çıkar konuşunca, vicdan susar.
Yaşamaktan korkuyorsun sevgilim. Ve saadetten korkuyorsun. Halbuki hayatın ve saadetin ta kendisisin.
Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya.
En Güzel Cemil Meriç Sözleri
Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.
Hangi beste sözün musikisiyle, sözün füsunuyla boy ölçüşebilir.
Mütercim, mutlak’ı arayan bir çılgın, ‘felsefe taşı’nı bulmaya çalışan bir simyagerdir.
Duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir.
Ben bu kadar acıyı sen de başkalarına benze diye çekmedim.
Yığın düşünmez, maruz kalır.
O kadar yalnızdım ki karanlıklardan iblis’in eli uzansa minnetle sıkardım.
Sol ve sağ. çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.
Ormanı görmedin. ağacı görmedin. rüzgârin önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanı.
Kitap, istikbale yollanan mektup. smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür.
Aldatmayan tek sevgili var dünyada: mutlak güzel.
Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.
Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.
Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.
Tarihimiz, mührü sökülmemiş bir hazine.
Her büyük adam kucağında yaşadığı medeniyetin üvey evladıdır..Zira o başkalarının veya geleceğin çocuğu, kendi medeniyetinin değil.
Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de var.
Kelam, bütünüyle haysiyettir.
Aydın olmak için önce insan olmak lâzim. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer . Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessus..
Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya.
Avrupa tarihi, bir sınıf kavgası tarihidir.
Gerçek hükümdarlar, ebedi hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler.
Sağ ve sol: anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir
Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.
Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.
Her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüğünü düşünür.
Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde.
Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmaz’laştıranlardır.
Cinayete ses çıkarmayan canının suç ortağıdır.
Kültür, homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye çalışan birer şal.
Çok zaman kaybettim. Çok zaman ve biraz ümit. Yaşamak bu galiba.
Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.
Belimin bu kadar bükülmesinin sebebi bilesiniz ki biraz da sizin yükünüzü taşımamdan dolayıdır..
Ben alışamadım körlüğe. Bu kelime telaffuz edildikçe büyük bir kabahat işlemişim gibi yüzüm kızarıyor. Gözlerimi göstermek istemiyorum. Körler bütün devirlerin ve bütün ülkelerin paryası. Kör müsün? Kör olasıca? Hay kör şeytan!..
Dahi, munzevi bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.
Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.
Gitmek, kaderin hatalarını düzeltmektir.
Gençliğim ahlaksız bir vadide akan başıboş bir ırmaktı.
Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.
Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede bilim adamı nasıl çıkar?
Korkunç bir tehlikenin arifesindeyiz. Çatışan milletlerle sınıflar, gelişen teknik: uçuruma açılan iki ray. Dünyamız hiçbir zaman, birleşmeğe bu kadar yakın, birlikten bu kadar uzak olmamıştır.
Müslüman’ım, Müslüman bir çevrede doğdum. Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahşer günü bilebileceğim.
Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: “Hayır delikanlı”, diye fısıldadılar, “sen bir az–gelişmişsin.
Batı’nın düşünce tarihi akılla naklin mücadele tarihi.
Asya’nın bütün evlatları içinde batı’nın ilk benimsediği: Zerdüşt.
Tarihi yaratan, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık.
Sevgi garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına herşeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı.!
Siz namuslulardan olun, ne kadar az olduğunuzu göreceksiniz.
İnsana inanıştır, kendini insanlığın kaderinden sorumlu tutuştur. Bir sevgidir kültür. İnsanın kendi kendini fethidir. Dünya çapında bir hümanizmanm inşasıdır. Bugünü mazi ile zenginleştirmektir. Mazi ve istikbal ile. Toplum, kişinin bir ruhu olduğunu unutmuşa benziyor. Kişilere ferman dinleten, iktisadın şuursuz kanunları. İnsanın tek değeri, ürettiği ve tükettiği, kendisi değil.
Coğrafyamızda tek kıta vardı, kafatasımızda tek yarım küre.
O kadar yalnızdım ki; karanlıklardan iblisin eli uzansa minnetle sıkardım.
Hiçbir zafer umulanı vermez ve hiçbir yenilgi mutlak değildir.
Batı tarihindeki her kepazeliği yüceltirken, kendi geçmişimizde karşımıza çıkan minnacık kusurlara takılıp kalıyoruz. Bu ne şuursuzluk! İslamiyet bir yerde insaftır. İnsafını kaybedenler hiçbir hakikati bütünüyle kavrayamazlar.
Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.
İrfan, kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim.
Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.
Kitap, zekayı kibarlaştırır.
Ve insanlar Homeros’un cennetindekiler gibi kucakladın mı kayboluyorlar. Hepsi birer gölge. Teneke bile değiller. Sevgi garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına her şeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı. Ve kül olacaksın. İnsanlar ondan korkuyor, ondan yaşamıyorlar. Sonsuz karşısında cücenin korkusu..
Seni sen olduğun için seviyorum, acı çektiğin için seviyorum, küçük olduğun için seviyorum… Sana yetmemekten korkuyorum, sana çok gelmekten korkuyorum… Yaşamadığın bütün yılları beraber yaşamak istiyorum. Önce baban olmak istiyorum, beşiğine ümitle eğilmek ve dudaklarının bir tomurcuk gibi açılmasını seyretmek… Kucağıma almak istiyorum seni, sonra ilk sözlerini ruhuma sindirmek istiyorum, sonra kelimeleri öğretmek, okumayı öğretmek… Çocuk olamadım hayatımda ihtiyar doğdum, onun için oyun kardeşliği edemezdim sana ama hikayeler anlatırdım, ekmeğimi bölüşürdüm.
Kâmuş bir millietin nâmusudur.
Her kavganın ezelî mazereti: son kavga olmak.
İnsanlık daima kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk.
Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.
Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, bu memlekette namuslular ve namussuzlar vardır.
Düzgün bir insan olmak,samimi bir Müslüman olmakla başlar. Olympus’un çocukları Hira dağının evlatlarını kabul etmezler.
Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.
Mahalle kavgaları, tefekkürün zirvelerine ulaşmamalı.
Ormanı görmedin. ağacı görmedin. Rüzgârın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanı.
Her toplum bir kitaba dayanır: ramayana, nesideler nesidesi veya kur’an: senin kitabın hangisi?
Okumak, iki ruh arasında âsıkane bir mülâkattır.
Semavî kitapların emri: "öldürmeyeceksin". Hristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için dünyanın bütün Mandarenlerini öldürdü ve öldürmeye hazır. Goethe: "ya örs olacaksın ya çekiç" diyor. Şark, Sadi’den Gandhi’ye kadar aksi kanaatte: "yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez." Kim haklı?
Her iktidara geçen, kendinden önce yapılanları bozmakla işe başlıyor. Maiyetindeki memurları değiştiriyor. Yükselebilen ancak dalkavuklar. Herkes devletin sırtından refah elde etmek peşinde. Emeğin hakkını vermek, memurları oradan oraya nakletmemek, halk nazarındaki itibarlarını yükseltmek lâzım.
Acıları dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var.
İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.
İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.
Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.
Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.
İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.
Zindanıma geldiğin zaman iki yol vardı önümde: cinnet ve ölüm. Sen üçüncü oldun.
Cinayete ses çıkarmayan canının suç ortağıdır.
Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir.
Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.
Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak.
Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.
Zeka rüzgarda unutulan mum, bencillik fanus. Senin fanusun yok. Ve şuurun hasta bir hayvanın korkularını aksettiren kırık bir ayna.
Kültür, homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye çalışan birer şal.
Kahramanlık, hatada ısrar etmemektir.
Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.
Her büyük adam kucağında yaşadığı medeniyetin üvey evladıdır..Zira o başkalarının veya geleceğin çocuğu, kendi medeniyetinin değil.
Dahi, munzevi bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.
Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.
İmânsız ve idealsiz nesiller türettik.Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye.
Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.
Ne kadar Müslüman varsa o kadar Allah vardır.
Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.
Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.
Ortada bir pasta var saģdan yiyene sağcı soldan yiyene solcu demişler.
Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilik ise her namuslu insan gericidir.
Mahalle kavgaları, tefekkürün zirvelerine ulaşmamalı.
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, “Ben Avrupalıyım” demeğe başladı, “Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.”
Okumak, iki ruh arasında âsıkane bir mülâkattır.
Kıt’aları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar…
İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.
İnsan, selahiyetinin sınırlarını çoktan mı aştı? Dünyanın batan bir gemiye benzemesi bundan mı? Tabiat fareyle oynayan kedi gibi, soyumuzla alay mı ediyor? Tedirgin, küstah, azgın insan sürüleri.
Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.
Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.
Cemil Meriç Şiirleri
Cemil Meriç'e ait şiirler oldukça azdır. Şiirleri yazılarının içinde gizlidir. İşte hüzün, acı, aşk, özlem kokan Cemil Meriç şiirleri... Anlam yüklü olan bu şiirleri sevdikleriniz ile paylaşabilirsiniz.
Hüzünlü Gurbet
Güz mevsiminin ortasındayız
Dağların tepelerinde kar var
Kar bir yük gibi binmiş dağlara
Benim hüzünle yüklendiğim gibi adeta
Dağ nice yükler kaldırır daha
Oysa ben
Diyar-ı gurbette
Küçük bir han odasında
Mum ışığının altında
Bilmem daha ne kadar yük kaldırabilirim
Bilmem daha ne kadar dayanabilirim gurbete
Hüzünlü Gurbete
Karlar eridiğinde mi kavuşurum acaba
Geride bıraktığım ahbaba
Kader güldürür benim de yüzümü elbet
Biter elbet bu Hüzünlü Gurbet
***
Bi Çare Aşık
Seni düşünüyorum gecenin sessizliğinde
Bir ateş yanıyor ruhumun derinliklerinde
Hayallerinle besleniyor bu ateş
Ben ölsem de hiç sönmeyecek bu ateş
Bir an kaybolsan hayalimden
Olur bu dünya bana cehennem
Ne zaman biter bu aşk bilmem
Sensiz olamam bir an bile ben
Hani hasret kalır ya toprak suya
Hasretim sana toprak misali
Ne mecnunlar gördü bu dünya
Leyla olmazsa zindan misali
***
Yolcu
Bugün son sinek de soğuktan öldü
Son gül soldu,son yaprak döküldü
Ay bulutların içine gömüldü
Son ahbap da diyar-ı ahirete göçtü
Bir bu heyhula kaldı buracıkta
O da ölümünü bekliyor küçük bir odacıkta
Bir damla su misali küçük bir kovacıkta
Bir mezardır istediği kdüz bir ovacıkta
Halini soran yok mu bu kimsesize
Sorarlar bir gün bunun hesabını size
Muhtaç bu garip bir çift söze
Basar bağrını küçük bir köze
***
Kelime..
Tanrı, yıldızlarla oynayan bir çocuk.
Senin yıldızların kelimeler, söyle raks etsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin.
Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.
Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler.
Yıldızlar tanrı’ya yetmiş mi?
Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven.
Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.
***
Jurnal’dan Seçmeler 2
“Yaşamak veya yaşamamak. Yıllardır bu iki zıt arzunun pençesindeyim. Hayat,
acılarımın sisli camı arkasında kâh bir kâbusa, kâh bir heyulaya benziyor. Bazen
komedilerin en adisi. Bazan trajedilerin en dayanılmazı. Ve içimdeki cehennemden
habersiz bir dünya..
Kitaplardı benim oyuncağım. Onları elimden aldılar. Önce insanlar aldı, sonra
kendileri kaçtılar benden. Ve kadınlar ki, ölüm kadar güzeldiler.
Duyguları kapıda bekletiyorum. İçerde yabancılar var. Kapıyı açtığım zaman,
kimseyi bulamıyorum dışarıda..
Yaşamak bir fırtınaya kapılmak, yanmak, ağlamak yani sevilmek. Yaratmaksa
mumyalaşmak, fırtınanın yani hayatın dışında kalmak yabancılaşmaktır.
Cemil Meriç Kimdir?
Asıl adı Hüseyin Cemil Meriç’tir. 12 Aralık 1916'da Hatay Reyhanlı’da dünyaya gelmiştir. En önemli yazar, şair ve düşünürlerimizden biridir. Pertevniyol Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Felsefe bölümünü bir süre okuduktan sonra bırakarak; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Sonrasında öğretmenlik yaptı.Cemil Meriç’in gözlerinde miyopsi ve kuvvetli hipermetropisi olduğu için 1955 yılına gelindiğinde görme yetisini kaybetti.
Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık döneminde üretken çağı başlamış oldu. Fransızca ve İngilizce metinleri çevirmeye başlayan ünlü düşünür, bir yandan da Edebiyat Fakültesi’nde sosyoloji ve kültür tarihi derslerini emekli olana kadar verdi. İlk kitabı olan Hint Edebiyatı’nı 1964 yılında yayımladı. Ardında birbirinden güzel eserler bizlere kazandırdı.
Sözlerin Sultanı olarak bilinen Cemil Meriç, Sosyoloji Profesörü Ümit Meriç’in babasıdır. Ünlü şair, düşünür 1983 yılında eşi Fevziye Hanım’ın vefatından sonra beyin kanaması geçirdi ve sol tarafına felç indi. 13 Haziran 1987 yılında ise yaşama gözlerini yumdu.