Urartu Krallarının Sürgün Politikaları: Yağma, Göç ve Kayıp Halklar
Sürgünlerin Akıbeti: Paylaştırılan ve Asimile Edilen İnsanlar
Urartu Krallarının Sürgün Politikaları: Yağma, Göç ve Kayıp Halklar
YEREL GÜNDEM / İSTANBUL
Urartu Krallığı, hüküm sürdüğü MÖ 9-7. yüzyıllar arasında, çevre coğrafyalardaki halklara karşı düzenlediği askeri seferlerle bilinir. Bu seferler sadece ganimet elde etmekle kalmadı, aynı zamanda mağlup halkların zorla yerlerinden edilmesine yol açtı. Urartu kralları, kazandıkları zaferlerle birlikte yağmaladıkları malları ve ele geçirdikleri esirleri başkent Tuşpa (Van Kalesi) ve diğer Urartu merkezlerine sürgün etti. Bu sürgünler, bölgedeki demografik ve kültürel yapıyı derinden etkiledi.
Yağma Ekonomisinin Temelleri
Urartu kralları, Asur İmparatorluğu'ndan ilham alarak "yağma ekonomisi" adı verilen bir model geliştirdiler. Bu model, askeri seferlerle elde edilen ganimetler ve esirler üzerine kuruluydu. Krallar, özellikle bahar aylarında, çevre bölgelerdeki kabileler ve yerleşimlere saldırarak, zenginliklerini artırmayı hedefledi. Bu yağma seferleri sırasında elde edilen esirler, Urartu merkezlerine sürülerek zorla çalıştırıldı ve krallığın ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıldı.
Sürgünlerin Akıbeti: Paylaştırılan ve Asimile Edilen İnsanlar
Urartu krallarının yazıtlarında, ele geçirilen halkların nasıl paylaştırıldığı detaylı bir şekilde anlatılır. Krallar, kendileri için gerekli gördükleri esirleri aldıktan sonra, geri kalanını askerlerine dağıtırdı. Bu esirler, krallığın farklı bölgelerine gönderilerek çeşitli işlerde çalıştırılırdı. Özellikle kadınlar, dokuma, hizmet ve üretim işlerinde kullanılırken, erkekler ve çocuklar da farklı alanlarda zorla çalıştırıldı.
Örneğin, Kral Minua'nın Iğdır Ovası'ndaki Erkua boyuna düzenlediği sefer sonrası, çok sayıda kadını Tuşpa ve diğer Urartu merkezlerine sürmesi, bu politikanın en çarpıcı örneklerinden biridir. Bu sürgün kadınlar, Urartu'nun merkezi saraylarına ve kraliyet hizmetlerine dağıtıldı.
Sürgünlerin Yeni Hayatları ve Kültürel Kaynaşma
Sürgün edilen halklar, Urartu'nun kurduğu yeni yerleşim merkezlerinde iskan edildi. Bu insanlar, krallığın tarım, inşaat ve diğer ekonomik faaliyetlerinde zorla çalıştırıldı. Örneğin, Kral Argişti, Yukarı Fırat ve Elazığ bölgelerinden sürülen binlerce insanı Erebuni (Erivan) Kalesi çevresinde yerleştirdi. Bu göçmenler, yeni yerlerinde tarım ve inşaat faaliyetleri yürütmek zorunda kaldılar.
Urartu’nun sürgün politikası, yerel nüfus ile göç ettirilen halklar arasında bir kültürel kaynaşmaya yol açmış olabilir. Ancak bu kaynaşma her zaman barışçıl olmadı. Sürgünler, yeni yaşamlarına uyum sağlamak zorunda kaldılar, ancak bu süreçte kimliklerini ve kültürel miraslarını kaybettiler. Urartu Krallığı, bu halkları asimile ederek kendi gücünü pekiştirdi.
Urartu Krallığının Mirası: Sürgünler ve İsyanlar
Urartu’nun sürgün ettiği halklar, krallığın ekonomik ve askeri gücünü artırmasına yardımcı oldu. Ancak bu sürgünlerin tümü sadakatle hizmet etmedi. Toprakkale’deki bir Asur tabletinde, saraydaki hadımların Urartu Kralı I. Rusa'ya karşı isyan ettikleri anlatılır. Krala karşı düzenlenen bu darbe girişimi, Urartu'nun iç dinamiklerinde bile sürgün halkların yarattığı huzursuzluğun bir göstergesiydi.
Sonuç
Urartu Krallığı, askeri seferlerle çevresindeki halkları ezmiş, onları zorla sürmüş ve bu halkları ekonomik kalkınmasının bir parçası haline getirmiştir. Sürgün edilenler, Urartu’nun merkezlerinde zorla çalıştırılırken, kültürel kimliklerini kaybetmiş ve asimile olmuştur. Urartu’nun bu politikasının, krallığın çöküşüne kadar bölgedeki sosyal ve demografik yapıyı derinden etkilediği söylenebilir. Bugün, bu kayıp halkların akıbeti, tarihin karanlık sayfalarında kalmaya devam ediyor.