Vizyonda bu hafta: Bir mafya dramı “Hain”

Her geçen yıl üretim konusunda yükseliş kaydeden Türk sinemasında en büyük eksiğimiz öyle sanıyorum ki tür fakirliği.

Bu konuda bir derya deniz olan dünya sinemasının aksine çekilen filmlerin çoğu kurgusal ya da yaşanmış olaylara dayanan yerli filmler içinde biyografi türünde film bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. 

Bu alanda bir boşluk gören ve Dijital Sanatlar Yapım Şirketi çatısı altında biyografi türündeki filmlerin yapımcılığını üstlenen Mustafa Uslu, Türk sinemasına biyografi türündeki filmler kazandırmaya çalışıyorsa da her projenin sonu ne hikmetse bir davayla sonuçlandığı için bu filmlere de bir şekilde gölge düşüyor. 

Oysa ülkemizde tür sinemasını besleyecek ne çok karakter, ne çok olay, ne kıymetli eserler ve tarihe iz bırakmış şahsiyetler var. 

Bir mafya dramı; “Hain”

Yönetmen: Marco Bellocchio / Oyuncular: Pierfrancesco Favino, Maria Fernanda Candido, Fabrizio Ferracane, Luigi Lo Cascio, Fausto Russo Alesi, Nicola Calì, Giovanni Calcagno, Bruno Cariello, Alberto Storti, Vincenzo Pirrotta, Goffredo Bruno, Gabriele Cicirello, Paride Cicirello, Elia Schilton, Alessio Praticò, Pier Giorgio Bellocchio / 145 dakika
 

Marco Bellocchio, 1965 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi Cepteki Yumruklar (Fists in the Pocket) ile kariyerine zirvede başlayan yönetmenlerden.

İlerleyen yıllarda da İtalyan sinemasının en üretken ve önemli yönetmenlerinden olmayı başaran ve geçtiğimiz Kasım ayında seksen yaşına basan Marco Bellocchio hem senaryosunu yazdığı hem de yönetmenliğini üstlendiği bu yeni filmiyle sanki kariyerinde hala ne kadar dinç olduğunu göstermek istercesine yıllar önce çıktığı zirveden bize el sallıyor.
 

Sinemasında çoğunlukla toplum nezdinde dokunulmazlığa erişmiş kurumları cesurca eleştirerek politik duruşunu gösteren, kimi zaman edebiyat uyarlamalarıyla gönülleri fetheden yönetmen vizyondaki yeni filmi Hain (The Traitor- Il Traditore) ile önceki pek çok filminde olduğu gibi yine yakın geçmiş İtalyan tarihine bir ayna tutuyor.

Sicilya’nın suç hiyerarşisi

Marco Bellocchio, bu filminde hikayesini bir kez daha filmografisinde pek çok kez değindiği onun en temel sinemasal takıntılarından biri üzerine kuruyor; aileye yapılan saldırı.

Ancak bu defa ele aldığı aile, İtalya’nın en büyüğü ve önemlisi kabul edilen, kendi çekirdek yapısından itibaren bir hiyerarşisi olan ve sürekli yeniden yapılanma tehdidini üzerinde taşıyan büyük bir aile; yani mafya.
 

1970’lerin başlarından 90’ların sonlarına kadar, yaklaşık otuz yıllık bir süreci kadrajına alan film, mafya liderleri arasındaki sonu gelmeyen savaş ve intikam sonrası Sicilya mafyasının yapısını, ilişkilerini ve operasyonlarını açığa çıkarmak adına muhbirlik yapan gangster Tommaso Buscetta’nın gerçek hikayesini konu ediniyor.

Film, 1984 yılında Palermo’da bir villada düzenlenen büyük bir buluşma ile başlıyor.

Görünürde diplomatik bir zirve olarak tasarlanan ve medyaya da bu şekilde yansıyan bu büyük buluşmadaki esas amaç ise İtalya’nın her geçen gün büyüyen eroin pazarını kendi aralarında olabildiğince barışçıl bir şekilde pay etmek isteyen mafya patronlarının ve onların ailelerinin bir araya gelmesinden ibarettir.
 

Ortamda bir güvensizlik havası varsa da sözde bu barışçıl anlaşma ile İtalyan mafya aileleri arasında bir ateşkesin imzalandığını fırsat olarak gören Tommaso Buscetta o sırada kendini bu dünyadan emekli etmenin planlarını yapmaktadır.

Bu plan, Buscetta’nın eşi Maria ve altı küçük çocuğuyla birlikte Brezilya’ya sessiz sedasız kaçarak herkesten uzaklaşma girişimine dayanmaktadır.

Böylelikle, Sicilyalı mafya liderleri arasında amansız bir savaşın sürdüğü yıllarda Buscetta, bu savaşı arkada bırakmak ve yaşamına yeni bir sayfa açmak için çok sevdiği Sicilya’yı, işini, bağlantılarını ve iki yetişkin çocuğunu bırakıp sakin bir yaşam sürdürmek için Brezilya’ya yerleşir.
 

Ancak Buscetta aldığı bu karar ile Cosa Nostra’yı geride bırakabileceğini düşünse de herkesin bildiği gibi içinde büyüdüğü bu mafya dünyasından hiç kimsenin gerçekten öyle kolay kolay çıkamayacağını kendisi de bilmektedir.

Bellocchio, Cosa Nostra’yı yıkan adamın güçlü bir portresini sunuyor

Buscetta’nın emekliliğine dair en büyük hayali yaşlı bir adam olarak yatağında ölmek. Ancak geride bıraktığını düşündüğü, kaçak sigaralardan milyar dolarlık eroin endüstrisine geçen Sicilya mafyasındaki karanlık olaylar her geçen gün daha da artar. Nihayetinde sorunlar onu saklandığı yerde bulmayı başarır ve mafya da onu asla unutmaz.

Bir iş adamı olarak yeni bir hayata başladığı Rio de Janeiro’da kimliğinin deşifre olması ve Brezilya polisinin evine baskın düzenlemesi sonucu tutuklanması, işkence görmesi ve ardından İtalya'ya iadesi; geride bıraktığı en büyük iki oğlu Benedetto ve Antonio’nun acımasızca öldürüldüğü haberi Buscetta’nın intihar girişiminde bulunmasına neden olur.
 

Gangsterlerin geçmişteki namuslu ve onurlu duruşlarının yerini acımasız bir vahşete bıraktığını düşünen Buscetta mafya dünyasında artık kadınların, çocukların ve rakiplerinin uzak akrabalarının dahi güvenli alanlarının hızla daraldığını görmeye başlar. 

80’lerin başında acımasız askeri diktatörlüğün baskın olduğu yıllarda sonu gelmeyen hesaplaşmalar, yitip giden aile üyeleri ve kanun güçlerinin bitmeyen baskısı sonunda Buscetta bir karar verir ve kariyerinin büyük kısmını Sicilya’da mafyanın gücünü ortadan kaldırmaya adayan İtalyan savcı ve sorgu hakimi Giovanni Falcone’yle bağlantıya geçer. 
 

Film, bu andan itibaren koruma altına alınan Buscetta’nın tanıklığı ve verdiği ifadelerle Cosa Nostra’nın açığa çıkan yapısı sonucu “Babaların Babası” olarak da anılan ülkenin en ünlü mafya babalarından Bernardo Provenzano’sa da dahil olmak üzere 366’dan fazla gangsterin tutuklanmasına ve birçoğunun ömür boyu hapis cezası almasına yol açan hatta bu konuya kendisini adamış olan saygın bir federal hakimin suikastına kadar uzanan ve etkileri hala günümüze dek uzanan uzun soluklu bir sürecin panoramasını bize sunuyor.

Modern bir başyapıt

Yerel kültürün ve dönemsel detayların fazla olduğu filmde yönetmen olay örgüsünü en yalın haliyle kavrayabilmemiz için basit bir anlatı kullanmayı seçtiğini söylemek mümkün. Filmde ellerin kana bulandığı anlar, mahkeme dramı ve oldukça katmanlı bir karakter çalışması var. 
 

Film zaman zaman durgunlaşsa da esrarengiz hikayesi nedeniyle odağı dağıtmıyor. Uzun mahkeme salonu sahnelerinde hayvanlar gibi demir parmaklı kafeslere kapatılmış gangster çetelerinin görüntüleri sanki Kolezyum’da bir arena mücadelesini seyrediyormuş hissi yaratıyor. 
 

Çapraz sorgular sırasında salondaki diyaloglar baş döndürücü bir hal alsa da Buscetta’nın kendisini mahkemede itibarsızlaştırmaya çalışanlarla yüzleşmesini izlemek oldukça eğlenceli. Bu olaylara aşina olan İtalyan izleyiciler eminim bu filmi daha kolay izleyecektir.

Filmin kalabalık kadrosu, birbiri ardına sıralanan isimler ve onların birbiriyle bağlantısını takip edebilmek İtalyan olmayan izleyiciler için biraz karmaşık olabilir. Ama yönetmenin bu karakterlerin her birini en güzel enstantanelerle tanıtıyor olması işi bir nebze kolaylaştırıyor.
 

Bu filmle modern İtalyan yaşamının önemli bir dönemini ele alan Marco Bellocchio; Coppola, Scorsese ve Garrone gibi daha çağdaş yönetmenlerin taşlarını döşediği İtalyan mafya sinemasına kendine has sinema diliyle yeni bir soluk getirmeyi başarıyor.

Haftanın diğer filmleri

Aman Reis Duymasın

Aman Reis Duymasın filmi, yeraltı mafya camiasının çıktığı bir tatili konu ediniyor. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinden tanıdığımız yeraltı dünyasının en ünlü isimleri, eşleriyle sessiz bir yaz tatiline çıkmaya karar verirler. Deniz otobüsünden iner inmez beklenmedik olaylarla karşılaşır, fakat inatla tatillerine devam ederler.

Yönettikleri büyük dünyaların tam zıddı olan küçük bir tatil kasabasında başlarına gelmeyen kalmaz. Maceranın sonunda kendilerini kodeste bulurlar.

Bu büyük mafyaların ve eşlerinin en büyük korkusu, skandalları büyük reis Hızır Çakırbeyli’nin duymasıdır. Ancak buna da engel olamayacaklardır.

Elma Dersem Çık

Aşkım Kapışmak’ın yaklaşık bir buçuk yıl önce piyasaya çıkan aynı isimli çok satan kitabından uyarlanan Elma Dersem Çık gösterisi, sinemada seyirciyle buluşuyor.

Sahnede iki saat olan gösterisini sinema versiyonunu doksan dakika yaparak sinema severlere ulaşacak olan Aşkım Kapışmak, gösterisini sinemaya taşıyan ikinci isim oluyor.

Elma Dersem Çık, sinema versiyonunda; çocuk, evlilik, ilişki analizleri, ilişkide iletişimim önemi, çocuk-anne ilişkisi, hangi iletişim kanallarını kullanıyoruz, içimizdeki mutlu çocuğun önemi, iki büyük stresimiz nelerdir, çeşitli kesim insan analizleri ile daha birçok konuya açıklık getiren Aşkım Kapışmak, insanın önce kendisini sevmesinin önemine vurgu yapıyor. 

Toplumda birlik ve beraberliğin anahtarını da veren Kapışmak, “aşırılıkları ne kadar azaltırsak, haz almayı o oranda sürekli kılarız” diyerek, “güçlü olmaya değil, sakin kalmaya ihtiyacımız var” diyor. 

Güzel Aşk

Şeyh Galip’in eserinden uyarlanan animasyon türündeki Güzel Aşk filminin yönetmenliğini Selim Sener üstleniyor.

Güzelliğin Portresi

Umur Turagay’ın yönettiği BKM yapımı gerilim filmi Güzelliğin Portresi, aldığı bir haber sonucu zamanında kaçarak uzaklaştığı babasının köşküne eşi ve kızıyla birlikte geri dönen Nisan’ın, hem geçmişi hem de babasıyla ilgili sır perdesini aralamaya çalışmasını konu ediniyor.

Senelerdir görüşmediği babası ile ilgili önemli bir haber alan Nisan, kızı ve eşi ile birlikte baba evine döner. Yıllar önce kaçarak uzaklaştığı bu köşkte tuhaf şeyler olmaktadır.

Bir yandan kaçtığı geçmişi ile yüzleşme, bir yandan babasıyla ilgili sır perdesini kaldırmaya çalışan polis memurunun sorgulamaları Nisan’ı köşeye sıkıştırır. 

Köşkte neler olmaktadır? Babasının baş yapıtı olan resimdeki kadının gizemi nedir? Geçmiş kabuslarıyla yeniden karşılaşan Nisan, kendisini ve ailesini koruyabilmek için bu gizemi bir an önce aydınlatmak zorundadır.

Jumanji: Yeni Seviye

2017 yapımı Jumanji: Welcome to the Jungle’ın devam filmi olan Jumanji: The Next Level, ilk filmde Jumanji maceralarından sağ çıkmayı başaran grubun, oyuna tekrardan girmek durumunda kalan Spencer’ı kurtarmak için Jumanji’ye yeniden girmelerini konu ediniyor.

Jumanji: Yeni Seviye filminde çete geri dönüyor ama bu sefer oyun değişiyor. Jumanji’ye, içlerinden birini kurtarmak için döndüklerinde, hiçbir şeyin bekledikleri gibi olmadığını keşfediyorlar. 

Filmin başrolünü bir kez daha Dwayne Johnson üstleniyor. Her biri özel güçlere sahip avatarlara dönüşen dört arkadaşın mahsur kaldıkları Jumanji’nin devam halkasında ekip yeniden bir araya geliyor, ama bu kez oyunun kurallarının değiştiğini görüyorlar.

Çete, dünyanın en tehlikeli oyunundan kaçabilmek için, bilinmeyen ve keşfedilmemiş parçaları bulmak ve kurak çöllerden karlı dağlara uzanan yollara meydan okumak zorunda kalıyor.

Sevimli Sihirbazlar

Groundhog Dave, sihirbaz Dave ile sevimli arkadaşlarının kasabalarını korumak için zorlu bir mücadeleye dönüşen maceralarını anlatıyor.

Eğlenceyi seven mevsim sihirbazı Dave, hava durumunu tahmin etmek için kulübesinden çıkar, fakat Bucketville kasabasının değiştiğini keşfeder!

Çiçek açan çiçeklerin aroması yerini talaş kokusuyla değiştirmeye başlar ve gökyüzü bulutludur. Kasaba bu değişimin ardındaki korkunç bir gerçekle karşı karşıyadır.

Sihirbaz Dave ve arkadaşları bu korkunç gerçeği ortaya çıkarırlar: Bay Karınca yiyen, kasabayı yeni satın alır ve büyük bir alışveriş merkezine dönüştürmeyi planlamaktadır.

Ancak kasabayı eski haline getirmeye kararlı olan Dave ve arkadaşları bu işin peşini bırakmayacaktır.

https://www.independentturkish.com/