“Yâ Resûlallah, biz seni bırakmayız!”

Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı

“Yâ Resûlallah, biz seni bırakmayız!”


Fahreddin Paşa, bedenen bitkin ama ruhen üstün bir kuvvette olan Mehmetçikleri topladı ve onlara hitaben seslendi!

“Allah’ın huzurunda huşu ve vecd içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamberimiz’in karşısında hep beraber diyelim ki; Ya ResûlAllah, biz seni bırakmayız!”

Medine Müdafaası ile tanınan “Çöl Kaplanı” lakaplı Fahreddin Paşa’nın kahramanlıkları yıllardır tarih sayfalarını süslüyor. Balkan Savaşı’nda Çatalca savunmasında ve Edirne’nin geri alınışında hizmet etti.

 

 

ÇEKİRGE YEDİ AMA KUTSAL EMANETLER’E SAHİP ÇIKTI

Fahreddin Paşa, Medine’yi Hz. Muhammed’in (S.A.V) türbesini ve sahabenin emanetini düşmana teslim eden bir komutan olarak tarihe geçmek istemediği için savunmaya devam etti. Bu savunma, insanlık tarihine iftihar vesikası olarak geçmiştir. Tam 2 yıl 7 ay dışarıdan hiçbir yardım gelmeksizin tamamen kendi imkânlarıyla mücadelesini sürdürdü. Tarihe, bir açlık, sabır, tahammül ve fedakârlık olayı olarak geçmiştir bu savunma. Birçok kaynakta bu açlığa, susuzluğa çekirge yiyerek katlandıkları yazar.

 

I. Dünya Savaşı başladığında 4. Ordu’ya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul’da bulunan Fahrettin Paşa, 1915’te 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi. Urfa, Zeytun, Musadağı ve Haçin’deki Ermeni isyanlarını bastırdı. 1916’da 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine’deki Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanlığına atandı. İngilizlerin desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin’in ordusuna karşı, kısıtlı imkanlara rağmen yaptığı Medine Müdafaası büyük takdir topladı. Türk orduları kuzeye doğru geri çekilmeye başlamışken etrafındaki Türk birlikleriyle irtibatı tamamen kesilen Fahreddin Paşa, şehri savunmaya devam etti. Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan çekildi. Osmanlı Devleti’nin teslim olmasından sonra 72 gün daha Medine’yi savunmaya devam eden Fahreddin Paşa, yiyecek, ilaç ve cephanenin bitmesi nedeniyle 13 Ocak 1919’da savunmayı durdurdu. Böylece Medine’de 400 seneden beri süren Türk hakimiyeti sona erdi.

 

Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı

İngilizler tarafından “Çöl Kaplanı” ismi verilen Fahreddin Paşa, savaş esiri olarak önce Mısır’a daha sonra da Malta’ya gönderildi. 8 Nisan 1921’de Malta’dan kurtulduktan sonra Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Ankara’ya geldi. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Güney cephesinde Fransız Ordusu’na karşı savaşan Türk kuvvetlerini birleştirmekle görevlendirildi. Fransızlarla Ankara Antlaşması’nın imzalanmasıyla güneyde savaş sona erince, 9 Kasım 1921’de TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliği’ne atanan Fahreddin Paşa, Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı. 1936’da ordudan emekli olan Fahreddin Paşa, 22 Kasım 1948’de bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat etti. Vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

 

“Kutsal toprakların kaybedİlmesİne gönlü razı olmuyor”

Medine Müdafiği Fahreddin Paşa’nın hayatını ölümünün 71. yılında AA’ ya anlatan Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet İpşirli, paşanın şerefli komutanlar zincirinin önemli halkalarından biri olduğunu belirtti. Prof. Dr. İpşirli, Fahreddin Paşa’nın İngilizlerin desteği ile ayaklanan Şerif Hüseyin’in ordusuna karşı kutsal toprakları savunurken çok büyük zorluklarla karşılaştığını vurgulayarak, şöyle konuştu:  “Düşman amansız bastırıyordu. İngilizler, Şerif Hüseyin’i halifelik vereceklerini söyleyerek kışkırtıyordu. İlk kez Müslüman bir devlet, gayrimüslim bir devlet ile anlaşarak, Osmanlı’ya savaş açtı. Bu kışkırtmada en etkili isimlerden biri de İngiliz casus Lawrence oldu. Fahreddin Paşa, yaklaşık 3 yıl boyunca destansı bir mücadeleyle düşmana karşı koydu. Hastalık, açlık, gibi çeşitli zorluklarla karşılaştı. Hatta açlığa karşı çekirge yemek zorunda kaldılar. En üzücü tarafı da kendi askerlerinin de bu zorluklar karşısında baş kaldırmasıydı. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından kendisine dön emri verilse de ‘Allah’ın emri, Peygamberin rızası ve padişahın iradesi devam ettiği sürece burayı savunurum.’ dedi. Padişah iradesine rağmen geri çekilmek istememesinin nedeni isyan değil, kutsal toprakların Müslümanların elinden alınmasından rahatsız olmasıdır. Emir gelse bile kutsal toprakların kaybedilmesine gönlü razı olmadı. İngilizlerin eline geçmesin diye Medine’deki kutsal emanetleri, ihtiyacı olmasına rağmen 2 bin askerle İstanbul’a gönderdi.”

 

“Hayatının beyaz perdeye aktarılmasından mutlu oluruz”

Fahreddin Paşa’nın torunu Zeki Türkkan da dedesinin Medine Müdafaası konusunda gösterdiği kahramanlığın hem İslam hem de Türk tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak, “Medine İslam dünyası için çok önemliydi. Medine’nin müdafaasında Fahreddin Paşa’nın gösterdiği kahramanlık, Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet’te yaptığı mitinglerde, ‘Medine hala direniyor’ şeklinde dillendiriliyor.  Direnmenin bir sembolü oluyor Medine.” diye konuştu. Dedelerinin hayatıyla ilgili film yapmanın çok istendiğini hatta yönetmen Metin Erksan’ın bir senaryo bile hazırladığını anlatan Türkkan, bu projenin bir türlü hayata geçmediğini ama dedelerinin hayatının beyaz perdeye aktarılmasından çok mutlu olacaklarını söyledi.

 

İbretlik olaylara imza atan bir kahraman

Tarihçi-yazar Azmi Özcan da Fahreddin Paşa’nın tarihteki kahraman unvanına en layık isimlerinden biri olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kendisi çok ibretlik olaylara imza atan bir kahramandır. Günümüze kadar devam eden bir destanın lideridir. Fahreddin Paşa denince ilk akla gelen, mukaddes emanetleri İstanbul’a intikal ettirmesidir. Eğer bugün Topkapı Sarayı’nda o değerli eşyaları görebilme imkanına sahipsek bunu tamamen Fahreddin Paşa’ya borçluyuz. O kadar zor durumda iken bile 2 bin askerini kutsal emanetleri sağ salim İstanbul’a götürmeleri için görevlendirdi. Kutsal emanetlerin düşmanın eline geçmesine izin vermedi. Sadece bu hassasiyeti için bile kendisine çok şey borçluyuz. Medine Müdafaası sıradan bir cephenin müdafaası olarak değerlendirilemez. Medine Müdafaası, Türklere emanet edilen İslam tarihinin taçlandığı sayfalardan biri olarak değerlendirilmelidir.  Fahreddin Paşa, Medine’yi Hz. Muhammed(S.A.V.)’in türbesini ve sahabenin emanetini düşmana teslim eden bir komutan olarak tarihe geçmek istemediği için savunmaya devam etti. Bu savunma, insanlık tarihine iftar vesikası olarak geçmiştir. Tam 2 yıl 7 ay dışarıdan hiçbir yardım gelmeksizin tamamen kendi imkanlarıyla mücadelesini sürdürdü. Tarihe, bir açlık, sabır, tahammül ve fedakarlık olayı olarak geçmiştir bu savunma. Birçok kaynakta bu açlığa susuzluğa çekirge yiyerek katlandıkları yazar.” Özcan, “Bunun için konuyla ilgili sinema gibi çeşitli sanatsal çalışmalar yapılabilir. Zira o savunmada çok dramatik sahneler yaşandı. Kendisine İstanbul’dan teslim ol çağrısı gelmesine rağmen, askerlerine ‘Ben Hz. Muhammed’in türbesini ve kutsal emanetleri düşmana teslim edemem.’ dedi. Fahreddin Paşa, son dönem Osmanlı tarihinin en büyük kahramanlarından biri olarak mazide yerini aldı. O olmasaydı kutsal emanetlerinin Topkapı’da değil de belki İngiltere’de sergilendiğini görecektik. Dolayısıyla sadece Türklerin değil bütün Müslümanların onurunu korumak bakımından da çok önemli bir görev yaptı. Bize de büyük bir onur bıraktı.” şeklinde konuştu.

 

MİLLİ GAZETE