Ya Trump o mektubu sorarsa

Maalesef “Oyalama siyasetini” çoktan aştık, resmen “Dalga geçme” aşamasındayız!..

Ya Trump o mektubu sorarsa


Türkiye ile ABD arasında Suriye'nin kuzeyinde oluşturulması planlanan “Güvenli bölge” meselesiyle ilgili olarak Erdoğan dün bir kez daha, “Maalesef görüyor ki, güvenli bölge arayışları bizim beklentilerimizi karşılamıyor. Bu bir oyalama siyasetine dönüşüyor. Bu oyalama siyaseti de bizim sabrımızı bir denememi midir nedir, onu anlamakta zorlanıyoruz. Sabrımız da doğrusu taşıyor. O zaman da biz başımızın çaresine bakmak durumunda kalacağız” dedi.

Maalesef “Oyalama siyasetini” çoktan aştık, resmen “Dalga geçme” aşamasındayız!..

Nedenini hemen özetleyelim.

8 Eylül'de iki ülke askerleri Suriye'nin kuzeyinde ilk kara devriyesini gerçekleştirdi. Milli Savunma Bakanlığı, o gün şu açıklamayı yaptı:

“Güvenli Bölge’nin tesisine yönelik faaliyetlerin dikkat ve hassasiyetle denetlenmesi, arazideki uygulamaların yerinde görülmesi ve takvime uygun ilerlenmesi maksadıyla havadan ve karadan ortak devriyelere önümüzdeki günlerde devam edilecektir. Suriye’nin kuzeyi, Fırat’ın doğusunda teröristlere ait barınak, sığınak ve tahkimatın imha edilmesi, ellerindeki ağır silahların toplanması, teröristlerin bölgeden çekilmesi ve sonrasında Suriyeli kardeşlerimizin evlerine dönmesi için gerekli koşulların oluşturulmasını sağlamak maksadıyla ortak faaliyetler planlandığı şekilde gecikmeye meydan vermeden sürmektedir.”

Ancak hemen ertesi günü, devriye için gelen ABD askerlerinin arkasında terör örgütü PKK/YPG'ye ait bez parçalarını taşıyan bir aracın görüntüleri yayınlandı.

 

İddiayı anında yalanlayan MSB, “Tamamen gerçek dışı olup, daha önce uluslararası bir haber ajansı tarafından servis edilen görsellerin birleşik kara devriyesi ile bir ilgisi yoktur” dedi.

MSB BUNLARA NE DİYOR

Hadi o “Gerçek dışı”ydı... Peki son 3 günde gördüğümüz; 

Bizimle devriye gezildiğinin gecesinde ABD'nin, PKK'ya yeni malzemeler göndermesi, 

Şanlıurfa Ceylanpınar'ın hemen karşısında bulunan ve teröristlerce kazılan tünellere zırhı kulübeler yerleştirilmesi, 

Irak ve Suriye'de, IŞİD'e karşı savaşmak üzere ABD öncülüğünde başlatılan Doğal Kararlılık Harekâtı'nı yürüten Özel Operasyonlar Ortak Görev Gücü'nün, sözde Suriye Demokratik Güçleri (SDG)'li teröristleri eğitirken çekilen bir videoyu, “SDG kuvvetleri komando öğrencileri, Suriye’de 3 Ağustos 2019’daki eğitim sırasında bir odayı temizlediler. Ortak Görev Kuvveti Özel Kuvvetler Komutanlığı, yaz eğitimi kapsamında, kent arazisinde askeri operasyonlar konusunda öğrencilere eğitim verdi” ifadeleriyle Twitter hesabından paylaşması, 

Ve Türkiye ile ABD'nin “Güvenli bölge”de dördüncü hava devriyesini gerçekleştirdiği gün, yine Özel Operasyonlar Ortak Görev Gücü'nün Twitter'dan iki ülke helikopter görüntüsünün altına, “ABD liderliğindeki koalisyon, NATO müttefiki Türkiye ile DEAŞ’ı yenmede ortağı SDG arasında çözüm bulmaya devam ediyor. Bugün Amerikan UH-60 Blackhawk (Kara Şahin) helikopterleri, Türk helikopterleriyle birlikte güvenlik mekanizmasının dördüncü uçuşunu gerçekleştirdi” diye yazması?..

Türk-ABD ortak uçuşuyla ilgili olarak YPG/SDG'nin eş zamanlı yaptığı, “Çerçeve anlaşmaya göre, ABD ve Türkiye ortak uçuşlar yaptığında, SDG bu uçuşlardan haberdar ve onay veriyor” şeklindeki rezalet paylaşımı geçip, soralım:

Milli Savunma Bakanlığı'mız, ABD'nin bu “Skandalları” karşısında niye suskun? Yalansa neden “gerçek dışı” denmiyor, gerçekse de ABD'ye neden herhangi bir tepki gösterilmiyor?!.

ABD'Lİ KOMUTANLARIN ZİYARETİ

Salı günü bir gelişme daha oldu; ABD'nin Türkiye'den sorumlu Avrupa Kara Kuvvetleri (EUCOM) Komutan Yardımcısı Korgeneral Stephen M.Twitty ile PKK/SDG'den sorumlu Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutan Yardımcısı Korgeneral Thomas W. Bergeson başkanlığındaki askeri heyetler Ankara ve Şanlıurfa'yı ziyaret etti.

Milli Savunma Bakanlığı'mız ziyareti, “Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda tesis edilmesi planlanan Güvenli Bölge’ye yönelik faaliyetlere devam edilmektedir” diye duyuyurken, EUCOM'dan şu açıklama yapıldı:

“Güvenlik mekanizmasının başarısının sürekliliği, IŞİD'in kuzeydoğu Suriye'de yeniden ortaya çıkmasını engelleyecek, Koalisyon'un ve bizim partnerimiz SDG'nin IŞİD'i mağlup etmesine odaklanmasını sağlayacaktır.”

Ziyaretten sonrası mı? MSB, yine “Güvenli bölge faaliyeti” derken, EUCOM dün yaptığı açıklamada, “Kuzeydoğu Suriye'deki güvenlik mekanizması... IŞİD'in yeniden ortaya çıkmasını önleme... Koalisyon ve partneri SDG'nin IŞİD'in mağlubiyetine odaklanması” ifadelerini tekrarladı.

Yani Garp cephesinde milim değişiklik yok!..

PKK'NIN BAŞI KİM

Erdoğan'ın dün uluslararası haber ajansı Reuters'a verdiği röportaja geçelim.

Bir kez daha güvenli bölge anlayışımızın uyuşmadığından, ABD'nin, Türkiye'yi oyalarken, terör örgütüne yardımını sürdürdüğünden yakındı ve “Sabrımız taşarsa, başımızın çaresine bakmak durumunda kalacağımızı” vurguladı. 

“Sabrımızın taşması için acaba daha başka ne yapmalılar ki?” deyip, Reuters'ın, “Başkan Trump'ı nasıl ikna edeceksiniz?” şeklindeki sorusu üzerine Erdoğan'ın, şu cevabına bakalım:

“Bir defa şunu görmemiz lazım. PYD/YPG bunlar PKK'nın bir koludur. Bunu tüm Batı'nın kabul etmesi lâzım. Bunu en iyi biz biliriz. Bunu Batı bilmez. Bunu Batı'ya anlatamadık. Bütün belgeleriyle, resimleriyle her şeyiyle bunu ispatlamamıza rağmen buna inanmıyorlar. PKK'nın şu anda başı kimdir? İsmini anmama gerek yok. İçeride, İmralı'da. Bunun, bu dediğim PYD/YPG ile resimleri var. Bunları gösteriyoruz. Ondan sonra bakıyorsunuz aynı yerlerde aynı şeyleri yiyor içiyorlar her türlü şeyleri yapıyorlar. Hâlâ diyorlar ki, 'Onunla alakası yok.' Biz daha neyi anlatacağız?”

Erdoğan'ın, adını anmayıp, “PKK'nın başı. İçeride, İmralı'da” sözleriyle tarif ettiği kim; Tabii ki, teröristbaşı Abdullah Öcalan...

Güzel!.. Güzel de çok yakın zamanda neler olduğunu hatırlamayalım mı?

8 yıl aradan sonra 23 Haziran seçimleri öncesi, 2 Mayıs'ta ilk kez teröristbaşının, avukatlarıyla görüşmesine izin verildi ve görüşmede avukatlarına ne söylediği kamuoyuyla paylaşıldı.

Teröristbaşı, görünürde açlık grevi yapan milletvekillerine çağrı yaptı, ama beraberinde Suriye'yle ilgili şu önerilerde bulundu:

“İnanıyoruz ki, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye'deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak içinde bulundukları konumun, durumun Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye'nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır.”

Ardından 23 Haziran seçimlerine iki gün kala, yine PKK'nın o başının mektubu Devletin Anadolu Ajansı tarafından yayınlandı. Haliyle HDP'ye yaptığı, “Seçimlerde tarafsız kalın” çağrısı ön plana çıktı, ancak bu mektubunda da Suriye'yle ilgili daha önceki görüşlerini tekrarlıyordu.  

Şimdi New York'taki görüşmede Trump, “PKK'nın başı da SDG konusunda bizimle aynı görüşte ve aynı çözümü savunuyor. İyi de Devletinizin resmi ajansı, onun mektubunu nasıl ve neden yayınladı?” diye sorarsa, cevabımız ne olacak?

Müyesser Yıldız

Odatv.com