Yangınların nedeni yanlış ağaçlandırma mı
Çıra eken, yangın biçer!
Yangınlara karşı dayanıklı olan ağaçları ormandan saymayıp yok eden, yerine ise kızılçam gibi yanıcı türler diken ormancılık politikalarının faturası ağır oldu: Çıra eken, yangın biçer!
Günlerdir Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin ciğerleri yanıyor. Özellikle İzmir’deki orman yangınları sırasında ortaya çıkan havadan söndürme zafiyetleri gözleri bir kez daha ormancılık politikalarına çevirdi. Ancak Türkiye’nin ormancılık politikasındaki yanlış tercihler konusunda bugüne kadar kamuoyunda fazla tartışılmayan bir konuya değinen Doğa Derneği, bugünkü yangınların bu denli geniş alanlara yayılmasının nedeninin yalnızca doğa felaketi olmadığını, 50 yılı aşan süredir uygulanan orman politikasının sonucu olduğunu açıkladı.
Hatalı ormancılık politikalarının sonucu olarak Ege Bölgesi’ndeki kızılçam ağaçlarından oluşan tek tür ormanların, türün doğal yayılışına göre daha geniş alanları kapladığına dikkati çeken Doğa Derneği’nin açıklamasında, Bir nevi Ege’nin dağlarına çıra ekilmekte ve günün sonunda da yangın biçilmektedir” görüşüne yer verilirken, yanan alanların iyileştirilmesi sırasında yalnızca yangınlarda kolayca yanabilen kızılçamın değil, menengiç ve meşe gibi yangına dayanıklı türlerin de kullanılması uyarısında bulunuldu.
Türkiye’nin doğa koruma alanında çalışmalar yürüten önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan Doğa Derneği, son günlerde ardı ardına yaşanan orman yangınlarıyla ilgili bir açıklama yaptı.
“İzmir’in güneyinde yer alan Kızıldağ Önemli Doğa Alanı’ndaki yangın felaketi, hepimizi derinden üzmüştür” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Bu felaket, hem ormanda yaşayan sayısız canlının yok olmasına sebep olmuş, hem de İzmir’in akciğerlerinin yanması ile sonuçlanmıştır. Bu yangın sonrasında artık yapılması gereken tek şey, bu bölgenin yeniden doğaya kazandırılmasıdır. Ancak bu çalışmalar sırasında, önceki yıllarda yapılan hataların tekrar edilmemesi gerekmektedir” denildi.
YANAN ORMANI İYİLEŞTİRMEDE MENENGİÇ VE MEŞE DE KULLANILMALI
Ormanların iyileştirme çalışmaları sırasında dikkat edilmesi gereken konulara yer verilen Doğa Derneği’nin açıklamasında, ormanın iyileştirilmesi sırasında, ekosistemin bütünlüğünü destekleyecek şekilde ve ekosistem tabanlı orman yönetimi planlarıyla konuya yaklaşılmasının önemi vurgulanarak şöyle denildi: “Bu kapsamda yalnızca kızılçam gibi çıralı, kolay yanan ağaç türleri yerine, Ege’nin doğal orman bitki örtüsünün diğer parçaları olan meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin gelişimine izin vermek gerekmektedir. Bu ağaç türleri yangına daha dirençli türler olmanın yanında, barındırdıkları biyolojik çeşitlilik ve toprağı geliştirme özellikleriyle kızılçama göre çok daha zengin bir orman dokusunun oluşmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla orman restore edilirken, yalnızca kızılçam değil; uygun yerlerde meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin kullanılması gerekmektedir. Ege’nin doğal ormanlarının neye benzediği, nasıl bir görüntüsü olduğu bugün İzmir Menderes’teki Notion Antik Kenti’ne bakılarak görülebilir. Aslında yapılması gereken buradaki doğal orman dokusunun tüm Kızıldağ’a yaygınlaştırılmasıdır.”
İŞ MAKİNELERİNİN GEZDİĞİ YERLERDE AĞAÇLAR GELİŞEMİYOR
Ağaçlandırma çalışmaları yapılırken, dozer ve kepçelerle toprağın tesviye edilerek teraslama yapılmasının çoğu zaman sakıncalı sonuçlar doğurduğunun altın çizilen açıklamada, “Bu yöntem, Ege Bölgesi gibi organik materyallerinin toprak dokusunda son derece ince bir katmana sahip olduğu bölgelere ciddi zararlar verebilmektedir. Dozer ve kepçeler, gezdikleri yerlerde ve terasladıkları noktalarda zaten ince olan organik toprak dokusunun kayaların ve minerallerin altında kalmasına; ağaçların ve bitkilerin gelişmesi için önemli olan organik materyallerin ortadan kaybolmasına neden olmaktadır. Bu nedenle ağır teraslama çalışmaları yapılmadan bu hususa dikkat edilmesi gerekmektedir” ifadelerine yer verildi.
FELAKETLERİ ÖNLEMEK İÇİN ORMANLARDA YERLİ KEÇİLER OTLAMALI
Doğal ormanların yanmasını engellemek ve aynı zamanda bundan sonra böyle felaketlerin gerçekleşme ihtimalini ortadan kaldırmak için ormanlarımızda karakeçi gibi yerli keçi ırklarının otlayabilmesi gerektiği görüşüne yer verilen açıklamada, şöyle denildi: “Sanılanın aksine keçilerin çok yıllık orman ağaçlarıyla beslenme oranı yüzde 30’un altındadır. Besinlerinin büyük çoğunluğu ise orman tabanındaki tutuşabilirliği yüksek otsu bitkiler ve çalılar olan keçiler, bu özelliğiyle orman tabanındaki tutuşabilir alan oranını ciddi oranında azaltmaktadır. Keçilerin ve diğer ot oburların olmadığı bir orman dokusunun altında kuru otlar ve çam pürleri daha hızlı bir şekilde çoğalmakta ve bir yangın olduğunda bu otlar ve kurumuş çam yaprakları, yangının çok daha hızlı yayılmasına sebep olmaktadır. Doğal koşullar altında Ege ormanları, içinde sadece kızılçam değil aynı zamanda meşelerin, menengiçlerin ve çok farklı türde ağaçların bulunduğu ve altında keçilerin, diğer ot oburların otladığı bir orman dokusudur. Bu sistem bozulduğunda, aslında ormanlarımız da yangına karşı savunmasız hale gelmektedir. Bir anlamda ormanın yangına karşı kendini savunabileceği tüm doğal kalkanlar elinden alınmaktadır. Bu nedenle ormanlarımızda hayvancılığın da yapılabileceği ve doğal ot oburların yeniden yaygınlaştığı bir yönetim şekli esas alınmalıdır.”
‘EGE’NİN DAĞLARINA ÇIKA EKİLİP YANGIN BİÇİLİYOR’
Bugünkü yangınların bu kadar geniş alanlara yayılması ve tahrip etmesinin nedeninin, yalnızca bir doğa felaketi olmadığı görüşüne yer verilen açıklamada, bunun aynı zamanda elli yılı aşkın bir süredir devam ettirilen orman politikasının sonucu olduğu kaydedildi. Bu politika nedeniyle, Ege’de yalnızca kızılçam ağaçlarından oluşan monokültür (tek tür) ormanların doğal yayılışına göre çok daha geniş bir alanı kapladığı bilgisine yer verilen açıklamada, “Bir nevi Ege’nin dağlarına çıra ekilmekte ve günün sonunda da yangın biçilmektedir” denildi.
‘AĞAÇLANDIRMA VE ORMAN POLİTİKASI YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ’
Yaşanan bu son derece büyük ve İzmir’in akciğerlerini elinden alan felaket ile bütün bu hataların gözden geçirilmesi gerektiğine işaret edilen açıklamada, “Ege ve Akdeniz iklimindeki ağaçlandırma ve orman politikasının bir daha değerlendirilmesi gerektiğini açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. İzmir’de yaşanan bu felaketin ardından gerçekleştirilecek olan orman restorasyonu çalışmaları; yalnızca kızılçam, yani yangında oldukça kolay yanabilen bir ağaç örtüsünün değil, birçok ağaç türünün ve ot obur hayvanların da bulunduğu Ege karışık ormanlarının oluşmasıyla sonuçlanmalı ve benzeri felaketlerin yeniden oluşması engellenmelidir” çağrısında bulunuldu.
Yusuf Yavuz