Yargı krizi: Anayasa da yargı da kevgire döndü

'Bakan'ın söylediği şey tamamen hukuk dışı'

Yargı krizi: Anayasa da yargı da kevgire döndü


Yargı krizi: Anayasa da yargı da kevgire döndü

Adalet Bakanı Tunç yargı krizine dair konuştu, Yargıtay'ın açık Anayasa ihlalini es geçip "Anayasa'yı değiştirmek lazım" dedi. Ali Rıza Aydın, "İşine baksın" diyor.

İREM YILDIRIM

soL yazarı ve eski Anayasa Mahkemesi raportörü Ali Rıza Aydın, Bakan Tunç’un saptamalarını soL’a değerlendirdi. Tunç’a göre, "AYM kararları kadar Yargıtay kararları da bağlayıcı". Aydın, Tunç’un bu değerlendirmesini hem teknik açıdan hem de siyasi açıdan ele aldı. 

Aydın, “Can Atalay kararında Adalet Bakanı’nın ortada hak ihlaline uğramış bir mağdur dururken, hak ihlali yaptığı iddia edilen bir kurumun yani Yargıtay’ın kararının daha bağlayıcı olduğuna dair kıyaslama yapması beklenemez” dedi. Aydın önce anayasa üzerinden hatırlatma yaptı ve bakılmakta olan bir davanın üst denetimi için bölge mahkemelerinin, onun da üst denetimi için Yargıtay’ın yetkili olduğunu hatırlattı. Fakat bireysel başvuruya bakan mahkeme olan AYM'nin yetkisini tarif etti ve “AYM’nin yetkisi bütün bu işlemlerde ve süreçlerde hak ihlali olup olmadığını denetlemektir” diye ekledi.

'Bakan'ın söylediği şey tamamen hukuk dışı'

Aydın sözlerine şöyle devam etti:

“Tüm mahkeme süreçlerinde İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve bizim anayasadaki hakları ihlal edip etmediğini denetleyecek kurum AYM’dir. Dolayısıyla Bakan’ın söylediği, kıyaslama yaptığı ve 'yorum tartışması var' dediği şey tamamen anayasa dışıdır, hukuk dışıdır. Kaldı ki adalet bakanları iktidarın adalet sözcüleri olarak hareket ediyor. Meclis’te yemin eden adalet bakanları bu anayasaya bağlı. Onun hükümlerine göre hareket etmek zorunda. 

Adalet bakanları herhangi bir yargı kararını bu şekilde değerlendirmeye kalkarlarsa zaten en baştan o yargı kararının lehe ve aleyhe olan bölümleri itibariyle taraf olduklarını ortaya koymuş olurlar. Ki burada da siyasi bir dava var. Can Atalay davası tek başına bir Can Atalay davası değil, Haziran Direnişi’nin bütünüyle yargılanmaya çalışıldığı siyasi bir dava. Bu davanın bir tarafı da siyasi iktidar olduğu için milyonlarca insanı susturma doğrultusunda siyasi bir karara imza atılmasını istiyorlar.”

Aydın, AYM’nin de tümüyle masum olmadığını hatırlatmadan geçmedi ve “AYM’yi sütten çıkmış ak kaşık gibi temize çıkarmamız mümkün değil. 2012 yılından beri uygulanan bireysel başvuru uygulamasında da AYM’nin düzen içi kararlar verdiğini ve istisnai olarak kaçamadığı konularda hak ihlali verdiğini biliyoruz” dedi.

'Zaten 2010'da yargıyı alt üst etmişlerdi'

Yargıtay-AYM arasında bir yorum farkı olduğu tezini savunan Tunç, sebebin “anayasa” olduğunu söylüyor. AYM’nin kararının bağlayıcı olduğu anayasada açıkça yazıyor, yani karar uygulanmak zorunda. Yargıtay'sa yaptığı açıklamada açıkça AYM’yi hedef almıştı. Tüm bunların sonucunda Bakan, olayı “önemsizleştirme” girişiminde ısrarcı. Anayasa değişse tüm bu sıkıntılar geçecekmiş havasını sürdürmeye çalışan açıklamalara karşı Ali Rıza Aydın, en çok anayasa değişikliği yapan iktidarın AKP olduğunu hatırlattı:

Yeni anayasada bugüne kadar istemedikleri şekilde ortaya çıkan anayasa maddelerini ve bu anayasa maddelerinden aldığı yetkiyi kullanan kurulları budamak, değiştirmek emelleri var. Zaten çok iyi becerdikleri bir şey yıllardır anayasayı en çok değiştiren kurumlar olarak biliniyorlar. Kaldı ki 2010 anayasasıyla yargıyı alt üst eden bir siyaset güttüler.”

'Adalet bakanı anayasa hukukçusu gibi konuşmak yerine anayasanın verdiği görevleri yapsa daha iyi olurdu'

Yargıtay’ın kararının bütünüyle siyasi bir karar olduğunu söyleyen Ali Rıza Aydın “Yargıtay kararı, siyasi iktidarın vermek istediği bir kararın yargı mührüyle mühürlenmiş şekli” dedi. AYM kararına rağmen Adalet Bakanı’nın verdiği onayın da yargıya müdahale olduğunun altını çizdi.

Siyasi iktidarın 2013 Haziran Direnişi’ni topluca emekçi halkın üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmayı seçtiğini dile getiren Aydın, “Yargıyı da bu konuya aracı yaptı ve milyonları korkuyla baskı arasında tutmak istedi. Şimdi de bundan vazgeçemiyor” değerlendirmesi yaptı.

Eğer AYM’nin ihlal kararı uygulanırsa bu alt mahkemenin yeniden yargılama yapması anlamına geliyor. Aydın, “Adalet Bakanı anayasa hukukçusu gibi konuşmak yerine kendisine anayasanın verdiği görevleri yapsa daha iyi olurdu. Ama maalesef gidişat o ki, suskun kaldıkça anayasa değişiklikleri de devlet üzerindeki biçimsel ve özsel değişiklikler de devreye sokulacaktır” dedi.

"Siyaset 'ayağınızı denk alın, almazsanız sizi de yeniden dizayn ederim' diyor"

Bakan Tunç’un açıklamalarının ara satırlarında dikkat çeken bir başka açıklama daha vardı.

Tunç, "AYM'nin yapısında adliye mahkemelerinde verilen kararların da gitmesini sağlarsanız süper bir uygulama olur. AYM'ye gelen bireysel başvuruları Yargıtay ve Danıştay'dan gelen üyeler incelesin diye bir hüküm olabilir" ifadelerini kullandı.

“Bu akıllarından geçen yeni bir ‘çözüm’ mü?” sorusuna yanıt veren Aydın, “Aynı zamanda yüce divan müessesesinin anayasa mahkemesine verilmesine karşı yürüttükleri o tarihteki mücadelenin de devamı. Anayasa Mahkemesi’nin kaçıncı dizaynı bu? Zaten AYM üyelerini artık siyasi iktidarın ağırlıklı atadığı bir düzene geçtik. Buna rağmen denetlenmek istemeyen, kendi denetim mekanizmaları dışında kısmi de olsa herhangi bir denetimi görmek istemeyen bir düzen istiyorlar. Biz buna klasik liberal etki de diyebiliyoruz. Nasıl her şey piyasalaştıysa yargının da artık bu piyasa düzenine uygun serbestlik içinde sadece ve sadece siyasi iktidarın ve düzenin savunucusu olması hatta düzen içinde de düzenin değil o düzenin temsilcisi olan siyasi iktidarın savunucusu olması mekanizması aslında sadece bizde değil, dünyada da tartışılan bir konu haline geldi. Kapitalizmin, emperyalizmin kendisini koruma içgüdüsü ya da planları da diyebiliriz buna. Tekil olarak bir dava üzerinden konuşulması konuyu çözmüyor ama bugünkü konumuzda önemli olan bu konuşmayı yapanın siyasi iktidarın adalet sözcüsü olması. Dolayısıyla siyaset diyor ki, ayağınızı denk alın, almazsanız sizi de yeniden dizayn ederim. Çünkü her şey sermayenin sınırsız baskısı ve egemenliği için” dedi.

SOL HABER