Yargı Paketleri ve Hukukun Üstünlüğü: AYM Kararlarının İhlali
AYM Kararlarının İhlali
Yargı Paketleri ve Hukukun Üstünlüğü: AYM Kararlarının İhlali
Türkiye'nin hukuk sistemi, son dönemde yargı paketleri adı altında yapılan düzenlemelerle gündeme geliyor. Bunlardan biri de "Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" adı altında sunulan ve 8. yargı paketi olarak bilinen düzenlemedir. Ancak, bu paketin içeriği incelendiğinde, özellikle Türk Ceza Kanunu'nun 220/6 maddesine getirilen düzenlemenin tartışmalara yol açtığı görülüyor.
Öncelikle, "örgüte üye olmak" başlı başına bir suç mudur sorusuyla başlayalım. Ceza Kanunu kapsamında tanımlanan bir örgütten bahsedildiğinde, bu örgüte üye olmanın suç olduğu açıktır. Çünkü örgüt, genellikle suç işlemek amacıyla kurulmuştur ve bu doğrultuda faaliyet gösterir. Dolayısıyla, TCK m. 220/2'ye göre, örgüte üye olmak eylemi 1 ila 3 yıl arasında hapis cezasını gerektirir.
Ancak, AYM'nin 26 Ekim 2023 tarihli kararıyla iptal ettiği TCK m. 220/6 maddesi, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemeyi ayrı bir suç olarak tanımlıyordu. AYM'nin iptal gerekçesi, bu hükmün keyfi uygulamalara zemin hazırlayabileceği ve hukuki belirsizlik oluşturabileceği yönündeydi.
Ancak, 8. Yargı Paketi'nde yapılan düzenleme, AYM'nin kararına rağmen örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiilini müstakil bir suç olarak tanımladı. Bu yeni düzenleme, suçun cezasını arttırdığı gibi, örgüt adına suç işleyen kişinin ayrı bir suçtan cezalandırılmasını da sağladı.
Bu durum, AYM'nin önceki kararının yasama organı tarafından dikkate alınmadığını ve yasama organının AYM'nin yetkisini sorguladığını gösteriyor. Bu, Anayasa Mahkemesi'nin itibarsızlaştırılması anlamına gelir ve hukuk devleti ilkesini zedeler.
Hukuk devleti olmanın önemli bir unsuru, yasaların öngörülebilir, tutarlı ve anlaşılır olmasıdır. Ancak, bu son değişiklikle bu ilkenin zedelendiği ve hukukun belirsiz bir zemine oturtulmaya çalışıldığı açıkça görülüyor.
Sonuç olarak, yargı paketlerinin hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir şekilde hazırlanması ve uygulanması gerekliliği açıktır. AYM'nin kararlarının dikkate alınmadığı, hukukun sağlıklı işleyişinin gölgelendiği bir ortamda, demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün korunması her zamankinden daha önemlidir.
Bu durum, Türkiye'nin bir kanun devleti olduğunu gösteriyor, ancak gerçek önemli olanın hukuk devleti olabilmek olduğunu unutmamak gerekiyor. Hukukun üstünlüğü ve demokratik değerler, bir ülkenin temel direği olmalı ve her zaman korunmalıdır.