Yargıda mizansen mi?
Anayasanın 153’üncü maddesi de açıktır
Yargıda mizansen mi?
MEHMET GÜN YAZDI
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, bir önceki haftaya damgasını vuran Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uymama ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararına bir anlam veremiyorum! Hemen arkasından başlayan tartışmalarda, siyasilerin AYM’yi kaldırmaya ya da yetkilerini kısıtlamaya dair beyanları karşısında ise “Acaba mizansen miydi” diye sormaktan ise kendimi alamıyorum!
AYM’nin adil yargılama hakkının sistematik olarak ihlal edildiğini, diğer bir deyişle, ilk derece ve istinaf mahkemeleri ile nihai temyiz mercii Yargıtay'ın görevini yapamadığını, minimum adil yargılama standartlarını yerine getiremediğini resmen tespit ve ilan ediyor olmasının Yargıtay’a verdiği rahatsızlığın, uymama kararı verilmesinde etkili olduğu açık. Nitekim Yargıtay Başkanlığı, bireysel başvurularda AYM kararlarının, kararlar hiyerarşisinde en üstte olduğunu gözden kaçırarak yaptığı basın açıklamasında, bu hususu net olarak dile getiriyor. Fakat Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında verilen aynı mahiyette AYM kararlarına uymuş olan Yargıtay’ın Can Atalay kararına uymamasını haklı gösteren bir sebep bulmakta zorlanıyorum!
***
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin uymama kararı sonrasında bir kısım siyasilerin söyledikleri gibi AYM’nin bireysel başvurulardaki ihlali tespit etme ve giderme yetkisini sınırlandırmanın anlamsız olduğunu görebiliyorum. Çünkü bu yetkisi kaldırıldığı takdirde, AYM’ye bireysel başvurular ülke içinde etkin başvuru yolu olma niteliğini kaybedecek. AYM’de yığılan bireysel başvurular, eskiden olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yığılacak. Hatta AİHM, AYM’den daha etkili ihlal kararları verebilecek. Türkiye, adalet sisteminin sorunlarını kendi içinde çözemediğini ikrar etmiş olacak ve sorun tekrar uluslararası alana taşınacak.
AYM kararına uymama kararı veren Yargıtay üyelerinin belli bir siyasi saikle ve önünü arkasını hesap etmeden böyle bir karar vermiş olmaları ihtimalini silip atıyorum. Geriye AYM üzerinden bir tartışma yaratarak kamuoyunda ciddi bir karşılık görmeyen, destek de bulmayan yeni ve sivil anayasa söylemlerine zemin oluşturma ve heyecan kazandırma arzusu olasılığı kalıyor. Yargı bağımsızlığı gereğince hakemlik bile yapamayacağı bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Yargıtay’ın tarafını tutmasının ardından Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP hakkındaki kararlarını da katarak AYM’yi şiddetle eleştirmesine vesile olması, “Söz konusu uymama kararı verilmesinde siyasi etki var mıdır” sorusunu sorduruyor.
***
Anayasanın 138’inci maddesi açık: “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Anayasanın 153’üncü maddesi de açıktır: “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
Anayasanın 138’inci ve 153'üncü maddelerine rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin AYM'nin Can Atalay kararına "UYMAMA" kararı vermesi, anayasal düzene karşı büyük bir tehlikedir. Kararlarına uymamak AYM’yi, dolayısıyla anayasayı etkisizleştirir. Anayasanın etkisizleştiği durumda ise hali hazırda yasama, yürütme ve yargı güçlerini tek elde toplayan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ülkeyi adı cumhuriyet olan fiilî bir hanedanlığa dönüştürür. Bu tehlike bir an önce ve etkili olarak bertaraf edilmelidir. Bunda da en büyük sorumluluk Can Atalay dosyası tekrar önüne gelecek olan AYM’nindir. AYM, uymama kararı veren Yargıtay üyelerinin soruşturulmasına karar vermeli, soruşturulup yargılanmalarını başkanlar kurulunun izin vermesine tâbî tutan Yargıtay Kanunu’nun 46’ncı maddesini iptal etmelidir.
Mehmet Gün: Yargıda mizansen mi? - Dokuz Eylül | Güncel İzmir Haberleri (dokuzeylul.com)
MEHMET GÜN / 9 EYLÜL