Yargıda yozlaşma

Yargıtay’ın Yargı Etiği İlkleri ortada, yazıyor.

Yargıda yozlaşma




Yargıda yozlaşma

ELİF ÇAKIR YAZDI...

T24 yazarı Tolga Şardan’ın aktardığına göre Ankara’da gözaltına alınan ve tutuklanan organize suç çetesi lideri Ayhan Bora Kaplan’ın eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve yine eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, yeni Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman ve daha başka bazı yargı mensuplarıyla bağının olduğuna dair iddialar Ankara’da ciddi rahatsızlık yaratmış. İnşallah öyledir, inşallah bu kez cidden rahatsız olmuşlardır.

İnşallah bu rahatsızlık söylemde kalmaz, zaman aşımına uğratılıp unutturulmaz, geçiştirilmez.

22 yıl önce “3 Y; yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar” ile mücadele edeceği vaadiyle yola çıkan AK Parti iktidarında artık neredeyse “yolsuzluk, rüşvet” iddiaları artık neredeyse ülkemizin normali haline geldi, tuz koka koka bir hal oldu.

Çok değil daha bir yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘yolsuzluğun olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz inşa ederiz” diye konuşmuştu. Ve böyle bir Türkiye’nin ‘hazırlığı içinde” olduklarını açıklamıştı.

Gelinen süreç, ortaya çıkan tablo vahim değil mi?

Özellikle yargı cenahının çok huzursuz olduğunu, yargı camiasının ikiye bölündüğünü yazan Şardan’ın aktardığı şu bilgi dikkatimi çekti:

“Yaşanan rahatsızlık öyle bir boyuta ulaştı ki, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca devreye girmek zorunda kaldı. Geçen hafta Kaplan’la ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’le görüşen Yargıtay Başkanı Akarca Ayhan Bora Kaplan’ın dosyasının içeri hakkında bilgi almak istedi. Savcılık koordinesinde yürütülen bir soruşturma hakkında bizzat Ankara Emniyet Müdürünü çağırıp görüşmesi pek usule uygun bir durum değil. Görüşme ‘nezaket’ kapsamında bile olsa zamanlaması manidar.”

Şardan haklı, bu görüşme usule uygun bir görüşme değil. Şunu söylemeliyim ki yargı cenahındaki rahatsızlığın boyutunu anlatmak mümkün değil. Yüksel Kocaman’ın bu son olayı yargı camiasında bardağı taşıran son damla olmuş… Sebebi de Yüksel Kocaman’ın ilk kez bu tür kirli iddialarla gündeme gelmemesi, daha öncesinde de adının bu tür iddialarla gündeme gelmesi. Yargı camiasındaki asıl bir diğer rahatsızlık ise ‘yolsuzluk, rüşvet, görevini kötüye kullanmak’ gibi iddialara adı bulaşan isimlerin

Yargıtay’a üye olarak atanması. Yargının resmen kirli ilişkilere manto görevi üstlendirilmesi.

Peki Akarca’nın bu görüşmeyi niye yaptı?

Şardan’ın yazısındaki ilgili bölümü okuyalım:

“Bu noktada Akarca’nın farklı iki amacı olduğunu düşünmek yanlış olmaz. İlki, Dinç’ten aldığı bilgilerden yola çıkarak halen Yargıtay üyesi olan Yüksel Kocaman veya varsa başka üye / üyeler hakkında soruşturma başlatmak. Diğeri ise; Kocaman ve olası diğer yüksek yargı mensupları hakkındaki iddiaları değerlendirmek, iddiaları ciddi bulmuyorsa Yargıtay üyeleri için koruma zırhı oluşturmak.”

Şardan’ın da yazdığı gibi Yargıtay Başkanının bir üyesi hakkında inceleme, soruşturma başlatmak için dosya içeriğini bilmesine ihtiyacı yok bu bir.

Çünkü bu konuda Yargıtay Kanunun 46. Maddesi gayet açık. “Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri, daire başkanları, üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilinin görevleriyle ilgili veya kişisel suçlarından dolayı haklarında soruşturma yapılabilmesi Birinci Başkanlık Kurulunun kararına bağlıdır. Birinci Başkanlık Kurulu kendisine intikal eden veya ettirilen ihbar ve şikâyetleri inceleyerek soruşturma açılmasını gerektirir nitelikte gördüğü takdirde, ilk soruşturma yapılması için ceza dairesi başkanlarından birini görevlendirir.”Bu kadar basit. Yargıtay Başkanı Birinci Başkanlık Kurulu’nu toplayacak ve iddiaların doğru olup olmadığının ortaya çıkması için ilgili üyeleriyle ilgili soruşturma açılmasına karar verecek. Bunun için Ankara Emniyet Müdürü’nü çağırmaya, dosya hakkında bilgi almasına gerek, istişare yapmasına gerek yok.

***

Yargıtay’ın Yargı Etiği İlkleri ortada, yazıyor.

Yargıçlar görevlerini yaparken kendilerine duyulan güvene halel getirecek algı, kuşku oluşturacak davranışlardan her zaman ve her yerde titizlikle kaçınırlar.

Özel hayatlarında, mesleki güvenirliklerine gölge düşürecek davranışlarda bulunmamaya hassasiyet gösterirler.

Hediye, bağış, borç, yardım ya da iltimas kabul etmezler. Konumları ve mesleklerinin sağladığı nüfuzdan fayda sağlamazlar.

Daha yazmaya devam edelim mi? Açık ve net değil mi?

Etik ilkeleri korumamıza kurumlar yardımcı olurlar. Kurumların itibarının korunmasını da başındaki isimler sağlarlar. Çünkü kurumlarda kendi kendilerinin itibarlarını koruyamazlar.

Yozlaşma, bozulma, çürüme yargıya sıçramışsa artık gerçekten tuz kokmaktan tuz olmaktan çıkmış demektir.

Yolsuzluk iddialarına bulaşmış yargı sisteminde yolsuzlukla mücadele başarıya ulaşabilir mi?

https://www.karar.com/yazarlar/elif-cakir/yargida-yozlasma-1597640

ELİF ÇAKIR / KARAR