Yargıtay'dan MİT'in Mehmet Altan için 'pastör' kod adını kullanarak telefon dinleme talebine onay veren hakime ceza
Kararda, sanığın eylemleri "zincirleme görevi kötüye kullanma" suçu olarak nitelendirildi
Yargıtay'dan MİT'in Mehmet Altan için 'pastör' kod adını kullanarak telefon dinleme talebine onay veren hakime ceza
Kararda, sanığın eylemleri "zincirleme görevi kötüye kullanma" suçu olarak nitelendirildi
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, usulsüz telefon dinlemeleri ve ev-konut aramaları ile ilgili emsal niteliğinde önemli bir karara imza attı. Yargıtay, yazar-akademisyen Mehmet Altan için “pastör” kod adını kullanarak telefon dinleme talebinde bulunan MİT’in, bu talebine onay veren hakimi hapisle cezalandırdı. Daire, aynı hakimi, bir avukatın ofisi için, hakkında herhangi bir somut kanıt olmadan arama kararı verdiği için de cezalandırdı. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun hakim hakkında yargılama izni verirken, aynı kararda imzası bulunan bir başka hakim için izin vermemesi ise dikkati çekti. Talepte bulunan MİT mensupları hakkında da işlem yapılmadı.
Yargıtay’daki dava, FETÖ üyesi olduğu ve 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle tutuklanan, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen tahliye edilmeyerek 6 ay fazladan cezaevinde tutulan ve yargılama sonunda beraat eden Mehmet Altan’la ilgili garipliklerin bununla sınırlı olmadığını da ortaya koydu. FETÖ üyeliği ile suçlanan Altan’ın, FETÖ üyeliği nedeniyle hakimlikten ihraç edilen isimlerin imza attığı kararla, FETÖ mensubu olduğu belirtilen ekip tarafından telefonlarının dinlendiği anlaşıldı.
“Pastör” ismiyle dinleme
2009’da MİT, Altan’ın telefonlarının dinlenmesi için mahkemeye talepte bulundu. MİT, Altan’ın gerçek ismini kullanmadı ve dinlenilecek numarayı verdi. Altan’ın ismi yerine ise “pastör” kod adı kullanıldı. Yasaya bütünüyle aykırı bu talebe onay verildi ve Altan’ın telefonları dinlemeye alındı.
Altan, bu durumu öğrenince 2012’de suç duyurusunda bulundu ancak dilekçesi uzun süre rafta bekledi. 15 Temmuz sonrasında ise bir yandan Altan tutuklanırken bir yandan unutulan dilekçesi raftan indirildi ve hakimler hakkında soruşturma başlatıldı.
Ancak HSK, soruşturma sonunda talebe onay veren heyetten iki isim için soruşturma izni verirken, bir ismi kapsam dışında tuttu. İki isimden birinin de firari olduğu anlaşıldı. Bu nedenle heyetten sadece Metin Özçelik hakkında dava açılabildi.
İddianamede Özçelik’in avukat Serdar Öztürk’ün ofisinin usulsüz biçimde aranmasından da sorumlu olduğu kaydedildi.
Yerleşik uygulama
İddianamede, “Dinlemeye alınan numaraların Mehmet Altan adına kayıtlı olduğu ve bu kişi tarafından kullanıldığı halde, (Pastör) kod adlı bir kişi tarafından kullanıldığı biçiminde bildirimde bulunan Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı İstanbul Bölge Başkanlığı’nın yazısına itibar ederek dinleme kararı veren hakimin görevi kötüye kullandığı” belirtildi.
Aynı hakimin, dinlemeye alınan avukat Öztürk aleyhinde delil bulunmamasına rağmen dinleme kararını uzattığı, adının geçmediği bir ihbar mailini dikkate alarak ofisinin aranmasına karar verdiği ifade edildi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi’ndeki yargılamanın karar aşamasında, Yargıtay Savcılığı, çok tartışılacak bir görüş hazırladı. Savcılık, hakime avukatın ofisinin aranması nedeniyle ceza verilebileceğini ancak Altan için ceza verilmesine gerek olmadığını belirtti. Görüşüne, yüksek mahkemelerin uygulamalarının bu yönde olmasını gerekçe gösterdi.
Yargıtay’dan emsal ceza
Yargıtay 5. Ceza Dairesi ise emsal niteliğinde bir karara imza atarak, hakimi her iki eylemi nedeniyle cezalandırdı.
Kararda, sanığın eylemleri “zincirleme görevi kötüye kullanma” suçu olarak nitelendirildi. 1 yıl 3 ay ceza verilen hakimin cezası ertelenmedi. Hakimin daha önce meslekten ihraç edildiği ve FETÖ üyeliğinden ceza aldığı da kararda anımsatıldı.
“Diğer isimler neden korundu?”
Altan’ın avukatı Figen Çalıkuşu, şunları söyledi: "MİT İstanbul Bölge Başkanlığı müvekkilimin “Pastör” takma ismi ile dinlenme talebinde bulunmuştur. Bu talepleri kabul eden üç ayrı hâkim hakkında HSYK’ya yapılan başvurularda işleme koymama kararları verilmiş yapılan itirazların her biri ret edilmiştir. Her nasılsa yıllar sonra müvekkilim Silivri Cezaevi'nde ‘subliminal darbe’ suçundan tutuklu iken, yaptığı şikayetler üzerine kendisine yasaya aykırı dinleme kararı veren hakimler için dinleme kararı veren üç hâkimden ikisi hakkında soruşturma açıldığı bildirilmiş ve ifadesi alınmıştır.
Devamında iki hâkim hakkında Yargıtay 5. Ceza Dairesine dava açılmıştır. Üçüncü hâkim her nedense halen kayrılmaktadır. Açılan davada bir hâkim firarda olması nedeni ile dosyası ayrılmış, diğer hâkimin yargılaması yapılmıştır. Tamamlanan yargılama sonucunda Yargıtay savcısı mütalaasında çok şaşırtıcı bir şekilde “Suç tarihi öncesi ve sonrasında, MİT tarafından kod ismi kullanılmak suretiyle tedbir talep edilmesinin ve mahkemelerce de bu talebin yasaya aykırı da olsa kabulünün yerleşik bir uygulama olduğu anlaşılmaktadır” gerekçesi ile beraat kararı verilmesini istemiştir. Bu mütalaayı dinlediğim yer Yargıtay binası idi, okuyan hukuk fakültesi mezunu, üyeler hukuk fakültesi, ben hukuk fakültesi mezunu, sanık hâkim hukuk fakültesi mezunu idi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Yargıtay Savcısının bu akıl almaz hukuk, yasa tanımaz mütalaasına rağmen, sanık hâkim hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçundan ceza verdi. Bu karar ve yargılama süreci günümüz Türkiyesinin yargı yolculuğunun fotoğrafıdır. Mevcut siyasi güce göre şekillenen yargı sisteminde Hâkim ve Savcılar Kurulu yasaya aykırı dinleme kararlarına yaptığım şikayetler hakkında olumsuz karar verirken, yeni siyasal güç döneminde yasaya aykırı dinleme kararı veren iki hâkim hakkında soruşturma izni vermiştir. 3. hâkim için ise hiçbir farklılık olmamasına karşın bu izni vermemektedir.
Bugün gene HSK AYM kararını yok sayarak Anayasa’ya direnen hakimleri kayırmaktadır, yaptığım başvurularda Anayasa’ya direnen hakimler için işleme koymama kararı vermektedir. Ama unutulmamalıdır ki işlenen bir suç cezasız kalmaz, kalmayacaktır."
T24