Yeni “çözüm süreci” yola koyuldu!..
“Serok Ahmet”i yıllardır parça pinçik ediyordu…
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a Diyarbakır’da “Serok Erdoğan” sloganı atılınca, haklı olarak, Ahmet Davutoğlu Devlet Bahçeli’ye sordu;
“Cumhurbaşkanın Erdoğan’a ‘Serok’ dendiğinde barış sembolü mü oluyor? Erdoğan’a ne diyecek Bahçeli, Cumhurbaşkanına da, ‘Hey Serok Erdoğan’ diyebilecek mi? Herkesi terörist göreceksiniz, Kürtler ‘Serok Ahmet’ dediğinde terörist olacak, ‘Serok Erdoğan’ dediğinde Erdoğan lider olacak. Bu istismardır. “
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cevabı merakla bekleniyordu. Dünkü grup konuşmasında cevap vermedi, Ahmet Davutoğlu’na yüklenmeye devam etti;
“Hiç kimse niyet okuyuculuğu yapmasın. Serok Ahmet fitneyi bıraksın. Onun Serok’luğu bölücülüğün umududur. Serok Ahmet, zillet çamurunun içinde çırpınmaktadır.”
Sarayın yandaş kalemleri de “Serok Erdoğan”ın MHP’yi rahatsız etmediğini yazıyordu…
Hiiç lafı o yana bu yana dolandırmaya gerek yok. Devlet Bahçeli, saray iktidarının yeni “çözüm sürecine” de onay verdi. Beraber yürümeye devam ediyorlar bu yollarda!..
★ ★ ★
Tayyip Erdoğan’ın “çözüm süreci”ni buzdolabına koyduğu günden beri “bu iş bitmedi” diyenlerden biri stratejist, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek, bugün gelinen noktada dikkat çekiyor;
“Aslında herkes yeni çözüm sürecinden bahsediyor ama zaman mekan ve aktörler değişti. Aynısını beklemek mümkün değil. 2014’ten itibaren IŞİD’in ortaya çıkması, Irak’ı da içine alan savaşın Suriye’de yayılması, ABD’nin Fırat doğusuna yerleşmesi, Türkiye’nin Suriye kuzeyindeki operasyonları, 5 milyondan fazla Suriyelinin Türkiye’ye göçü ve özellikle Suriye sınırında şehirlerimizde demografik yapıyı değiştirecek şekilde Türkiye içlerine dağılması, Suriyelilerin Türkiye’de kalıcı olmaları yani vatandaşlığa geçmelerinin desteklenmesi çözüm süreci denen konunun kapsamını da genişletti.”
Cahit Armağan Dilek, terörist başı Öcalan’ın 2019 yerel seçimlerinden önce yayınlanmasına izin verilen mektubu hatırlatıyor;
“Mektupta birkaç mesaj vardı:
Birincisi, içinde bulunduğumuz süreçteki sorunları çözmek için yeniden müzakere istiyor.
İkincisi, sadece Türkiye ve bölgedeki sorunların birlikte ele alınsın diyor. Buradan kasıt Suriye olduğu aşikar.
Üçüncüsü, Suriye kuzeyindeki güvenli bölgeyi tarif ediyor. Bunun için de PYD/YPG’yi kamufle eden SDG’yi muhatap gösteriyor. Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlı olunmalıdır diyerek bağımsızlıktan falan şimdilik bahsetmeyin, sınır hattından saldırı da yapmayın diyor.
Dördüncüsü, terörist başının sözde tecridinin kaldırılması için açlık grevinde olanlara da doğrudan bırakın demiyor ama şimdilik sesimi açtılar böyle devam ederse grevleri bırakırsınız yoksa devam edersiniz talimatı veriyor. Ama onları kutsamaktan da geri kalmıyor.
Beşincisi, 2013 Nevruz’undaki mektubun yaptığı atıfla verilen Türkiye’nin Kürtlerin ve Türklerin ortak vatan olduğu mesajı.
Savunma, güvenlik, dış politika analisti Dilek şunları söylüyor;
“Suriye’deki savaşın geldiği nokta, sahadaki askeri-politik durum, 2013’te Türkiye’deki çözüm süreciyle başlayan Suriye kuzeyindeki gelişmelerin vardığı nokta Suriye kuzeyindeki sorunla Türkiye’nin PKK terörünü tamamen sonlandırma hedefi birbiriyle bağımlı hale gelmiştir.
Bu bağımlılık tesadüf değil, Türkiye’nin zamanında göremediği ABD ve Batı’nın planlı eylemleriyle oluşmuştur. Ve Türkiye’ye bir dayatma vardır. Suriye kuzeyinde PKK’nın PYD/YPG versiyonunun kabullenilmesi karşılığında YPG içinde Suriyeli olmayan PKK’lıların bertaraf edilmesi, PKK’nın Türkiye’deki eylemlerinin tamamen durdurulması vaat edilmektedir.
Bu süreçte Barzanigillerin de yer aldığını söylemeye gerek yok.
Aynı Irak’ta Barzani’ler için yapıldığı gibi Suriye’de de Fırat doğusunda PYD/YPG kontrolünde Araplar Türkmenler dahil tüm grupların rol alabileceği bir özerk bölgenin yeni Suriye anayasasına yazılması hedefleniyor.”
★ ★ ★
Tüm bunlarla eş zamanlı olarak, daha 2017’de büyük bir anayasa değişikliği yapılmış olmasına rağmen, Türkiye’de ortaya atılan sıfırdan yeni bir anayasa yapılması ve bunun 2023 seçimlerinden önce yapılması çıkışının manidar olduğunu, bunun aslında hiç bitmeyen çözüm sürecinin bir parçası olduğunu söylersem herhalde bana kızmazsınız!.. Türkiye’nin iç-dış politikadaki sıkıntıları, ekonomik zorlukları dikkate alındığında Türkiye’ye baskı ve dayatmaların yapılmasına uygun bir ortam olduğunu görmek lazım.
https://www.korkusuz.com.tr/yeni-cozum-sureci-yola-koyuldu.html