'Yeni medya, iktidarın kendi politikalarını yeniden üretme alanına döndü'

“Kamu erkinden ziyade bireyler, kendi verilerine sahip çıkmalı“

'Yeni medya, iktidarın kendi politikalarını yeniden üretme alanına döndü'


Hacettepe Üniversitesi Bilişim ve Enformasyon Teknolojileri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mutlu Binark, “Ana akım medyada farklı görüş yok. Türkiye kamu diplomasisinde mesajlarını ana akım medyadaki gibi aktarırsa propagandadan öteye geçemez” diyor

Lale Elmacıoğlu Muhabir @laleelmacioglu E-Mail 

Mutlu Binark: Sosyal medya, özellikle ana akım medyanın görmediği alanlarda çok etkili / Fotoğraf: Pixabay

Google, Facebook ve Twitter gibi küresel teknoloji üreticisi şirketlerin enformasyon üzerinde tekel kurarak dünyanın veri akışını kontrol etmesi, bir süredir tartışma konusu.

“Platformların yerli ve milli olması değil, kullanıcıların ne yapacağını bilmesi önemli”

Hacettepe Üniversitesi Bilişim ve Enformasyon Teknolojileri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mutlu Binark, bu durumu “platform kapitalizmi” olarak adlandırıyor:

Bunlar (Google, Facebook, Twitter vs.) Batı orijinli ürünler ama başka coğrafyalarda da Baidu, WeChat, Weibo, Naver gibi örnekler var. Mesele platformların yerli ve milli olması değil, kullanıcıların ne yapacağını bilmesi önemli. Bu platformlar verirleri kullanıyor. Biz de bu platformları ‘ücretsiz’ kullanıyoruz. Peki nereden gelir elde ediyorlar? Veriler nerede depolanıyor’ gibi sorular yanıtlanmalı!

“Kamu erkinden ziyade bireyler, kendi verilerine sahip çıkmalı“

Birkaç sene önce sosyal medya okuryazarlığının gündemde olduğunu, günümüzde ise veri okuryazarlığına gelindiğini belirten Binark, “Bu platformların kullanıcılara şeffaf bilgi sunması gerekli. Sivil haklar açısından bunu tartışmamız gerek. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu var, kullanıcıların bu kanundan haberdar olup kanuni haklarını talep etmeleri gerekir. Yurttaşların bu yasaya ilişkin politik bilinci olmalı. Türkiye’deki kanunun güncellenmesi gerek. Ancak asıl problem, kullanıcıların bu platformların temelde verilerimizle geçindiğini, veri ekonomisine ve verileştirilmiş toplum düzenine katkıda bulunduğunu bilmemesi. Kamu erkinden ziyade bireyler, kendi verilerine sahip çıkmalı” diyor.
 

Prof. Dr. Mutlu Binark main photo.png

Prof. Dr. Mutlu Binark / Fotoğraf: MB arşivi


Binark’tan ‘yankı odaları’ uyarısı

Mutlu Binark, kişilerin sosyal medyada kendileriyle benzer görüşteki kişileri takip ettiğini belirterek, 'yankı odası' uyarısında bulunuyor:

Bireyler, hep kendileri gibi düşünen kişilerle iletişimde bulunur, sosyal ağlarda bu kişileri takip ederse, yankı odalarına hapsolur, kamusal alan zayıflar ve siyasal katılım üzerindeki eşitsizlikler yeniden üretilir.

"Yeni medya kutuplaşmayı derinleştiriyor"

Binark, “Sosyal medya, iktidar baskısı olan toplumlarda daha mı aktif kullanılıyor?“ sorusuna ise şu yanıtı veriyor:

Alternatif medya (yeni medya), demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü gibi konularda fırsat olabilecekken günümüzde kutuplaşmayı derinleştirir hale geldi. Sosyal medyanın varlığı, otoriter rejimlerde bir dönem alternatifin, farklı olanın sesi olarak literatürde tartışıldı. Arap Baharında, Occupy’da, Gezi’de, İspanya’daki ve Yunanistan’daki hareketlerde… Ancak rejimler ne zaman ki sosyal medyanın da düzenlenmesi gerektiğini kavradı, buralar aktivistlerin örgütlenme alanı, duyurma alanı olmaktan çıktı ve iktidarların kendi politikalarını yeniden üretme alanına döndü!

 

Arap Baharı ve sosyal medya- Twitter @laleelmacioglu.png

Fotoğraf: Twitter / @laleelmacioglu 

 

“Farklı olan içine girip seni trollüyor, seni linç ediyor”

Mutlu Binark, “Algoritmaların size dayattığı dışında hareket etmeniz lazım ama bunu da yapmıyoruz. Yankı odalarından bahsettim, herkes kendi görüşüne yakın olanla bir arada duruyor, karşıt görüşe açık değil! Üstelik, trol hesaplar Kadın Hareketi, LGBTİ ve diğer farklı kamuların ürettiği etiketlerinin içine girip seni trollüyor, seni linç ediyor. Kendi kendimize kampanya yapıyoruz. Farklı olanla temas edebilme ortamı sosyal medyada yaratmamız gerekiyor!” diyor.

 

“Gazeteci kadar yurttaşın da bilgisini teyit etmesi gerekiyor”

Binark, enformasyonun dezenformasyona dönüşmeye başlaması ve özellikle sosyal medya platformlarında sıkça yalan haberlerin yer almasına ilişkin olarak ise "Gazeteci kadar yurttaşın da bilgisini teyit etmesi, güçlenmesi gerekiyor. Okuryazarlıkla içeriğin teyit edilmesi şart! Burada eğitimin önemi. Sosyal ağlarda duygusal davranmamak gerekli" görüşünde.

 

Sosyal medya- Pixabay.png

“Sosyal medya, özellikle ana akım medyanın görmediği alanlarda çok etkili”

Toplumsal hareketlerde sosyal medyanın rolüne de değinen Binark, şöyle söylüyor:

Gezi’de, kadına yönelik şiddet vakalarında ve çocuğa yönelik şiddet gibi olaylarda sosyal medya üzerinden örgütlenmeler var ve bu durum, hukukun işleyişinde etkili oluyor. Yapılan kampanyalara baktığımızda hashtag’ı gündeme sokmak önemli ancak etiket yaparken karşı tarafı linç eden, nefret dilinden kaçınılmalı! Otoriter rejimlerde kanaatler polarize (kutuplaşma) oluyor, rasyonel dil üretemiyoruz, duygusal davranılıyor, duygu diline yaslanarak kampanya yapıyoruz. Bu durum öfkelerle hareket etmeyi de teşvik ediyor. Sosyal medya, kamu vicdanını rahatsız eden bir olguyu, olayı açıklamada etkin kullanabiliyor. Özellikle ana akım medyanın görmediği alanlarda çok etkili oluyor. Ne oldu? Onu görmemiz için önemli.

“Dışişlerinde elçiliklerin hesapları çok tek yönlü, merkezden gelen mesajları copy paste’den öteye gitmiyor”

“Türkiye kamu diplomasisinde yeni medyayı etkin şekilde kullanabiliyor mu?” sorusuna ise Binark, şu yanıtı veriyor:

Genel anlamda kamu diplomasisinin önemi fark edildi. Ama Türkiye ana akım iletişim paradigması çerçevesinde, iletilecek mesajlarının kamu diplomasisinde düz, çizgisel aktarımı gibi bakarsa, propaganda bağlamında içerik üretmiş olur! Üstelik Türkiye, kamu diplomasisinde mesajlarını ana akım medyadaki gibi aktarırsa propagandadan öteye gidemez! Ancak kamu diplomasisinde daha kültüralist ve refleksif bir yönelim de var. Bu yönelimde, içeriklerin farklı kamularla birlikte üretilmesi ve etkileşime girilmesi vurgusu var. Bu yeni yönelim doğrultusunda tek yönlü bir aktarım süreci değil, sosyal medya ortamlarının da daha etkileşimli, farklı kamuları dinleyen ve yanıt veren dille yapılması gerekiyor.

Özellikle elçiliklerin, sosyal medya hesaplarında etkileşimde bulunmadığı ve kopyala-yapıştır yaptığı eleştirisinde bulunan Binark, “Dışişlerinde elçiliklerin hesapları çok tek yönlü, merkezden gelen mesajları copy paste’den öteye gitmiyor, kamuyla etkileşime girmekten tedirgin oluyor ya da yük görüyor. Bu dönem, tek yönlü iletim aktarımı dönemi değil” diyor. 

“Yabancı medya, farklı kanaatlerin duyulabileceği bir yer, ana akım medyada farklı görüş yok”

Prof. Dr. Binark, Türkiye’de yabancı medya kuruluşlarının varlığına ilişkin olarak, "Yabancı medya, farklı kanaatlerin duyulabileceği bir yer. Ana akım medyada farklı görüşler yok. Farklı seslere, kanaatlere ulaşılacak imkanlar çok kıymetli. Yabancı medya kuruluşlarında herkesin bağlı olduğu endüstri yapısı ve sahiplik ilişkisi  elbette var. Onlar da belli bir ekonomi politik içerisindeler ve tamamen bağımsız oldukları elbette söylenemez. Ancak farklı kanaatlere ulaşma hakkında yabancı medya önemli. Farklı olanı kamuoyuna göstermek, fikirleri çatıştırmak gerekiyor. Kİşi, tek yönlü beslenmektense farklı olanlarla kanaatini geliştirmeli" ifadelerini kullanıyor. 

“Bilgi toplumu olmak için önce üretmemiz gerekiyor”

Hacettepe Üniversitesi Bilişim ve Enformasyon Teknolojileri Ana Bilim Dalı Başkanı, “Türkiye’de genç nüfus oranı yüksek, internet kullanımı yüksek ama bilgi toplumuna dönüşebiliyor muyuz?” sorusuna ise “Bilgi toplumu olmak için önce üretmemiz gerekiyor. İçerik üretimi gerekiyor. Her yönüyle içerik. Daha çok oyun, yazılım, algoritma üretilsin” yanıtını veriyor.

 

Dünya, yüzler, telefon, teknoloji, sosyal medya. Pixabay.jpg

Fotoğraf: Pixabay

 

Binark’tan oyun uyarısı: Önyargılı temsiller, cinsiyetle ilgili temsiller, taraflılık olabilir

Prof. Binark, çocukların yeni medya ve dijital oyun kullanımına ilişkin olarak ise bu alanlarda önyargılı temsillerin yer alabileceği uyarısını yapıyor:

Oyunun bir endüstri olduğunun farkında olmak gerekli. Oyunlarda önyargılı temsiller, cinsiyetle ilgili temsiller, kültürel taraflılık olabilir. Bunun farklında olmalıyız. Oyunun nasıl oynanması gerektiğini bilmeliyiz.

Digital parenting’in (dijital ebeveynlik) önemi

Çocukların da temel insan hakları olduğunu belirten, Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesine de dikkat çeken Mutlu Binark, “Çocukların nasıl oyun oynadıkları ve sosyal medyayı nasıl kullandıkları incelenmeli. Onları kısıtlamaktan bahsetmiyorum. Zaten her şey de ebeveynin ya da devletin hakkı değil! Çocuk hakları var, çocukların da bir özne olduğunu ortaya koyup tartışmak lazım. ‘Dijital parenting’ (dijital ebeveynlik) önemli. Yasaklamak değil, çocuğa nasıl oynayacağını öğretmek gerek. Çocukla birlikte oyna, öğren. Örneğin oyunda avatar ölüyorsa, ne ölüyor? Item alıyorsa, ne alıyor? Bunları öğretmeli. Nitelikli, kaliteli vakit geçirmek önemli” diyor.

 

The Independentturkish