Yeni Parti mi, Erken Seçim mi? İktidarda kalmak mı, kaybetmek mi?

​​​​​​​Türkiye, rahmetli Demirel’i unutturmayan 24 saatte her şeyin değişebileceği günlerden geçiyor.

Yeni Parti mi, Erken Seçim mi? İktidarda kalmak mı, kaybetmek mi?




Yeni Parti mi, Erken Seçim mi? İktidarda kalmak mı, kaybetmek mi?

Yerel Seçim dedik.

Türk siyasetinde dengeler sarsıldı. İstanbul seçimleri iptal edildi. Yeni seçim sonuçları yeni parti kurma hazırlığında olanları cesaretlendirerek sahaya inmeleri için işaret fişeği oldu.

Ak Parti üst yönetimi, baş döndürücü bir hızla gelişen olayları takip ederken, ne olup bittiğinin farkında olamadı.

Ahmet Davutoğlu parti kuracak diye beklerken, Ali Babacan Ak Parti’den istifa ederek büyükçe bir adımı attı.

Ak Parti, Ali Babacanın istifasının sonuçlarını beklerken gelecekte neler olacağını öngöremiyor.

 

 

Ben bu süreci beş yıl önce yazmıştım. Son bir yıl önce de Ak Parti ve Genel Başkan Erdoğan'a yönelik operasyonu yazmıştım. O yazıdan bir ay, bir hafta sonra küresel anlamda büyük bir itibarsızlaştırma, karalama kampanyası ile karşı karşıya kaldım.

Ak Parti üst yönetimi olayları değerlendirme konusunda çok yavaş. Küresel aktörler sahaya ineli çok oldu. Tüm altyapılarını tamamladılar. Türkiye içte ve dışta savunmasız hale getirildi. Ak Parti bu kuşatma sürecine karşı koyacak gücünü kaybetti.

Ekonomik dengeler sarsıldı. Adalet sistemi tartışılır hale geldi. Ak Parti’nin güçlü tabanı çözülmeye başladı.

FETÖ/PDY operasyonları Ak Parti tabanını etkiledi. FETÖ/PDY operasyonları sürecin yaşattığı kaotik dönemin etkisiyle masum insanları da içine aldı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu o kaotik dönemde Emniyet ve MİT’in verdiği hatalı bilgilerle ihraçlar yapıldığını açıkladı. Mağdur edilen bir Kurmay Albayın verdiği mücadeleyi ve kendisini temize çıkarabildiği o süreci anlattı.

 

 

 

Türkiye'nin ancak “Pardon ve Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım”adlı sinema filmlerinde gördüğü o olaylardan sadece bir örnek verdi. Mağdurların sayısı konusunda bir açıklama yapmadı.

 

 

 

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda; “Temel insan haklarının en başında, insan haysiyetinin korunması gelmektedir. İnsan haysiyetinin korunmasının en önemli unsurlarından biri ise kişinin ‘Lekelenmeme Hakkı’dır, Yeni KHK’da, Ceza Muhakemesi Kanununun 158. Maddesi’ne eklenen fıkra ile ‘Lekelenmeme Hakkı’ daha güçlü bir güvenceye kavuşturulmuştur” dedi.

 

 

 

Emniyet ve MİT’in hatalı bilgileri ile Lekelenen İnsanların yaşadığı travmadan hiç bahsetmedi. Devletin hatasını nasıl düzelteceğini, vatandaşın başına vurduğu demir yumruğun altında ezdiği gariban insanlarla nasıl helalleşeceğini söylemedi.

MHP’nin yaklaşık 1.5 yıl önce verdiği kanun teklifi, Yargı Reformu bu düzenlemeden terör örgütleri de faydalanır denilerek bekletiliyor.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, ‘Yargı Reformu Paketinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) tatile girmeden önce yasallaşması gerektiğini belirterek, ‘Bu paket, Türkiye'nin önünü açacak bir başlangıçtır’ dedi.

Bu güne kadar Yargı Reformu Paketi konusunda somut bir girişimi olmayan CHP de bu aftan yana tavır alan bir açıklama yaptı.

CHP’li Özel, AKP ve MHP’ye, “Nereye gidiyorsunuz arkadaşlar. Geçen sene 24 Haziran seçimlerinden önce affı ortaya atıp, ceza evinde yatan kişilerin onların yakınlarının duygularını istismar edip daha sonra bu konuda hiçbir şey yapmayanlar, nereye gidiyorsunuz” diye sordu.

Burada şunu belirtmek gerekiyor ki, Yargı Reformu Ak Parti için tünelden önceki son çıkıştır. Bu süreçte yaşanan mağduriyetler CHP’ye de, MHP’ye de oy kaybettirmiyor. Ak Partiyi eritiyor, bitiriyor.

Terör suçları” deniliyor, bu konuda verilen birçok mahkeme kararı Yargıtay’dan geri dönüyor. Terörün tanımı açık ve net olarak uluslararası hukuki normlara uygun hale getirilmek zorunda. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın dünya kamuoyuna açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesinde yazılanlar hayata geçirilmediği sürece, mağduriyetler artacak, Ak Parti içinde başlayan erime büyüyecek ve bir anda 140–150 milletvekilinin istifasıyla Ak Parti tüm kazanımlarını ve gücünü kaybedecek.

Ak Parti bizim kurduğumuz çizgiden uzaklaştığı gibi, o günlerin baskılı ortamlarında Ak Parti kuruluşunda yer alanların büyük çoğunluğu da artık Ak Parti saflarında değil.

O günlerde Ak Partinin hiçbir şeyi yoktu. Hiçbir şeyi yokken elini taşın altına koyanlar dışlandı, yerlerine kim ve ne oldukları belirsiz, birçoğu Ak Parti felsefesine karşıt, menfaatperestler geldi.

 

 

 

Bu insanlar Reis’in etrafını öyle bir çevirdi, öyle bir kuşatmaya aldı ki, Ak Parti kurucularına yine Ak Parti Genel Başkanı eliyle operasyon yaptırdılar.

Terörist ilan ettirdiler.

FETÖ/PDY soruşturmalarının gerçek bilançosu 30–40 bin kişi değildir. FETÖ/PDY soruşturma sürecinde yaklaşık 550 bin kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Yaklaşık 200 bin kişi de bu soruşturmalar nedeniyle kaçak. Bu süreçten ortalama 750 bin kişi olumsuz etkilendi. 750 bin kişiyi yakın akrabaları ile birlikte matematiksel olarak düşündüğümüzde bu sayı 750 bin X 20 = 15 milyondur.

Daireyi az daha genişletirseniz, bu sayı 30 milyonu bulur. 15 milyon — 30 milyon insan ağlarken Türkiye mutlu olamaz. Ak Parti de iktidarı elinde tutamaz.

 

 

 

En yakın örneği İstanbul seçimleridir.

Yargı Reformu mahkumların kurtuluşu değil, Ak Partinin kurtuluşudur. Aksi halde üç — beş ay içinde İstanbul seçimleri benzeri bir süreç ile her şey kaybedilebilir.

Yargı Reformunu da başkaları yapar… Ak Parti günah keçisi ilan edilir.

Mağdur edilenlerin ahı kimseyi vurmaz, Ak Partiyi vurur…

Çünkü mağdurlar Ak Parti tabanı, Ak Parti’ye oy veren insanlar.

Görüyorsunuz, süreç uzadıkça CHP güçleniyor. Ak Parti eriyor.

Tünelden önceki son çıkış Yargı Reformu’dur…

 

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

E-Mail: [email protected]