Yorum: Evlenmezsek çarpılır mıyız?

"1 milyon 322 bin işsiz var. Söyledikleri hayat tarzına müdahale anlamına geliyor.”

Yorum: Evlenmezsek çarpılır mıyız?




Cumhurbaşkanı’nın evlilikle ilgili sözleri sosyal medyada geniş yankı buldu. “Evlilik çağındaki genç nüfusta 1 milyon 322 bin işsiz var. Söyledikleri hayat tarzına müdahale anlamına geliyor.” Banu Güven yazdı.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlerin evlenmesine yönelik telkinlerinin dozu artıyor, dili de gittikçe daha çok baskı hissettiren bir hal alıyor. Sosyal medyada esprilere neden olan “Maalesef gençlerimiz genç yaşta evlenmiyor. Çoğu 30’u aşkın evleniyor ya da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya?” açıklaması, aslında içinde hayat tarzına müdahaleye uzanan bir ton barındırıyor. Doğum kontrolünün Türk milletinin soyunun kurutulmasına yönelik bir girişim olduğu tezinin yanında Erdoğan’ın özellikle yaptığı bir vurgu var. Her ne kadar önceki cümlelerinde “Devlet Baba’nın başında oturan Erdoğan olarak tavsiyede bulunduğunu” söylese de, değerlere dair sözleri baskıcı bir zihniyeti yansıtıyor: “Rabbimiz ne buyuruyor? ‘Nikahlanınız, çoğalınız’ buyuruyor. Nikah dışı evlilik bizim değerlerimizde yok. Buna bir defa hep birlikte tavır koymamız lazım.”

Erdoğan için, dizilerde görülen evlilik dışı ilişkiler de bir kampanyanın parçası. Diyor ki: “Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığı ile meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin.” Ana akımdaki dizilerde artık kimsenin öpüştüğünü görmüyoruz. Ama Cumhurbaşkanı sevgililik müessesinin “normalleştirilmesine” de karşı. Yani her ilişkinin evlilik ve çocuk hedefli olması gerektiğini savunuyor.

Banu Güven

Banu Güven

Bu baskıcı dile, Cumhurbaşkanı’nın gözünde “evde kalmış olanların”, kadınlı-erkekli ve son derece esprili bir şekilde cevap vermeleri ise bütün hikayenin gülümseten yanı. Baskıcı tavrın umursanmadığını, sonuç vermeyeceğini gösteriyor. Yine de bazılarının aklına hükümetin geçen yıllarda meclise getirmeye çalıştığı zina düzenlemesi ve Erdoğan’ın iki yıl önce sarfettiği sözler geldi. Erdoğan, gazetecilerin "idam cezası yeniden getirilir mi” sorusuna cevap verirken kendiliğinden zina düzenlemesi ihtiyacından söz etmişti.

"Zina konusunun da yeniden ele alınmasının çok çok isabetli olacağı düşüncesindeyim. Çünkü bu toplumun manevi değerler noktasında farklı bir konum var. Biz AB sürecinde, bu bir özeleştiridir onu söylemek zorundayım, bu konuda bir yanlışımız oldu…”

Hayat tarzına sert bir müdahale anlamına gelen bu düzenleme için sonradan başka adım atılmadı, ama Cumhurbaşkanı’nın sözleri, bu konudaki huzursuzluğunun geçmediğini gösteriyor.

Bu nedenle kendi gözünde zina illetinin pençesine düşme tehlikesinde ve eğilimde olanlara evliliği “Ben sizin babanızım” diyerek “tavsiye ediyor”. İşin içine otoriter Devlet Baba figürünün karışması da tesadüf değil. Erdoğan 2 Mayıs 2019’da katıldığı Aile Şurası’nda açıkça söylemişti: “Devleti korumak da ancak aileyi korumakla, kollamakla mümkündür.” Son konuşmasında da dedi ki: “Devlet Baba’dan bahsediyor muyuz? Devletin başında da Erdoğan var mı? Var.” Erdoğan sadece devletin değil, kendi iktidarının ve kurduğu düzenin devamlılığının da aileden geçtiğini düşünüyor.

Ne var ki aileden beslenen Devlet Baba, “Git evlen” dediği gençleri yeterince beslemiyor.

Genç İşsizler Platformu’nun, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine dayandırarak hazırladığı Aralık 2019 İşsizlik ve İstihdam Raporu'na göre, Türkiye'de 25-34 yaş arası işsiz sayısı 1 milyon 322 bin. Bu yaş grubundaki işsizlik oranı, 2018’de yüzde 12,9’ken, 2019 sonunda yüzde 15,1’e çıkmış durumda. Geleceğe yönelik fikir vermek için şu bilgiyi de aktarayım: Müstakbel gelin ve damat adaylarını içinde barındıran 15-29 yaş grubunda kendilerine eğitimde de istihdamda da yer bulamayanların sayısı da Aralık 2019 itibarıyla 5 milyon 551 bindi.

Asgari ücretin net 2 bin 324 lira 70 kuruş olduğunu, dört kişilik bir aile için aralık ayı açlık sınırının 2 bin 162 lira 70 kuruş, yoksulluk sınırının 7 bin 44 lira 62 kuruş olduğunu, açlık sınırı ile 2020 yılı için belirlenen asgari ücret arasında sadece 162 lira fark olduğunu Devlet Baba da, kendini onunla özdeşleştiren Erdoğan da biliyor elbette. Ama diyor ki, siz hele bir evlenin, gerisini bir şekilde getirirsiniz. Birkaç teşvik, biraz gıda yardımı, biraz kömürle gemiyi yürüteceğini düşünüyor. Güvendiği de Türkiye’de artık ölçülemeyen “halkın dayanma sınırı” olsa gerek.

 

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe