Yurtlardan çıkarılan depremzedeler anlatıyor: 'Hepimiz unutulduk, her şeyin üstü kapandı'
“Ahmet, ben anneannemlere gidiyorum"
Yurtlardan çıkarılan depremzedeler anlatıyor: 'Hepimiz unutulduk, her şeyin üstü kapandı'
- Fundanur Öztürk
- Unvan,BBC Türkçe
- Twitter,
“Bizi yurttan atmasınlar diye yalvardığım konuşmaları unutamıyorum. Çok ağladık ama gözyaşları da fayda etmiyormuş. Eşim ameliyat olacak, tedavimiz sürüyor diyorum; 'Yapacak bir şey yok, her ne olursa olsun yurdu boşaltacaksınız' diyorlar.”
Etlik Şehir Hastanesi’nde buluştuğum Meryem, Ankara Çubuk’taki KYK yurdundan çıkarılan depremzedelerden sadece biri.
30 Temmuz itibarıyla ülke genelinde, kamu kurumlarına ait yurt ve misafirhanelerde konaklayan depremzedelerin çoğu yurtlardan çıkarıldı.
Net sayı bilinmemekle birlikte, valilikler tarafından yürütülen süreçte sona gelindiği ve kamu yurtlarında az sayıda depremzedenin kaldığı tahmin ediliyor.
14 Temmuz’da TBMM’de konuşan CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, KYK yurtlarında kalan depremzedelerle ilgili süreci şöyle anlatmıştı:
"KYK yurtlarında kalan depremzede vatandaşlarımızın yurtlardan çıkmaları için ay sonuna kadar süre verildi. Üniversitelerin açılacağı, tadilat yapılacağı gerekçe gösteriliyor. Bu insanlarımıza 'ya konteyner kentlerde kalın ya da kira yardımı alın' deniliyor.”
Farklı kentlerde yaptığımız tarama sonucu her yurtta farklı gerekçelerin öne sürüldüğünü fakat genellikle yurtlara yeni yerleşecek öğrencilerin gerekçe gösterildiğini görüyoruz.
BBC Türkçe’nin bilgi aldığı bir üst düzey yetkili, kimsenin açıkta bırakılmadan yurtların boşaltılmasına azami önem gösterildiğini ve bu koordinasyonun ülke genelinde valilikler aracılığı ile yapıldığını söylüyor.
“Birkaç güne sokakta kalacağız”
Meryem ile hastanede buluşuyoruz çünkü Hatay’daki enkazdan üçüncü gün kurtarılan eşinin ameliyatları halen sürüyor.
Son ameliyatın birkaç gün önce gerçekleştiğini söyleyen Meryem, buna rağmen 30 Temmuz’da, tadilat yapılacağı gerekçesiyle yurttan “atıldıklarını” anlatıyor.
Meryem, “Eşimin birkaç gün sonra ameliyat olacağını gösteren çarşaf çarşaf hastane belgelerimi gösterdim, yine de yurttan atıldık” diyor.
İki çocuklu aile şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Ankara’da tedavi gören ve kalacak yeri olmayan kişiler için açtığı şefkat evlerinden birinde kalıyor.
Fakat burada da 1 aylık sürenin dolmak üzere olduğunu söyleyen Meryem, “Eşimin tedavisi devam etmese biz zaten sokaktaydık. Birkaç gün sonra buradan da çıkarılacağız” diyor.
1,5 ay diyaliz alan ve birçok ameliyat geçiren eşinin, uzun süre fizik tedavi alması bekleniyor. Meme kanseri olan Meryem’in de tedavisi Ankara’da sürüyor.
Fakat buna rağmen Meryem, yurttan ayrılmadan önce kendilerine iki seçenek sunulduğunu söylüyor: “Ya memleketinizdeki konteyner kentlere döneceksiniz ya da Ankara’da kalanlar için 3 bin liralık kira yardımı sağlanacak.”
Meryem ise, “Ben kanserim, eşimin tedavisi sürüyor, hijyen olmayan bir toplu yaşam alanına nasıl gireceğiz? Oradaki sıcaklığı, sinekleri, böcekleri, susuzluğu kaç kere gidip gördüler? Su için saatlerce kuyrukta bekleyen insanları kaç kere gördüler?” diye soruyor.
"3 bin lira yardımla kiralık ev bulamayız"
Kırıkhan’da ailesinden 43 kişinin vefat ettiğini bir hastane kafeteryasında anlatırken Meryem, kaybettiklerinin yasını bile tutamadan mücadeleye atıldıklarını söylüyor.
Devletin verdiği 3 bin liralık yardım dışında hiçbir sabit geliri olmayan ailenin kurtuluşu Meryem’in iş bulabilmesine bağlı; eşinin en az 6 ay daha çalışamayacağı tahmin ediliyor.
Meryem, “Her şeyimiz gitti, eşim çalışamaz durumda. Amacım bir göz ev bulup, çocuklarımı okula yazdırıp, eşimi de çocuklarımın başına bırakmak ki ben çıkıp çalışayım” diyor.
Fakat Ankara’daki pek çok depremzede aile gibi bu ailenin de kiralık ev bulabilmesi oldukça zor. Meryem de ev bulabilmek için çok kapıyı aşındırdığını ama sonuç alamadığını anlatıyor:
“Depremzedeler için önce memur kefil, sonra da 6 ay-1 yıllık peşin kira istiyorlar. Kiralar 10-15 bin liradan başlıyor. Benim şu anda bir bardağım dahi yok. Evim, hayatım yerle bir oldu. Bizi yurttan atanlar, 3 bin lirayla Ankara’da bir hayat kurmamı bekliyorlar.”
“Ev bakarken 'depremzedeyim' dediğimde ikinci sınıf insan muamelesi görüyorum, bu çok ağır geliyor. Onun dışında biz açlığı da susuzluğu da yaşadık, cenazelerin arasında bir lokma ekmek sırasında da kaldık. Bugün bir lokma peynir yemişiz, önemli değil, karnımız bir şekilde doyuyor. Ama bu muamele çok ağır geliyor.”
6 ayın ardından KYK yurtlarında zaten ilk aylara göre oldukça az sayıda depremzedenin kaldığını görüyoruz.
Meryem, dönebilecek durumda olanların zaten memleketine döndüğünü, yurtta sadece çok ihtiyacı olanların kaldığını söylüyor:
“İlk geldiğimizde Çubuk KYK yurdunda toplamda 2 bin depremzede varken, bu zamanla azaldı. Evi olan, tarlası bahçesi olanlar zaten konteynere, memleketine gitti. Yurtta toplasanız 250-300 aile kalmıştık, bunların da geri dönebilecek ne evi, arsası ne de işi vardı. Biraz daha zaman istemiştik.”
“Küçük çocuğum 6 ay geçmesine rağmen sabahlara kadar sıçrıyor, ağlayarak uyanıyor. Unutmuyoruz, unutturmuyoruz diyorlar ya, her şey yalan, maalesef hepimiz unutulduk, her şeyin üstü kapandı.”
Kamu yurt ve misafirhanelerinde kalan depremzedelere yönelik bu uygulamayla ilgili ulaştığımız Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı ise sorularımıza yanıt vermedi.
“Ahmet, ben anneannemlere gidiyorum"
Ankara’da depremzedelerin hala konakladığı az sayıdaki kamu yurtlarından biri de ODTÜ Aysel Sabuncu Yaşam Merkezi.
Yurdun yemekhanesinde bir grup depremzede çocuk, birbirlerine kolonlardaki ‘çatlakları’ gösteriyor. İçlerinden biri, “Bakın, burada çatlak var” diyerek diğerlerine sesleniyor.
Çatlak sandıkları yalnızca birkaç sıva çizgisi, fakat depremin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen bu çocuklar duvarlarda çatlak aramaya devam ediyor.
İçlerinden bir kız çocuğu kendisinden biraz uzaktaki arkadaşına, “Ahmet, ben anneannemlere gidiyorum, artık benden kurtuldun” diyor, gücenerek.
Yeşillik içindeki yurdun bahçesinde, biri kucağında 40 günlük bebeğiyle oturan 4 kadınla sohbet ediyoruz. Kısa bir süre içinde yurttan çıkmaları beklenen kadınlar, endişe içerisinde olduklarını anlatıyor.
Bu zamana dek çok iyi misafir edildiklerini ve üç öğün yemeklerinin eksik olmadığını minnettar bir şekilde anlatan kadınlar, artık burada istenmediklerini hissediyor.
Geçmişte yüzlerce depremzedeyi ağırlayan yurtta şimdi yalnızca birkaç ailenin kaldığını, diğerlerinin zaman içerisinde yurdu terk ettiğini öğreniyoruz.
Konuştuğumuz aileler de yurttan ayrılacaklarını fakat biraz daha zaman istediklerini anlatıyor.
Yurda yerleştiklerinde 4 aylık hamile olan Elif, şimdi 40 günlük bebeğini kucağında tutarken, yurttan ayrıldıktan sonra ne yapacaklarını bilmediğini anlatıyor.
Antakya’da hem evlerinin hem de dükkanlarının yerle bir olduğunu, geri dönebileceği diğer aile üyelerinin de ya toplu halde hasarlı evlerde ya da çadırda yaşamaya devam ettiğini söylüyor:
“Yurttan çıkmamız gerektiğini söyleyen mesajı gördüğümde inanamadım, şok geçirdim. Ne yapacağız diye düşünmekten yoruldum. Gitmek için hazır değiliz.”
“Ankara’da 3-5 bin liraya kira bulamayız, 15 binden başlıyor. Hatay’da da 7-8 bin liradan başlıyor. Eşim kendi mesleğinden vazgeçti, ne iş olsa yaparım diyor ama iş bulamıyor.”
Hemen yanımda Adıyaman’da tüm hayatı yıkılan ve düşünmekten gözüne uyku girmediğini söyleyen bir diğer anne oturuyor.
42 yaşındaki engelli kızı için endişelenen anne, “Kızım tamamen yatağa bağlı yaşıyor, burada tedavi görüyor. Ben onu konteynere nasıl götürebilirim? Ben bir ağacın altında da iyi kötü yaşarım ama hastamla birlikte dönemem” diyor.
Depremden sonra bu yurda sığınan ve iki ay sonra memleketine dönen bir Elbistanlı kadın ise tedavi için geçici süreliğine tekrar yurda gelmiş, arkadaşlarına, “Memleketimizi çökertmeyelim, siz de dönün” diyor, “Bu şehirleri kim ayakta tutacak?”
BBC TÜRKÇE